31 Mart’ta yapılan yerel seçimler öncesi sıkça 14-0 söylemi dillendirilse bile aslında kimi istisnalar hariç bu sonucu kimseler tahmin etmiyordu.

31 Mart’ta yapılan yerel seçimler öncesi sıkça 14-0 söylemi dillendirilse bile aslında kimi istisnalar hariç bu sonucu kimseler tahmin etmiyordu. Böylesi bir sonucun elde edilmesi ile de Dem Parti Van’da tarihi bir başarı elde etmiş oldu.

Sonrasında yaşanan ‘Mazbata Krizi’ ve bunun sonucunda yaşananlar da tahminlerin ötesindeydi.

Her ne kadar kimileri, “Kumpas”, “Komplo” teorilerini bol keseden dillendirse de bu “teoriler” kimseler tarafından ciddiye alınmadığı gibi, “kapkaç” tarzı mazbatayı alma girişimi, “tamamen kazanma stratejisi”nin bir parçasıydı. Seçim öncesinden birçok gazeteci arkadaşın tahmini, seçim ile kazanılmaması durumunda, vali veya kaymakamların kayyım olarak atanmasından ziyade, ikinci adaya mazbatanın verilmesi öngörüsü hep dillendirildi. Zaten gayri resmi birçok konuşma ve imalar da bunu gösteriyor, yapılan yorum ve değerlendirmelerde bu gerçekliğe vurgu yapılıyordu. 

Ancak halkın tepkisi hesaba katılmamıştı. Yediden yetmişe herkesin ayağa kalkması ve buna tepki göstermesi, cılız da olsa Dem Parti dışındaki muhalefet partilerinin de tepkilerini dile getirmeleri, bölgede bulunan ve halk nezdinde belli ağırlıkları bulunan AKP’li kimi isimlerin de “Mazbata Krizi”nde “taraf” olmaları, kopuşu beraberinde getirerek, mazbatanın halk tarafından seçilmiş olan adaya verilmesini doğurdu.

O süreçte, “İkinci aday” fikrini savunanların tamamen yalnız kalmaları, rüzgarın yönünü değiştirdi.

DEM PARTİ VE BELEDİYE YÖNETİMLERİ BÜYÜK SORUMLULUK ALTINA GİRDİ

Asıl konuya gelecek olursak… Gerek belediyelerin kazanılması ve gerekse sonrasında sahiplenilmesi sürecinde Van halkı üzerine düşeni ziyadesiyle yaptı. Halkın duruşu, Dem Parti yönetimi ve belediyeleri ile birlikte büyük sorumluluk altına soktu! Yani halk şu mesajı verdi: “Ben üzerime düşeni en iyi şekilde yaptım, belediyeleri size teslim ettim, şimdi sıra sizde!”

Konuyu dallandırıp budaklandırmadan bu saatten sonra Dem Parti Yerel Yönetimleri ve belediyelerin neler yapması gerektiğine gelecek olursak….

Evvela şunu belirtelim; belediyelerde yüklü miktarda borçların bulunduğu bir gerçektir. Özellikle son dönemler ile birlikte belediyelerin ağzına kadar personel ile doldurulduğu, seçimlere bir iki gün kala, hatta alınan kimi bilgilere göre seçimden sonraki pazartesi ve Salı günü bile belediyelere personel alındığı bilgilerini doğru kabul edersek, tabiri caizse yeni seçilen belediye başkanlarının ellerinin ve ayaklarının bağlandığı da bir gerçektir!

Yani, yeni yönetimler oldukça dezavantajlı pozisyonda işe başlayacaklar! Ancak buradan hareketle, bu dezavantajlı durumlara sığınarak iş yapılmaması, büyük projelere imza atılmaması Van halkı tarafından hiçbir şekilde kabul görmeyecek ve de affedilmeyecektir.

Yani, belediyecilik hizmetlerine bu denli aç, bu denli hasret kalmış olan Van halkı hiçbir gerekçeyi kabul etmeyecektir.

Dem Parti Van Yerel Yönetimine gelecek olursak…

Yeni bir belediyecilik anlayışını hedefleyen Dem Parti Yerel Yönetimleri, evvela kendisini bir “Halkla İlişkiler Bürosu” pozisyonundan çıkartmalı, tamamen tekniki bir niteliğe kavuşturabilmelidir. Belediyeler ile alakalı sorunlardan tamamen uzak durmalı, bu sorunları belediyelerin ilgili birimlerine bırakabilmeli. Yani, siyasette esas alınan üçüncü yolun yerel yönetimler ayağının da doğru tarzda oturtulması başarı için de bir gerekliliktir.

