Manşet
Van’da Mahkeme’den Emsal Karar: Polis Güvenliği Almakla Yükümlüdür

Van’da 4. Asliye Ceza Mahkemesi emsal niteliğinde bir karara imza attı. Mahkeme kararında, 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununun 28. Maddesinde belirtilen “bildirim” hususunun yanlış yorumlandığını, belirtilen “bildirim”in, yurttaşların toplantı, gösteri ve yürüyüş yapacakları alanın güvenliğinin kolluk güçleri tarafından sağlanması amacıyla yapılması gereken bildirim olduğunu, bunun “izin alma” olarak değerlendirilemeyeceği yorumunda bulunarak sanıkların beraatini talep etti. Mahkeme de savcılık makamının talebi doğrultusunda karar vererek sanıkların beraatine karar verdi. Konuyu değerlendiren Avukat Ümit Avcı, kendilerinin de yıllardır bu konuya vurgu yaptıklarını belirterek, mahkemenin vermiş olduğu kararın son derece önemli ve yerinde bir karar olduğunu söyledi.
ÖZEL HABER: MUHİTTİN BOTAN
AJANS65 TV – 2016 yılında gerçekleştirilen darbe girişiminden sonra ülke genelinde toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde büyük kısıtlamalar yaşandı. Özellikle Van’da uzun yıllara yayılan yasaklama kararı, kimi zaman keyfi bir hal aldı. Kentte bulunan Sivil toplum Örgütleri birçok kez yaşananın bir hukuksuzluk olduğunu dile getirilerek Anayasal hakkın ihlal edildiğini vurguladılar.
Van’da mahkemenin verdiği ve emsal niteliğinde olan karar tam da bu hukuksuzluğa dikkat çekmekte. Bir asistan hekimin 36 saat nöbet tuttuktan sonra nhöbet çıkışı bir kamyona arkadan çarparak yaşamını yitirmesini protesto eden STÖ temsilcileri gözaltına alınarak yargılanmaya başlandılar. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefetten açılan davada yargılanan Sivil toplum örgütü temsilcileri Doktor Hüseyin Yaviç ve Sevim Çiçek’in duruşmaları Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada Cumhuriyet savcısı yaptığı değerlendirmede, Anayasaya göre her yurttaşın izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahip olduğunu, bunun yasalarla koruma altına alındığını belirtti. Savcılık ayrıca, 2911 sayılı kanunun 28. Maddesinin yanlış yorumlandığını, 34. Maddede her yurttaşın izin almaksızın basın açıklaması yapabileceğini, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyebileceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak sanıkların beraatini talep etti. Mahkeme de savcılık makamının talebine uyarak beraat kararı verdi.
AVCI: EMSAL NİTELİĞİNDE BİR KARAR

Alınan karara ilişkin açıklamalarda bulunan Van Barosu Avukatlarından Ümit Avcı, kararın son derece önemli bir karar olduğunu belirterek, kendilerinin de yıllardır bu hususları dile getirdiklerini söyledi. Avcı, “2021 yılında Ankara’da asistan bir hekimin 36 saatlik nöbeti sonrasında iş çıkışı bir kamyona arkadan çarparak yaşamını yitirmesi sonucunda Türk Tabipler birliği (TBB) ülke genelinde basın açıklaması yapılması kararı aldı” dedi. Van-Hakkari Tabip Odası öncülüğünde Dursun Odabaş Tıp Merkezi bahçesinde bir basın açıklaması yapılmak istendiği, basın açıklaması için önceden izin alınmadığı gerekçesi ile kolluk kuvvetlerinin buna müdahale etmesi ile o dönem Van Hakkari Tabip Odası Basşakın olan Hüseyin Yaviç ve THİV yöneticisi Sevim Çiçek’in gözaltına alındığını hatırlatan Avcı, gözaltına alınanlan hakkında dava açıldığını söyledi.
‘YURTTAŞLAR İZİN ALMAKSIZIN TOPLANTI VE GÖSTERİ YAPMA HAKKINA SAHİPTİR’
Avcı açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“İzin almadan basın açıklaması yaptıkları gerekçesi ile gözaltına alınanlar hakkında dava açıldı ancak, Anayasanın 34. Maddesinde, ‘herkes önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yapma hakkına sahiptir’ der. İkinci maddesinde de bunun sınırlama koşullarını belirtiyor. Son fıkrasında da bunun kanun ile ne şekilde kullanılacağını, ‘kanunla düzenlenir’ deniyor. Bahsedilen kanun da 2911 sayılı toplantı, gösteri ve gösteri yürüyüşleri kanunudur. O kanunun 28. Maddesinde, Anayasanın 34. Maddesinde ön görülmeyen bildirimin izin olarak değerlendirme durumu sözkonusu. Dolayısıyla yürütülen soruşturmalarda, ‘izin talebinde bulunulmayan’ yada ‘izin verilmeden yapılan toplantılar kanuna aykırıdır’ diye 2911 sayılı yasaya muhalefetten dava açılırdı. Bu davada da somut olarak bu yapılıyor. Yaşanan kaza sonrasında Tabip Odası ve THİV toplanıyor protesto yapmak için. Kolluk kuvvetleri, ‘bildirimde bulunmadan bu toplantıyı yaptığınız için kanuna aykırıdır. Bundan dolayı da yapamazsınız’ diyerek yaka paça gözaltına aldılar. Açılan dava da buna ilişkindi.”
