Posoflu Kadın Öğrencilerden Kadın Cinayetlerine Karşı Yürüyüş: “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır” Posoflu Kadın Öğrencilerden Kadın Cinayetlerine Karşı Yürüyüş: “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır”

HABER: ZERRİN SARGUT

Kürtaj, tarih boyunca kadının yaşamı, bedeni ve emeği üzerinde ataerkil sistemlerin başlıca denetim mekanizmalarından biri olmuştur. Gebeliğe son veren tıbbi bir işlem olan kürtaj, kadınlar ve kız çocukları için temel bir sağlık hizmeti ihtiyacıdır. Fakat hem dünya ülkelerinde hem de Türkiye'de kürtaj haklarına erişim noktasında ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

Kürtaj  ya da tıptaki adıyla isteğe bağlı düşük (elektif abortus), doğal gebelik süresinin tamamlanmasından önce embriyonun ya da fetüsün rahimden çeşitli yöntemlerle alınarak istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması anlamına gelmektedir. Kadın bedenini ilgilendiren hemen her konu gibi kürtaj da toplumsal, psikolojik, yasal ve etik yönleri olan çok boyutlu ve aynı ölçüde tartışmalı bir konudur.

Yasallaşma Süreci

Kürtaj, dünyada ilk kez 1920'de Sovyetler Birliği'nde yasallaştı. Bugün, dünya genelinde sadece 52 ülkede kürtaj yasal. Çoğu ülke, anne sağlığının tehlikede olduğu durumlarda kürtaja izin verirken, kişisel tercih olarak yapılan kürtajlara cezai işlem uygulanmaktadır.

Türkiye'de Kürtaj Durumu

Türkiye'de kürtaj, 27 Mayıs 1983'te çıkarılan “Nüfus Planlaması Hakkında Kanun” ile yasal hale geldi. Ancak, bu hakkın uygulanmasında ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. Kadınlar için güvenli, yasal kürtaj hakkı yaşam hakkıdır. Türkiye'de gebelik süresi 10 haftadan fazla ise kürtaj ancak annenin hayatını tehdit ediyorsa veya doğacak çocuk için tehlike varsa yapılabilir.

 Dünya Ülkelerinde Kürtaj ve Yasal Haklar

Avrupa’da kürtaj hakkı için süre sınırları ülkelere göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin, İngiltere’de tehdit oluşturan durumlarda bu süre 24 haftaya kadar çıkabilir. Asya’da ise Çin, tıbbi nedenlerle olmayan kürtajları kısıtlamaktadır. Amerika’da 1973’teki tarihi kararla kürtaj hakkı kazanıldı. Afrika’da ise birçok ülke kürtaj konusunda kısıtlayıcı yasalara sahip.

Dr. Rojhat Erdem'in Görüşleri

Ankara Tabip Odası Kadın Hekim Komisyonu Üyesi Dr. Rojhat Erdem, kürtaj hakkına dair yaşanan sıkıntıları değerlendirdi. Türkiye’de uzun bir süredir ücretsiz doğum kontrol tedavilerine ulaşmanın ciddi sorunlar teşkil ettiğini söyleyen Erdem, aile hekimliklerinin kürtaj hizmetini ücretsiz sağladığına vurgu yaptı: “Kamusal alanda kürtaj hizmetlerine ulaşmak neredeyse imkansızken, özel sektörde de patronlaşma hakim olduğu için insanlar işini kaybetme riski ile karşı karşıya kaldıklarından özel sektörden kaçınmaktadırlar. İstenmeyen gebelik geçiren, gebeliğini sonlandırmak isteyen birçok kadın kürtaja erişim için hekim aramaktadır.“

 "Kadınlar İstenmeyen Gebeliklere Mahkum Bırakılmıştır"

Devletin doğum kontrol ve cinsel sağlığı korumak için tedbir almakla yetkili bir mekanizma olduğunu dile getiren Erdem, “Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aldığı karara göre doğum kontrol ilaçları 26 Haziran 2012 tarihinden bu yana ‘pasif ilaç’ grubunda, bu ilaçların devlet tarafından ödemesi yapılmadığı için reçetelendirilmiyor. Bu yüzden kadınlar aile sağlık merkezlerinde doğum kontrol yöntemlerine ulaşamıyor. Doğum kontrol yöntemlerine ulaşamayan birçok kadında istenmeyen gebelikler, cinsel yolla bulaşan ciddi dirençli enfeksiyonlar gelişebiliyor. Bu hizmet yaklaşık 10 yıldır sekteye uğramış ve kadınlar istenmeyen gebeliklere mahkum bırakılmıştır. İstenmeyen gebelik geçiren kadın ve kız çocukları ücretsiz kürtaj hakkına da yasal sınırlar içinde dahi sahip değildir. Kız çocuklarının uğradığı istismar, kadınların uğradığı evlilik içi tecavüz ise üstü kapatılan kayıp göndergelere sahiptir” diye belirtti.

 Türkiye’de 81 İlin 53’ü Kürtaj Hizmeti Vermemektedir

“Kadınların kürtaja erişiminin önündeki engellerden ilki ve en önemlisi Türkiye’de 81 ilin 53’ünde isteğe bağlı kürtaj hizmeti veren devlet hastanesinin bulunmamasıdır” bilgisini veren Erdem, “Bazı devlet hastanelerinde kürtaj hizmetinin olmaması yoksul kadınların ve kız çocuklarının yaşamını tehdit eden merdiven altı yönteme mahkum edilmesine neden oldu. Birçok kadın merdiven altı yöntemler sayesinde kan zehirlenmesi (sepsis) dediğimiz dirençli enfeksiyonlar ve durdurulamayan kanamalar ile karşı karşıya kalıyor” dedi.

Sağlıkta Dönüşüm Programının Etkileri

Erdem, son olarak sözlerini şöyle tamamladı: “2003 yılında yürürlüğe koyulan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile devlet hastanelerinde performans dayalı ücret ödeme sistemine geçilmiş ve kürtaj işlemi bu program içerisinde düşük performans ile derecelendirilmiştir. Beraberinde olan malpraktis davaları ile hekim defansif bir konuma geçmiş ve kürtajın sağlık merkezlerinde güvenilir bir şekilde yapılmasının önüne geçilmiştir. Yine benzer diyebileceğimiz diğer uygulama olan özel hastanelerde olan kayıtsız kürtaj işlemleri de olası komplikasyonlarda müdahale şansını engellemiştir. Aile hekimlikleri, ana sağlık merkezleri ve sağlık ocaklarında anne çocuk sağlığı, cinsellik ve üreme sağlığı geri planda tutulmuştur. Türkiye’de istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması için savcılık izni gerekmektedir. Bu sürenin uzatılması, devletin düzenleme getirerek savcılık izninin kaldırılması toplumsal zorunluluktur.”

Editör: İdris YILMAZ