İstanbul –CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in, sabah saatlerinde evinde gözaltına alınmasının ardından, Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atandığı iddiaları gündeme geldi. İktidara yakın medya, İçişleri Bakanlığı'nın Beşiktaş Kaymakamı Oğuzhan Bingöl’ü kayyım olarak atadığını duyurdu. Ancak bu iddialara CHP cephesinden itiraz geldi.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, yaptığı sosyal medya açıklamasında iddiaları yalanlayarak, “İstanbul’daki resmi makamlarla görüştüm, Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atandığına dair herhangi bir resmi yazışma veya bilgi yoktur,” dedi. CHP TBMM Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın da İçişleri Bakanı ile görüştüğünü belirterek, “Bakan, böyle bir işlem yapılmadığını söyledi,” ifadelerini kullandı.
Bu iddialar hakkında Meclis’te konuşan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ise kayyım atama söylentilerine tepki göstererek, “Eğer doğruysa, halkın iradesine kumpas kurulduğu anlamına gelir,” dedi.
Kayyım atamasına ilişkin bu iddiaların önümüzdeki günlerde resmiyete kavuşup kavuşmayacağı belirsizliğini korurken, gözaltı süreciyle ilgili gelişmelerin ve kamuoyunda yarattığı tepkilerin takip edilmesi bekleniyor.
Gün İçindeki Gelişmeler
Gün boyunca yapılan operasyonlar çerçevesinde, İstanbul genelinde birçok adrese baskın yapılarak geniş çapta gözaltılar gerçekleştirildi. Ev baskınlarında gözaltına alınanlar arasında Esenyurt’un yanı sıra diğer ilçelerde de operasyonların sürdüğü belirtildi. Gözaltına alınanların avukat görüşmeleri kısıtlanarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü bildirildi
Belediye Başkanı Ahmet Özer, daha önce de kayyım politikalarını eleştirerek, seçimle göreve gelen yöneticilerin görevden alınmasının halk iradesine müdahale anlamına geldiğini ifade etmişti. Özer’in ve bazı muhalefet temsilcilerinin eleştirilerine göre, bu tür kayyım atamaları demokrasinin ruhuna aykırı bir uygulama olarak değerlendirilmekte. Esenyurt’ta kayyım ataması sonrası yapılan bu açıklamalar, halkın iradesinin korunması gerektiği üzerine tartışmaları gündeme getirdi. Bu tepki, merkezi hükümetin yerel yönetimlerin yönetimsel özerkliğine olan müdahaleleriyle ilgili daha geniş çaplı bir eleştirinin parçası olarak görülüyor.
Bu sürecin devamında yerel yönetimle ilgili gelişmeler ve demokratik süreçlerin nasıl işleyeceği kamuoyunda merakla bekleniyor.