‘BİLDİRİM, İZİN ALMAK İÇİN DEĞİL, GÜVENLİĞİ ALMAK İÇİN YAPILIR’
Bu güne kadar girdikleri tüm yargılamalarda 2911 sayılı kanunun 28. Maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu, Anayasada izin şartının olmadığını dile getiren Avcı, “Burada bahsedilen bildirimin izin, yani 2911 sayılı kanunun 28. Maddesinin belirtilen bildirim hususunun da izin olarak değerlendirilemeyeceği, ancak önceden yetkili makama toplantı ve yürütüyüşün yapılacağı alanda güvenliği sağlamaya dönük bir bildirim olduğu, izin olarak kabul edilemeyeceğini belirtiyorduk. Dolayısıyla bunun Anayasaya aykırı olduğunu defalarca söyledik. Anayasa Mahkemesi de son dönemlerde somut kararlarında buna değindi. Bu bildirimin izin olarak kabul edilemeyeceği, Anayasada izin görülmediği, bu nedenle Anayasaya aykırılık tespit etti” şeklinde konuştu.
‘BU KARARI ÖNEMSİYORUZ’
Avukat Ümit Avcu şu ifadeleri kullandı:
“Burada da ilkkez savcılık bu hususu Anayasa kararları ile tartıştı ve buna beraat istedi. Durum, bizim daha önce savunduğumuz, tartıştığımız hususlar ile örtüşen bir değerlendirmedir. Biz bu nedenle bunu önemli buluyoruz. Yani emsal kararlar bundan sonra böyle devam ederse, 2911 sayılı kanunun 28. Maddesinin Anayasanın 34. Maddesine aykırı olduğu, dolayısıyla izin şartı olmadığı, izin alınmadan da toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapılabileceği hususunda yargı kararları ile bu hakkın kullanımının önünün açılabileceği anlamına geliyor. Bu açıdan önemli.
‘ENGELLEMELER ANAYASAYA AYKIRIDIR’
İkinci husus da genel kısıtlamalarla bu hakkın kullanılmasının mümkün olmadığıdır. Yani valilik tarafından 2 bin günden fazladır eylem etkinlik yasaklarının gerekçe gösterilerek herhangi sıradan bir basın açıklamasının da yasaklanması bu yönüyle Anayasaya aykırıdır. Çünkü 2911 sayılı yasada somut bir toplantı gösteri ve yürüyüşün önceden beritilen nedenlerle yasaklanabilmesi öngörülürken, genel yasaklamalara dayanılarak bu hakkın kullanılmasının engellenemeyeceği yönünde. Bu anlamda bu da Anayasaya aykırı kabul edildi. Anayasanın bu konuda emsel kararları var. Ne diyor Anayasada; ‘Bir hakkın kullanıması süresiz ve sınırsız engellenemez.’ Böyle yapılırsa hakkın özüne dokunan ve Anayasanın ruhuna aykırı bir durum söz konusu olur. Ancak belirli nedenlerle Anayasanın 14. Maddesinde belirlenen belirli nedenlerle, belirli süre kısıtlama makul görülebileceği, ama sınırsız, sebepsiz ve artık zincirleme kısıtlamalarla hakkın özüne dokunulamayacağı hususu önemli. Bu konu da bu davada tartışılan hususlardan birisi. Biz de bunun üzerinde durduk ve sonuçta beraat kararı verildi.”
