Türkiye gündeminde yer alan Narin olayı, geçmişte çocuklara yönelik işlenilen sayısız suça dikkat çeken bir örnek olarak ön plana çıkıyor. Ülke, özellikle Kürdistan bölgesinde, çocukların yaşam hakkının sistematik olarak ihlal edildiği bir coğrafyaya dönüşmüş durumda.

Özellikle Kürt sorunun çözümsüz politkalarının yol açtığı  ağır savaş politkalarının uygulandığı Kürt  kentleri,  çocukların yaşam hakkının sistematik olarak ihlal edildiği bir coğrafyaya dönüştü. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından 2023'e kadar çocuklara yönelik hak ihlalleri, öldürme, kaybolma ve cezasızlık politikalarının bir aracı haline geldi. Devletin güvenlik politikaları, patlamamış mühimmatlar ve silahlı müdahaleler nedeniyle yüzlerce çocuk hayatını kaybetti ya da kayboldu. Özellikle Kürt çocukları, bu baskıcı politikaların en savunmasız kurbanları olarak dikkat çekiyor. İHD’nin 2002 ve 2023 yılları arasında yayımladığı raporlara göre, Türkiye’de bu dönemde öldürülen ve kaybolan çocuk sayısı 682 olarak kaydedildi. Bu rakamlar, iktidarın sistematik ihmal ve cezasızlık politikalarının çocukları nasıl tehdit ettiğini açıkça ortaya koyuyor.

Bu politkalar sonucu öldürülen bazı çocuk isimleri şöyle: 

Uğur Kaymaz (12)


2004 yılında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde evinin önünde babasıyla birlikte güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın vücudunda tam 13 kurşun bulundu. Olayın ardından yapılan açıklamalar, güvenlik güçlerinin "yanlış bir değerlendirme" yaptığını ima etti; ancak bu açıklama, 13 kurşunla bir çocuğun öldürülmesinin gerekçesi olabilir mi? Yargılama sürecinde sorumluların beraat etmesi, AKP döneminde çocuk ölümlerine karşı izlenen cezasızlık politikasının bir örneği olarak hafızalara kazındı.

Berkin Elvan (15)


2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları sırasında, ekmek almaya giderken başına isabet eden gaz fişeğiyle vurulan Berkin Elvan, 269 gün boyunca komada kaldıktan sonra 2014 yılında hayatını kaybetti. Olayın ardından hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar, neredeyse Berkin’in ölümünü meşru gösterir nitelikteydi. Bu olay, AKP’nin toplumsal olaylarda çocukların korunmasına ne kadar duyarsız kaldığının bir göstergesi oldu.

Ceylan Önkol (14)


2009 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde hayvan otlatırken askeri mühimmatın patlaması sonucu yaşamını yitiren Ceylan Önkol’un ölümü, Kürt çocuklarının hayatlarının devlet gözünde ne kadar değersiz olduğunu acı bir şekilde gösterdi. Ceylan’ın ölümünden sonra aileye yapılan baskılar, soruşturmanın usulüne uygun yapılmaması ve olayın örtbas edilmesi, devletin bölgedeki çocukları nasıl göz ardı ettiğini gözler önüne serdi.

Nihat Kazanhan (12)


2015 yılında Cizre’de polis tarafından açılan ateş sonucu vurulan Nihat Kazanhan’ın öldürülmesi de benzer bir süreç izledi. AKP hükümeti, bölgedeki güvenlik politikalarını eleştiren her sesi susturmaya çalışırken, çocukların ölümü karşısında sessiz kalmayı tercih etti. Nihat’ın davasında güvenlik güçlerine açılan davada bile, cezasızlık kültürü bir kez daha kendini gösterdi.

Cemile Çağırga (10)


2015 yılında yine Cizre’de sokağa çıkma yasağı sırasında evinin önünde vurulan Cemile Çağırga’nın cansız bedeni, günlerce evde buzdolabında saklanmak zorunda kaldı. Bu trajik olay, devletin operasyonlar sırasında çocukları nasıl hedef haline getirdiğini ve Kürt çocuklarının hayatlarının nasıl yok sayıldığını bir kez daha gösterdi.

Patlamamış Mühimmat ve Savaş Atıkların Yol Açtığı Ölümler:

Sadece devlet müdahaleleri değil, aynı zamanda savaş atıkları ve patlamamış mühimmatlar da çocuklar için ölümcül tehditler oluşturuyor. AKP hükümeti bu tehlikeleri önlemek adına etkili bir adım atmak yerine, bölgedeki bu ölümcül unsurların temizlenmesi konusunda gözle görülür bir ihmalkârlık sergiledi. İHD'nin sahada yaptığı araştırmalar, bölgede yaşanan birçok patlamanın ve ölümcül kazanın, patlamamış askeri mühimmatlardan kaynaklandığını ortaya koyuyor.

Bazı olaylar şöyle:

Ergün Aslan (14), Uğur Günel (14) ve Gürkan Günel (15)


2002 yılında Dersim’in Hozat ilçesinde hurda zannettikleri bir patlayıcı maddeyle oynayan üç çocuk, bu maddenin patlaması sonucu hayatlarını kaybetti. Aynı olayda iki çocuk ağır yaralandı. Bu olay, sınır bölgelerinde savaş atıklarının çocuklar için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu açıkça gözler önüne seriyor.

