ZİLAN'IN ACI HİKAYESİ:DELAL

Abone Ol

Şu an saat gecenin üçü. Bu akşam Salih Serhedî'nin Delal kitabını okudum. Kitabı elime aldığımda saat 15:00 civarıydı. O andan itibaren kendimi hikayenin içine çekilmiş buldum ve bir türlü bırakamadım elimden. Sayfalar ilerledikçe, özellikle bir erkek olarak kendi rollerimi sorgulamaya başladım. Kitap boyunca sık sık durup düşündüm, zaman zaman duygulandım, hatta itiraf etmeliyim ki bazı anlarda gözyaşlarımı tutamadım. Çünkü bu hikaye, yalnızca bir kadının trajedisini değil, hepimizin içinde bulunduğu toplumun derin yaralarını da açığa çıkarıyordu.

Bu yazıyı yazmazsam, hissettiklerimi kelimelere dökmezsem, Delal’in içimde uyandırdığı fırtınayı bastıramayacağımı hissettim. Çünkü Salih Serhedî, Delal aracılığıyla sadece bireysel bir trajediyi değil, bir halkın kaderini de kaleme almıştı. Kitap boyunca anlatılan sadece Delal'in yaşadığı acılar değildi; o, Kürt halkının tarihiyle, yüzyıllardır süregelen zulümle iç içe geçmiş bir kaderin sembolüydü.

Delal: Kürt Halkının ve Kadının Acısı

Delal, Zilan Katliamı'ndan kaçan bir kadının, toplumsal ve bireysel acıların kesiştiği bir hikaye. Kitap, Delal'in hem bu katliamdan kurtuluşunu hem de erkek egemen bir toplumda maruz kaldığı baskıları ve zulmü işliyor. Salih Serhedî, bu romanıyla sadece bir kadının değil, bir halkın acılarını da edebi bir dille okuyucusuna sunuyor.

Delal, Zilan Vadisi'nde yaşanan katliamdan sağ kurtulanlardan biri. Ancak katliamın fiziksel boyutundan kurtulması, ne yazık ki onun daha derin yaralarını iyileştiremiyor. Bir yandan geçmişin hayaletleri, diğer yandan içinde bulunduğu toplumun erkek egemen zihniyeti Delal’in her adımında karşısına çıkıyor.

Salih Serhedî, Delal karakteri üzerinden Kürt toplumunun en acı noktalarına dokunuyor. Bu sadece Zilan Katliamı’nın izleri değil, aynı zamanda kadınların bu toplumda üstlendikleri acı dolu roller. Her ne kadar fiziksel olarak kurtulsa da Delal, ruhsal ve toplumsal anlamda bir mahkumdur. Ona yönelik uygulanan baskı, sadece işgalci güçlerden değil, kendi toplumunun içinden de gelmektedir.

Kitabı okurken en çok etkilendiğim noktalardan biri, bir erkek olarak kendimi de sorgulamam gerektiğini fark etmemdi. Hikayede erkek karakterlerin, Delal'in hayatına nasıl müdahale ettiklerini ve onun üzerinde ne kadar baskı kurduklarını okudukça, içimde bir rahatsızlık hissettim. Toplumumuzun birçok kadını, tıpkı Delal gibi, sadece dış güçler tarafından değil, kendi çevreleri tarafından da eziliyor. Erkeklik anlayışımız, kadınların üzerinde baskı kurmaya dayalı bir yapıya dönüşebiliyor. Bunu fark etmek ve kabullenmek oldukça zordu, ama gerçekti.

Bir erkek olarak bu hikayeyi okumak, bana toplumsal cinsiyet rollerini yeniden düşünme fırsatı sundu. Erkekliğin, güç gösterisi ya da kadına hükmetme üzerinden tanımlanmasının, kadınların nasıl büyük acılar çekmesine sebep olduğunu fark ettim. Delal, bu noktada sadece bir kurban değil, aynı zamanda bize bir aynadır; hem birey hem de toplum olarak yaptıklarımızı görmemizi sağlayan bir ayna.

Kitapta özellikle dikkat çeken birkaç bölüm var ki bu bölümler, hikayenin hem duygusal hem de trajik yönünü çok güçlü bir şekilde yansıtıyor. Bir örnek, Delal'in zorla susturulmaya çalışıldığı sahneler. Zilan Katliamı'ndan kaçmasına rağmen, kendi toplumunda da bir tehdit olarak görülmesi, onun üzerindeki baskının ne kadar derin olduğunu gösteriyor.

Bu sahnelerde, Delal’in sadece bir kadın olarak değil, bir birey olarak da özgürlüğünün elinden alındığını hissediyorsunuz. Toplumun geleneksel normları ve erkek egemen zihniyeti, Delal'in sadece kendi yaşamını değil, onun ruhunu da kontrol etmeye çalışıyor. Oysa Delal, bu dünyada sadece var olmak istiyor, kendi hayatını yaşamak istiyor. Ancak bu istek, toplumun ona yüklediği rollerle sürekli çatışıyor.

Bir başka dikkat çeken bölüm ise Delal'in erkek karakterler tarafından taciz edildiği, küçümsendiği sahneler. Bu sahnelerde, bir kadının nasıl sistematik bir biçimde yalnızlaştırıldığına, itibarsızlaştırıldığına şahit oluyoruz. Kadının kendi ayakları üzerinde durmak istemesi bile tehdit olarak algılanıyor. Delal’in başına gelenler, Kürt kadınlarının ve genel anlamda pek çok toplumda kadınların yaşadığı ortak bir kaderi anlatıyor.

Kürtlerin Acı Kaderi: Tarih Boyunca Süregelen Bir Dram

Salih Serhedî’nin Delal kitabı, yalnızca bir kadının hikayesi değil; aynı zamanda Kürt halkının tarihsel acılarının bir yansıması. Zilan Katliamı, Kürtlerin maruz kaldığı birçok baskı ve zulmün sadece bir örneği. Tarih boyunca Kürtler, defalarca sürgün, katliam, asimilasyon ve zorunlu göçlerle karşı karşıya kaldılar. Ancak Delal, bu kolektif acıyı bireysel bir hikaye üzerinden anlatıyor. Delal'in yaşadığı her acı, aslında Kürt halkının yaşadığı zulümlerin bir yansıması.

Kürtlerin tarihindeki bu acılar, sadece fiziksel bir yıkım değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir yıkım da içeriyor. Delal’in bu bağlamda değeri, bireysel bir dramı Kürt halkının trajik tarihiyle birleştirerek anlatması. Bu nedenle Delal sadece bir roman değil, aynı zamanda bir halkın belleğine de bir yolculuktur.