Van, her ne kadar bir kar memleketi olsa da, son zamanlarda eskiye nazaran çok az kar yağmaya başladı. Bundan dolayı olacak ki kışın gelmesi ile birlikte Vanlılar, kar yağmasını dört gözle beklerler.

Vanlıların kar yağmasını dört gözle beklemesinin tek nedeni, kuraklık değil, bir de işin sağlık boyutu var. Van’daki temel düşünce, kar yağmadığı zamanlarda hastalıklar, salgınlar alır başını gider! Karın yağması, mikropların ve dolayısıyla hastalıkların da ortadan kalkması anlamına gelir.

Aslında çok da yabana atılacak bir sav değil bu. Nitekim halen de Van’da azımsanmayacak düzeyde aile, ısınma aracı olarak kömür vb. yakacakları kullanmaktalar. Özellikle Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından dağıtılan kömürlerin kalitesinin son derece düşük olması dolayısıyla hava kirliliği de ileri derecede olabiliyor. Karın yağması demek, havanın temizlemesi ve mikroların yok olması şeklinde yorumlanır.

Bundan dolayı Vanlılar, karın yağlmasını önemser ve dört gözle bekler!

Fakat işin bir de diğer tarafı var! Karın yağması aynı zamanda hayatın çileye dönmesi anlamına geliyor! Özellikle belediyelere kayyım atanması sonrasında her kar yağdığında hayat tek kelime ile çileye dönüşüyor. Kar yağdığı zamanlarda çoğu kez ana arterler bile günler sonra temizlenebiliyor. Ara sokaklar ve gözden ırak yerler ise zaten gündem dışıdır!

Bundan dolayı insanlar her kar yağmasını istediklerinde, içlerinde bir de korku vardır aslındı! Ya yollarınımızın durumu ne olacak diye!

Sebahat Tuncel DEM Parti Van İl Bahçesinde Halkla Bir Araya Geldi Sebahat Tuncel DEM Parti Van İl Bahçesinde Halkla Bir Araya Geldi

Bu söylediklerim kesinlikle abartı değil! Örneğin bu sezon ilk kar yağdığında, Van’ın merkez caddelerinden bir tanesi olan, belki de en önemli caddesi olan Maraş Caddesi iki gün sonra temizlenebildi! Peki Maraş Caddesi bile iki gün sonra temizlenebiliyorsa, Ara sokaklar, merkezden az uzak mahallelerin durumu nedir acaba? Köyleri sormuyorum zaten(tabi artık köy yok, hepimiz mahaleli olduk!)

Bu gün sabah evlerimizden çıktığımızda, yine kar ile karşılaştık. Gün boyu da kar yağışı devam etti. Buraya kadar her şey güzel. Ya sonrası?

Karın yağmaya başlaması ile birlikte erimeye başladı. Tabi kimi istisnalar dışında yolların temizlenmesi zaten kimsenin biklediği bir durum değil! Seyreden araç trafiği, doğallığından yolların temizlenmesine neden oluyor. Peki ya sonrası?

Yayalar açısından yürümek tek kelimeyle eziyete dönüştü bu gün. Kar ve suyun yol kenarlarına birikmesi ve temizlenmeyen kaldırımlar, yayaların ayaklarının sular içerisinde kalmasına neden oldu. Çoğu yerde alt yapı yetersizliği veya mazgalların üzeri temizlenmediğinden yollar birer gölete dönüşmüş vaziyette. İnsanların ayakkabı boyunu aşan göletler, ayakkabının içinin su dolmasına sebep oluyor!

Bir de araçların geçişi esnasında sıçratılan çamur ve sular var! Hakatten Vanlılar unutamayacakları bir gün yaşadılar!

Uzun zamandır Van’ı kayyımlar yönetiyor. Bu süre zarfında belediyecilik hizmetlerinden o kadar yoksun kaldık ki, neredeyse belediyeciliği unutacak noktaya geldik. Mesele sadece yolların temizlenmemesi meselesi de değil!

Van’ın trafiği malum, İstanbul trafiğini aratmayacak nitelikte! Özellikle mesai saatlerinde araçla seyretmek oldukça zor.

Fakat yayalar açısından da durum farklı değil! Çünkü aracını toplumdan daha değerli gören kimi kişiler, kaldırımı kapatacak şekilde araçlarını kaldırıma park ediyorlar. Bu, sadece biriki noktada olmuyor! Hemen her tarafta araçlar kaldırıma parkediliyor. Araçlar kaldırıma park edilince, yayalar da yolda yürümek durumunda kalıyor.

Örneğin, parkomatların parsellediği ve Van’ın en gözde, en zengin caddesi olan İkinisan Caddesi’nde araçlar peşpeşe kaldırımlara park ediliyor ve yayalar zar zor geçebiliyor. Bir de engellileri ve bebek arabası olan kadınları düşünün! Çekilecek gibi değil!

Maraş Caddesi’ni, İkinisan Caddesi’ne bağlayan bağlantı yolunda da durum farklı değil. Hatta çoğu zaman kamyonlar, tırlar bile kaldırıma park edebiliyor. Tek bir Allahın kulu kalkıp da, “Ya arkadaş burası kaldırım, buraya neden park ediyorsun?” demiyor. O yol, öğrenci yoğunluğunun çok fazla olduğu bir yol. Allah korusun, kaldırımın araçlar tarafından işgal edilmesinden dolayı bir çocuğa bir şey olursa bunun hesabını kim verecek?

Özcesi, hesap vermeyen kayyımlar, hesap vermeyen idareciler ve hesap vermeyen çalışanlar…

Geride sahipsiz, kaderine terk edilmiş bir kent kalıyor! Yolunu bulanların yaşadığı, geride kalanların kaderine terk edildiği bir kent!

Editör: İdris YILMAZ