Van depreminin yıl dönümünde bir açıklama yapan TMMOB İKK, Van’ın deprem kuşağı bir bölgde bulunduğuna dikkat çekerek, gerekli önlemlerin bir an önce alınması çağrısında bulundu. Açıklamara ayrıca, 2011 yılında gerçekleşen depremde ağır hasar alan ve yıktırılması gereken binaların tespitinin yapılması ve biran önce yıktırılması gerektiği de belirtildi.
AJANS65 TV - 23 Ekim 2011 tarihinde 7.2 büyüklüğünde, merkez üssü Van ili Tabanlı köyünde meydana gelen depremin yıl dönümünde basın açıklaması yapan Van Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu (İKK) bunca deprem meydana gelmesine ve bunca insan yaşamını yitirmesine rağmen halen de gerekli önlemlerin alınmadığına dikkat çekildi.
TMMOB İKK adına açıklama yapan İl Sözcüsü Mihail Atik, Van depreminde yaşamını yitirenlere dikkat çekerek, “Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından verilen bilgilere göre; Van ili Tabanlı köyünde meydana gelen depremde 604 vatandaşımız, Van ili Edremit ilçesinde meydana gelen ikinci depremde ise 40 vatandaşımız hayatını yitirmiştir. Yine aynı depremlerde binlerce hayvan telef olmuştur” hatırlatmasında bulundu.
‘COĞRAFYAMIZ AKTİF BİR DEPREM KUŞAĞINDA YER ALMAKTADIR’
Atik şu ifadeleri kullandı:
“Yine yakın zamanda 6 şubat depremleri ile tarihe geçen 11 ilimizi kapsayan ve yüzlerce can, milyarlarca mal kaybına sebep olan depremler de dahil gösteriyor ki coğrafyamız aktif bir deprem kuşağında yer almaktadır ve büyük can ve mal kayıplarına sebep olmuş bu depremlere rağmen gerekli derslerin alınmamış, alınamıyor olması aynı sorunları tekrar, tekrar gündeme getirmemize neden olmaktadır.
Yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanması, depreme dayanıklı güvenli yapıların üretilmesi, insanların deprem konusunda bilinçlendirilmesi, deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında yapılacak çalışmalarla depreme hazırlıklı olunması gerekmektedir.”
‘RİSKLİ BİNALAR BİRAN ÖNCE TESPİT EDİLMELİ VE GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR’
Riskli ve hasarlı binalara ilişkin bir an önce gerekli çalışmaların yürütülmesi gerekktiğini de kaydeden Atik, “Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen depremlerden geriye kalmış güvensiz, hasarlı ve riskli binalar bir an önce tespit edilerek güçlendirilmeli veya yıktırılıp yeniden yapılmalıdır. Riskli binaların taranıp tespit edilmesinde, yapıya hasar vermeden binanın dayanıklılığını inceleyen bilim ve mühendislik yöntemlerinden mutlaka yararlanılmalıdır” dedi.
Yeni yapılacak yapılara ilişkin de açıklamalarda bulunan Atik, “Yapılacak yeni yapılarda, bütün canlıların sürdürülebilir, sağlıklı, depreme dayanıklı yaşama hakkı için, mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınmalı, yapıya başlanmadan önce ilgili raporlar, projelendirmeler, kontrol ve denetimler standartlara uygun yapılmalı, Riskli alanlar imara açılmamalı, bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalı, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir. Zemin etütleri, yapı statiği gibi hayati önemlere sahip çalışmalar mühendislik gözetim ve denetiminden uzak tutulmamalı, Bunlarla beraber imar! rant meselesine çıkar menfaatlerine göre oluşturulmamalı, bunun için hazırlanan imar çalışmaları kamuoyuna açık olmalı, üniversite ve mesleki odalar mutlaka sürece dahil edilmeli, bilimsel teknik ve mühendislikten uzak hiçbir mekana yapı uygunluğu için müsaade edilmemeli” şeklinde konuştu.
‘DEPREM POLİTİKALARI ÖNCELİKLİ POLİTİKALAR OLMALIDIR’
Atik konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Meydana gelen depremler, çok sayıda can ve mal kaybına, büyük üzüntüler ve acılar yaşanmasına sebep olmaktadır. Depremin etkilerini en aza indirmeye yönelik tedbirlerin bir an önce alınması ve hayata geçirilmesi, ülke ekonomisi yönünden olduğu kadar, can ve mal güvenliği açısından da büyük önem taşımaktadır. Depremlere karşı hazırlıklı olma ve deprem zararlarını en aza indirme politikaları merkezi ve yerel yönetimlerin önceliği olmalıdır. Ülkeyi ve toplumu depreme karşı hazırlıklı hale getirmek ve her canlının depreme karşı güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak devleti yönetenlerin asli sorumluluğundadır.
Bir doğa olayı olan depremlerin; geçmişte olduğu gibi gelecekte de meydana gelebileceğini ve önlenemeyeceğini hatırlatarak, depremlerde yaşanacak can ve mal kayıplarını kaza ya da kader olarak tanımlayacak hatalara düşmeden, alınacak bilimsel önlemler ve bilinçli eğitimler ile zararın en aza indirilebileceğini unutmamalıyız.
Depremin 12. yıl dönümü nedeniyle acılarımızı hatırlatmak durumunda kaldığımız bugün bir kez daha depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyor rahmet diliyoruz.”