Son günlerde Van, art arda yaşanan kayıp vakalarıyla sarsılıyor. Sümeyye Aziz ve Rojin Kabaniş gibi masum kız çocuklarının kaybolması sadece ailelerini değil, tüm toplumu derin bir endişeye sürüklüyor. Tüm aramalara rağmen izlerine hâlâ rastlanamayan bu gençlerin akıbeti pek çok soruyu ve kuşkuyu beraberinde getiriyor.
Van’da özellikle son yıllarda hızla artan tarikat ve cemaat evleri ile yurtların varlığı, bu kaybolma vakalarının ardından karanlık bir gerçeği mi işaret ediyor sorusunu akıllara getiriyor. Özellikle, Seyyid Fehim Arvasi Kız Yurdu yetkililerinin Rojin Kabaniş’in kaybolduktan iki gün sonra ailesine haber vermesi bu şüpheleri daha da derinleştiriyor. Bu durum, yurtların güvenliği ve ahlaki sorumluluğunu ciddi bir şekilde sorgulamamıza neden oluyor.
Rojin’in aniden ortadan kaybolması, daha önce tarikat ve cemaat evlerinde ortaya çıkan istismar vakalarının bir benzeri mi yaşanıyor sorusunu gündeme getiriyor. Tarikat ve cemaat yurtlarının şeffaflığı ve çocuklara karşı sorumluluğu konusunda ciddi soru işaretleri var. Geçmişte bu tür yurtlarda yaşanan ahlaksızlık ve istismar skandalları, Rojin ve diğer kayıp kızların benzer bir tehlikeyle karşı karşıya olup olmadığını düşündürüyor.
Bu kayıp vakaları, bir süre önce yaşanan Narin’in trajik olayını da hatırlatıyor. Narin gibi başka gençlerin bu karanlık yapıların kurbanı olmaması için artık sessiz kalamayız. Bölgede güvenlik güçleri arama çalışmalarını sürdürürken, toplum olarak bu tür yapıların daha sıkı denetlenmesi gerektiği ortada. Gençlerimizin güvenliğinden emin olmalıyız.
Van’ın özgün yapısı, ne yazık ki son yıllarda bu tarikat ve cemaatlerin etkisi altında şekillenmeye başlamış durumda. Kız çocuklarının tarikat ve cemaat yurtlarında güvenlikten yoksun bir şekilde yaşaması, ailelerin yüreklerini dağlıyor. İstismar ve ahlaksızlık skandalları, bu yurtların karanlık yüzünü ortaya koyarken, bu yapıların acilen denetim altına alınması gerektiği açık bir şekilde ortadadır.
Sümeyye Aziz ve Rojin Kabaniş’in bir an önce bulunup kederli ailelerine kavuşması en büyük dileğimizdir. Ancak bu olaylar yalnızca bireysel vakalar olarak görülmemeli; bölgedeki daha büyük bir sorunun göstergesi olarak ele alınmalıdır. Çocuklarımızın geleceğini karanlık yapılara teslim etmemeli, devlet ve toplum olarak daha güçlü adımlar atmalıyız. Kızlarımızın geleceği bizim sorumluluğumuzdadır ve bu sorumluluğu yerine getirmek için bir an önce harekete geçmeliyiz.
Kızlarımızın sağ salim bulunması dileğiyle…