Murat Polat (16)


2011 yılında Van’ın Erciş ilçesinde çobanlık yapan Murat Polat, arazide bulduğu bir askeri cisimle oynarken patlamanın etkisiyle hayatını kaybetti. Olay sonrası yapılan incelemelerde, bölgedeki askeri bir karakolda çok sayıda patlamamış mühimmat bulunduğu tespit edildi. Ancak bu tür olaylarda olduğu gibi, yine etkin bir soruşturma yapılmadı ve sorumlular hesap vermedi.

Yusuf Kalkan (13)


2023 yılında Siirt’in Şirvan ilçesinde çobanlık yapan Yusuf Kalkan, bulduğu bir el bombasının patlaması sonucu hayatını kaybetti. Bu olay, savaş atıklarının çocuklar için ne kadar ölümcül olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

İHD’nin Araştırmaları ve Ortaya Çıkan Korkunç Gerçekler

İHD’nin yaptığı araştırmalar, Türkiye’de özellikle Kürt çocuklarına yönelik hak ihlallerinin sistematik bir hale geldiğini gösteriyor. 2002’den günümüze kadar yayımlanan raporlar, devletin çocukları koruyamadığını, aksine güvenlik güçlerinin müdahaleleri ve ihmalleri sonucunda birçok çocuğun hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor.

2002-2005 Yılları:


AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte bölgede insan hakları ihlalleri hızla artmış, 2002 yılında 41 faili meçhul cinayet ve yargısız infaz kaydedilmiştir. 2004’te ise Kürt çocuklarına yönelik infazların simgesi haline gelen Uğur Kaymaz’ın öldürülmesi, bu sürecin en önemli olaylarından biri olarak kayıtlara geçmiştir.

2006 Diyarbakır Olayları:


2006 yılında Diyarbakır’da Abdullah Duran (9), Enes Ata (8) ve İsmail Erkek (8), güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Bu olaylar, Kürt çocuklarının çatışmaların en masum kurbanları olduğunu bir kez daha gösterdi. İHD’nin araştırmalarına göre, bu yıllarda çocuk ölümleri artarken, sorumlular çoğunlukla cezasız kaldı.

2011-2015 Yılları:


Bu yıllarda çatışmalar yoğunlaştıkça, çocuk ölümleri de artmaya başladı. İHD raporlarına göre, sadece 2014 yılında bombalı saldırılar ve çatışmalar sonucu 57 çocuk hayatını kaybetti. Bu ölümler, AKP hükümetinin çocukları koruma konusundaki ihmallerini bir kez daha gözler önüne serdi.

2016-2023 Yılları:


2016 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında, bölgedeki çatışmalarda çok sayıda çocuk hayatını kaybetti. İHD, 2016 yılında 68 çocuğun güvenlik güçlerinin müdahaleleri sonucu öldüğünü ve çocukların tutuklanarak işkenceye maruz kaldığını belgeledi.

Türkiye’de çocuk hakları ihlallerinin bir diğer yüzü ise kaybolan çocuklar. Kayıp vakaları, devletin ihmali ve yetersiz soruşturmalarla birleşince trajik sonuçlara yol açıyor. İşte Türkiye’de son yıllarda yaşanan kayıp çocuk vakalarına bazılarıyla ilgili dair trajik örnekler:

Medine Memi (16):

2009 yılında Semsûr’un Kolik (Kahta) ilçesinde kayboldu. 40 gün sonra evlerinin bahçesinde gömülü olarak bulundu. Babası Ayhan Memi ve dedesi Fethi Memi, "canavarca hisle veya eziyet çektirerek insan öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Gizem Akdeniz (4):


2014 yılında Adana’da kaybolduktan 36 saat sonra katledilmiş olarak bulundu. Amcası Süleyman Akdeniz, "canavarca hisle veya eziyet çektirerek insan öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edildi.

Mert Aydın (9):


2014 yılında Qers’te kaybolduktan bir gün sonra katledilmiş halde bulundu. Katili Aykut Balk, "bir suçu gizlemek amacıyla öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.

Irmak Kupal (4):


2016 yılında Manisa’da kaybolduktan birkaç gün sonra üzüm bağlarında cesedi bulundu. Katili Himmet Aktürk, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Leyla Aydemir (4):


2018 yılında Agirî'de kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulundu. İlk yargılamada amcası Yusuf Aydemir suçlu bulunup ağırlaştırılmış müebbet cezası almasına rağmen, kararın bozulması sonrası sanık beraat etti.

Müslüme Yağal (3):


2021 yılında Mersin’de kaybolduktan 9 gün sonra cansız bedeni bulundu. Dedesi Hasan Yağal, "kasten öldürme" ve "nitelikli cinsel istismar" suçlarından toplam 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Türkiye’de AKP’nin iktidar olduğu süreç boyunca, özellikle Kürt çocuklarına yönelik hak ihlalleri ve cezasızlık politikaları artarak devam etti. İHD’nin araştırmalarına göre, devletin güvenlik politikaları ve savaş bölgelerinde alınmayan tedbirler, çocukların hayatını her gün daha da tehlikeye atıyor. Her bir ölüm, Türkiye’de adaletin sağlanması gerektiğine dair güçlü bir uyarı niteliği taşıyor. Ancak hükümetin bugüne kadar izlediği politika, çocukların yaşam hakkını göz ardı eden ve failleri koruyan bir yaklaşım oldu.

Çocuklar, bir toplumun geleceğidir. Ancak Ülkede’de, bu gelecek, her gün başka bir çocuğun ölümüyle karartılmaktadır. AKP hükümeti, çocuk haklarına ilişkin gerekli adımları atmadığı sürece, bu ölü çocukların coğrafyası genişlemeye ve derinleşmeye devam edecek.