Peki yerel yönetimler ne yapmalı?

Yani Yerel Yönetimler, belediyelere doğrultu kazandıran, harekete geçiren, çalıştıran, kentin kalkınmasını sağlayan bir merkeze dönüştürülebilmeli! Daha da açacak olursak, yerel yönetimler kent genelindeki tüm yerleşim yerlerinin tabiri caizse röntgenini çekmeli, tüm artı ve eksilerini belirlemeli, bu doğrultuda gerçekçi projeler hazırlayarak belediyelerin önüne koyabilmeli. Yerel Yönetim ofisleri bir proje ofisine dönüştürülebilmeli diye düşünüyorum.

Örneğin, “A ilçesi tarım ve hayvancılığa elverişlidir. Tarım ve hayvancılığa ilişkin şu projeler hayata geçirilebilir” gibisinden somut, gerçekçi, bilimsel ve uzman kişiler tarafından hazırlanmış projelerin hayat bulması için ilgili belediyelerin yönetimleri ile sıkı bir işbirliği ve kollektif bir çalışma yürütülebilir. Her ilçenin, her yerleşim yerinin somut durum tespitini yaparak, somut imkan ve olanaklar da hesaba katılarak gerçekçi ve uygulanabilir projeler hayata geçirilebilir. Bu anlamda Yerel Yönetimler bir motor görevini üstlenebilir. Yoksa, eski tarz ve yöntemlerde ısrar etmek kendilerini de belediyeleri de tıkatacaktır.

Bunun için de yerel yönetimler bünyesinde kendi alanlarında uzman kişilerin konumlandırılması, her ilçeye yönelik bir masanın kurulması ve bu masanın ilçeye her yönüyle hakim olması büyük başarı ve kalkınmayı beraberinde getirebilir.

Bu iş için büyük paraların harcanmasına da gerek yok. Van’da yeteri düzeyde nitelikli teknik eleman bulunmaktadır. TMMOB ile kurulacak doğru bir ilişki, orada bulunan teknik kapasitenin önemli oranda kanalize olmasına neden olabilir. Bu anlamda doğru bir tartışma yürütülmesi oldukça ön açıcı olacaktır.

Bir de belediyelerin denetlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bunun için de Mali Müşavirler Odası ile bir çalışma yürütülebilir. Belirlenecek ekibin belediyeleri denetlemesi, harcamalarının mercek altına alınması, ihaleler, personel politikaları vs. sıkı bir denetime tabi tutulabilir. Bu noktada iyi bir sistem ve disiplinin başından itibaren hayata geçirilmesi Van’ı çok farklı bir mecraya taşıyacaktır.

Aynı şekilde çevre ve ekoloji konusunda Van ÇEVDER ile ortaklaşa kimi çalışmalar yürütülebilir. 

Aksi durumda, eskide ısrar edilmesi, kimi gerekçelere sığınılması ve halka hizmet edilmemesi durumunda ise bırakalım halka hesap vermeyi, halkın arasına çıkmak bile büyük cesaret gerektirecektir.

Seçilen başkanlara gelecek olursak… Evvela parti rozetlerini bir kenara bırakarak tüm Van halkının belediye başkanları olduklarını pratikte de göstermeliler. Bu anlamda kentte bulunan kimi parti ve farklı görüşe sahip insanları ziyaret ederek, işbirliğine hazır olduklarını, kenti birlikte yönetme konusunda kararlı olduklarını ve bunun için de destek beklediklerini söylemeleri, uzun zamandır kente hakim kılınan gerginlik ve düşmanlaştırma siyasetini de önemli oranda ortadan kaldıracaktır.

Her kesin farklı farklı görüş ve düşünceleri olsa da Van hepimizin ortak yaşam alanıdır. Van’da yaşanabilecek bir olumsuzluk veya yaşanabilecek olumlu bir durum sadece bir kesimi olumlu veya olumsuz yönde etkilemeyeceğinden, hepimizin Van’a karşı sorumluluk ve yükümlülükleri bulunmaktadır.

Birilerinin dört gözle beklediği kutuplaştırmaya ve hizmetsizliğe pirim verilmemesi, tam aksine bu zeminin ortadan kaldırılması Van için bir vefa borcunun da ötesinde bir gerekliliktir.

Bunlar olur mu, takibi bilemeyiz. Ancak takipçisi olmak da bizim görevimizdir…