Van Barosu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Van Şubesi, Dil Kültür Sanat Araştırmaları Merkezi ve İnsan Hakları Derneği Van Şubesi iş birliğiyle düzenlenen "Türkiye'de Yaşayan Diller" temalı panel, Van Barosu Tahir Elçi Salonu'nda gerçekleştirildi. Panelde, çeşitli konuşmacılar dilin tarihi ve kültürel önemi üzerine görüşlerini paylaştı.
Panelin moderatörlüğünü Mehmet Sena Sönmez üstlenirken, konuşmacılar arasında Kürtçe Dil Bilimci Nazir Öcek, Mimar Zakarya Mıldanoğlu ve Eğitimci Turgay Dabakoğlu yer aldı. Etkinlikte, dillerin tarihi ve kültürel önemi vurgulandı.
'TAHİR ELÇİ İLE HIRANT DİNK ARASINDA BİR FARK GÖRMÜYORUM'
Zakarya Mıldanoğlu, Ermenice üzerine konuşarak, "Ermenilerin 600 yıllık alfabesinden bahsetmek istiyorum. Açıkçası Van Barosunda bir gün bu konu hakkında konuşacağımı hiç düşünmedim. Bu salonun adı Tahir Elçi Salonudur. Tahir Elçi ve Hrant Dink arasına bir fark olduğunu düşünmüyorum. Ermeniler kendilerini Nuh'un torunları olduklarına söylerler ve inanırlar. Nuh'un büyük torunun Hay’dır. Yani yaşadıkları topraklara ‘hayasta’ diyorlar. Ermenilere göre Fırat’ın doğusu Anatolia’dır yani Anadolu’dur. Ermeniler bu topraklarda doğup büyümüş ve yaşamışlardır. Ermeniler göre üç altın denizleri vardır. Ermenistan’da bulunan Sevan Gölü, Van Gölü ve Umreye Gölü Ermeniler için çok kıymetlidir. Ermeni alfabesi işte bu üç gölü etrafından toplumsal kimliklerine bürünmüşlerdir. Ermeni alfabesi Muş’ta keşfedilmiş ve dünyaya yayılmıştır. Ermenilerin üç tane kutsalı vardır. Bunlar Ermeniler için olmazsa olmazdır. Ermenilerde kilise birinci değerdir. Kiliseler Ermenilerin yaşamında sadece ibadet yeri değildir Kiliseler. Bütün toplumsal sorunların tartışıldığı ve karara bağlandığı yerdir. İkinci kutsal değerler ise okul ve eğitimdir. Ermeniler tarihte gittikleri her yerde okul açmışlardır. Üçüncü kutsallar ise matbaadır. Ermeniler milattan önce 405 yılında kendi alfabesini oluşturdular. İlk yaptıkları işi İncil kitabını Ermeniceye çevirisini yaptılar. Ermenice alfabesi 38 harften oluşuyor ve Avrupa Hint Ailesi dilleri arasındadır," dedi.
'KÜRTÇE ARAPÇA VE FARÇADAN ESKİDİR'
Kürtçe Dil Bilimci Nazir Öcek, Kürt dili üzerine yaptığı konuşmada, "Bugün Kürtçe’ye dair birçok dil bilimci ve uzman değerlendirmeler yapıyor. Prof Dr. Celal Şengül, ‘Kürtçe, Farsça ve Arapçada dillerinden daha eskidir. Tarihte belgelerde bu durumu net olarak ortaya çıkarıyor. Kürt dili bütün dillerin annesidir. Dünya halkları Kürtçe’ye her zaman saygı göstermeli’ ifadelerini kullanıyor. Yine Yazar Ebu Ela Mağdudi ise ‘Nuh’un dilini konuşan şu anda Kürtlerdir. Yani Kürtçe’dir. Belgelerde bu durumu kanıtlamıştır’ diyor. Mesela Prof Dr. Abdullah Zebayi, 2 yıl Kurdistan’da çalışmalar yapmış ve 1983 yılında Musul'da bir gazetede yazdığı köşe yazısında yine Kürtçeni en eski dil olduğunu söylemiştir. Kürtler tarihten bu yana dillerine gelişmesi için ciddi mücadeleler vermişlerdir. Kürtçe için mücadele verenler den bir tanesi ise yazar Ahmedî Xane’dir. Ehmedê Xanê’nin üçüncü kitabı Mem û Zin’dir. Ehmedê Xanê Mem û Zin eserini bir aşk kitabı olarak ele alamamalıyız. Xanê Kürtlerin bir çok toplumsal sorununa değiniyor," şeklinde konuştu.
'ANADİLİM ARAPÇA AMA..'
Arap Eğitimci Turgay Dabakoğlu ise, Türkiye'de yaşanan dil politikaları üzerine konuşarak, "Benim anadilim Arapçadır. Biz dil konusunda bir sorun yaşamıyoruz ama Kürtlerin dili asimilasyona uğratılmak isteniliyor. Kürtler özgürlüklerini elde edemeyen Türkiye’de hiçbir dilde eğitim verileceğine inanmıyorum. Kürtler bir toplum ve dilleri Kürtçe’dir. Ülkenin meclisinde Kürtçe konuşulduğunda kayıtlara ‘X dil’ diye geçiyor ve Kürtlerin halen dilleri yasaklıdır. Arapların bu konuda daha şanslılar. Ama ben Siirtliyim ve Arap bir ailenin çocuğuyum. İlkokula başladığımızda Kürtler gibi bize de daya atılarak Türkçe konuşmamız istenildi ve biz zaman Türkçe konuştuk ve Türk olduk. Kürtler bu duruma karşı direndi ve halen direnmeye devam ediyor. Bugün anadilde eğitim talep etmek utanç vericidir. Bir ülkede anadil hakkı ret ediliyorsa eğer orada sömürgeci ve asimilasyoncu bir politika işletiliyordur. Aslında aslı bu ülke ‘Türklük Sözleşmesiyle’ yönetiliyor. Devletin demokratikleşmemesi ve bireysel hak ve özgürlüklerinin olmaması sebebi altından yatan tekçilik politikasıdır. Bugün Kürtlerin durumunu herkesin hissetmesi gerekir. Dünya’da tek dil ile eğitim yapan tek ülke Türkiye düşünebiliyor musunuz? Bu durumu birçok kötülüğe yol açıyor ya da önünü açıyor," ifadelerini kullandı.
Panel, soru-cevap bölümüyle sona erdi.