18 gündür kayıp olan Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in cansız bedeni, Van Gölü kıyısında bulundu. Rojin’in ölümü, Türkiye’de kadın cinayetlerinde artan cezasızlık sorununu bir kez daha gündeme getirdi. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi sonrası, kadın cinayetlerinde görülen artış ise tedirgin edici boyutlara ulaştı.


Van’da 27 Eylül’de kaybolan ve günlerdir yapılan arama çalışmaları sonucunda Van Gölü kıyısında cansız bedeni bulunan Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in ölümü, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin ve cinayetlerin geldiği ürkütücü noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Rojin’in kayboluşu, tüm Türkiye’de yankı bulmuş, ailesi ve arkadaşları günlerce genç kızın bulunmasını umutla beklemişti. Ancak bugün, Rojin’in cansız bedeninin bulunması ile bu umutlar acıya dönüştü. Bu acı kayıp, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından Türkiye’de artan kadın cinayetleri ve cezasızlık politikaları ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi.


Rojin Kabaiş, son olarak 27 Eylül'de KYK yurdundan ayrılırken görüldü. Genç kızın yurda dönmemesi üzerine ailesi ve arkadaşları kayıp ihbarında bulundu. Yerel güvenlik güçleri ve gönüllü arama kurtarma ekipleri, 18 gün boyunca Van Gölü çevresi başta olmak üzere geniş bir alanda arama çalışmaları yürüttü. Rojin’in ailesi ve yakınları da arama çalışmalarına katıldı ve genç kızın bulunması için sosyal medyada destek kampanyaları başlatıldı. Ancak bu yoğun çabalara rağmen Rojin’den günlerce haber alınamadı. Bugün itibarıyla, Rojin’in cansız bedeni Van Gölü’nün kıyısında bulunarak adli tıp kurumuna sevk edildi.

Kadın Cinayetleri ve Cezasızlık Sorunu


Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın cinayeti yaşanıyor ve bu cinayetlerin büyük kısmı failin ceza indirimi veya cezasızlık politikalarıyla hafifletiliyor. Rojin Kabaiş’in ölümü, kadın cinayetlerinde caydırıcılığın eksikliği sorununu bir kez daha gündeme taşıdı. Bu tür olaylarda cezasızlık politikası, kadınların ve çocukların yaşamlarını doğrudan tehdit eden bir unsur haline gelmiş durumda. 

Kadınlar Cinsiyetçi İdeolojiye Karşı Alanlarda: "Kadın Cinayetleri Politiktir" Kadınlar Cinsiyetçi İdeolojiye Karşı Alanlarda: "Kadın Cinayetleri Politiktir"

İstanbul Sözleşmesi  İptali Şiddeti Tırmandırdı


İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kritik önlemler içeriyordu. Ancak Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi, kadınların şiddetten korunması konusundaki yasal desteği zayıflattı. Bu çekilmenin ardından kadın cinayetlerinde ciddi bir artış gözleniyor. TÜİK verilerine göre, 2023 yılında kadınların %38’i hayatlarının bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını bildiriyor. 2019-2022 yılları arasında kadın cinayetlerinde yıllık ortalama %27’lik bir artış olduğu kaydediliyor. Kadın hakları savunucuları, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin bu artışa doğrudan katkıda bulunduğunu savunuyor ve kadına yönelik şiddeti engellemeye yönelik yasal düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Kadın Cinayetlerinin Sebepleri   Cezasızlık Kültürü mü?


Kadın cinayetleri, çoğunlukla kadının “hayır” deme hakkını elinden alan toplumsal ve hukuki yapılar tarafından desteklenen bir şiddet döngüsü olarak karşımıza çıkıyor. Cezasızlık kültürü, failin bu tür eylemleri işleme cesaretini artırıyor ve toplumsal güvenliği tehdit ediyor. Özellikle boşanmak isteyen kadınlar, kendi hayatlarıyla ilgili karar almak isteyen genç kızlar ve şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadınlar en fazla tehdit altında olan gruplar arasında yer alıyor.  Rojin Kabaiş’in katili her kim olursa olsun, onun ölümünün ardındaki en büyük nedenin cezasızlık ve caydırıcılıktan uzak yasal düzenlemeler olduğu vurgulanıyor. Türkiye’de kadın cinayetlerinin ve şiddet vakalarının önüne geçilebilmesi için kadınları hedef alan suçlara yönelik caydırıcı cezalar getirilmesi gerekiyor.

İstatistikler Katili İşaret Ediyor 


Türkiye’de kadın ve çocuklara yönelik şiddetin boyutları ürkütücü seviyelerde. TÜİK verilerine göre, her yıl ortalama  500’den fazla kadın cinayeti  işleniyor. Ayrıca, çocuk istismarı vakalarında son beş yılda %20 oranında bir artış görülüyor. Adalet Bakanlığı raporlarına göre, her dört kadından biri, bir yıl içerisinde en az bir kez fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalıyor. Özellikle aile içi şiddet, en çok kadın ve çocukları hedef alıyor ve bu durum cezaların caydırıcı olmaması nedeniyle daha da yaygınlaşıyor.

Toplumsal Tepkiler Sosyal Medya Üzerinden Artılyor 


Rojin Kabaiş’in ölümü, Türkiye genelinde büyük bir toplumsal tepkiyle karşılandı. Kadın hakları savunucuları, sivil toplum kuruluşları ve toplumsal adalet platformları, kadın cinayetlerine karşı daha güçlü bir duruş sergilenmesi için harekete geçme çağrısında bulundu. "Kadın cinayetleri politiktir" sloganıyla sosyal medyada tepkilerini dile getiren hak savunucuları, kadınların şiddet ve cinayetlere karşı korunması için daha etkin yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurguladı.

İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükten kaldırılmasının ardından kadın cinayetlerinde görülen artış, kadın hakları savunucularının sözleşmenin yeniden yürürlüğe girmesi çağrılarını da güçlendirdi. Rojin ve diğer kadın cinayeti kurbanları için adalet sağlanması, toplumun her kesiminde bir talep haline gelmiş durumda.


Rojin Kabaiş’in ölümü, kadın cinayetlerine karşı yetersiz kalan cezasızlık politikalarının ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’de kadınların yaşam haklarının korunması için ceza kanunlarının yeniden düzenlenmesi ve kadınların güvenliğini sağlamaya yönelik etkili tedbirlerin alınması gerektiği ortada. Kadın hakları savunucuları ve toplumsal adalet platformları, Türkiye’de kadınların can güvenliğinin sağlanması adına yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Rojin’in ölümünün ardından bu çağrının dikkate alınması ve benzer acıların tekrar yaşanmaması için adımlar atılması, toplumsal barış ve adaletin sağlanması adına kritik bir öneme sahip.

Editör: İdris YILMAZ