‘VAN’DA OHAL UYGULAMALARI HİÇBİR ZAMAN KALDIRILMADI’

Dava kapsamında yargılanan Türkiye İnsan Hakları Vakfı yöneticisi Sevim Çiçek de açıkmalarda bulundu. Çiçek, 2016 yılında OHAL ilan edildiğini ve 2018 yılında OHAL’in kaldırıldığını hatırlatarak, “Ama Van’da aslında OHAL uygulamaları hiçbir zaman kaldırılmadı. Van Valiliği tarafından kasım 2016 yılından itibaren ardarda alınan yasaklama kararları ile kentte yurttaşların toplanma, gösteri ve yürüyüş hakkı kesintisiz olarak 5-6 yıl gibi bir süre engellendi. Bu sürede yapılan toplantı gösteri ve yürüyüşler engellendi, izin verilmedi. Burada bir milyon 500 bin yurttaş Anayasa tarafından güvence altına alınan bu hakkını hiçbir şekilde kullanamadı. Bizim gözaltına alınma sürecimizde de TBB’nin, asistan bir hekimin 36 saatlik nöbetten çıktıktan sonra geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesi sonrasında Türkiye genelinde basın açıklaması yapılması, eylem ve etkinlik kararı alınmıştı. Bu kapsamda Van-Hakkari Tabip odasının yapmak istediği basın açıklamasına destek vermek için ben de oradaydım. Fakat Van’da hiç bitmeyen OHAL hali işte orada karşımıza çıktı. İnanılmaz düzeyde çok sayıda kolluk kuvveti mensubu polisler vardı. Araçlarla basın açıklaması yapacağımız yer abluka altına alınmıştı. Yine de Türkiye genelinde yapılan basın açıklamasını biz de Van’da yapabilemek için 1,5 saat gibi bir süre müzakerelerimiz olmuştu. Fakat polisin valinin yasaklama kararı dışında kabul ettiği, onlar için geçerli olan hiçbir kanun, yasa yok. Kolluk kuvvetleri için geçerli olan tek yasa, bu hukuksuz, keyfi yasaklama kararıydı” dedi.
‘TABİP ODASI BAŞKANI DARP EDİLDİ, GÖZALTINA ALINDIK’
Çiçek, yaptıkları 1,5 saatlik müzakere sonrasında basın açıklaması yapmaya başladıklarını belirterek, “Zaten daha yeni başlamıştık ki, o dönem Van-Hakkari Tabip Odası Başkanı olan Doktor Hüseyin Yaviç darpedildi. Hastanedeki raporla da bu durum tespit edildi. Gözaltından sonra bize dava açıldı. Ama şöylesi bir durum vardı; ilk anından itibaren Türkiye’nin her tarafından Sivil toplum Örgütü temsilcileri yoğun olarak dayanışmada bulundular. Çünkü Van’da yaşanan bu hukuksuz durumun bir şekilde Türkiye gündemine girmesi gerekiyordu. Bu çok tehlikeli bir durumdu. Aslında bunun bir şekilde tartışılmasını da istiyorduk. Biz davaların tamamına katıldık. STÖ’lerin desteği ile biz bu sareci hep beraber atlattık” şeklinde konuştu.
‘YARGILANAN BİZ DEĞİLDİK, ANAYASAYDI’
Çiçek şunları söyledi:
“Tüm duruşmalarda ısrarla şunu söylüyorduk: En temel hakkımızı kullanıyoruz, bu da suç değildir. Suç, valiliğin yasaklama kararıdır. Suç, temel hakkımızı kullanmamızı engelleyen kolluğun yaptığı gözaltı işlemidir. Dolayısıyla burada yargılanan biz değiliz, yargılanan Anayasadır. Van’da son 5-6 yıldır anayasa yok sayılıyor. En temel haklar olan toplanma, örgütlenme, gösteri ve yürüyüş hakları ortadan kaldırılmış gibi. Hak yokmuş gibi bir uygulama var. İki yıl boyunca süren bu davada, bizim dile getirdiğimiz konuların yargı yoluyla da onaylanmış olması sevindiricidir. Toplanma ve yürüyüş hakkı Anayasa tarafından koruma altına alınan bir haktır. Bildirim yada izin zorunluluğu yoktur. Valiliğin aldığı bu keyfi kararlar anayasanın üstünde değildir, anayasaya aykırıdır. Böylesi bir kararın çıkması bizler açısından sevindirici. Şu açıdan sevindirici; yargının halen de tamamen bağımsızlığını yitirmediği, yargının içerisinde de gerçekten de Anayasaya, hukuka bağlı savcıların, hakimlerin oloduğu, ne olursa olsun mücadeleden vaz geçmememiz gerektiği, bu hakikatı savunmaya devam etmemiz gerektiği, bu karanlık günlerin dayanışma ile ısrarla, inatla aşılacağı yönünde bir umut oldu. Bu baĞlamda bundan sonra Van Valiliği veya kolluk güçleri açısından da bir emsal niteliği taşıyor. Kararın şöylesi bir önemi var; bu 5-6 yıllık süreçte Van Barosu’nun açtığı davalar da var. Ama her ne hikmetse bunlara ilişkin bir sonuç gelmedi. Uzun bir yargılama süreci var, ama buna dair bir karar yok. Bu da kolluğun ve valinin bu kanunsuz uygulamayı sürdürmesine bir etkendi. Ama bundan sonra en azından bu emsal karar ve yürüteceğimiz mücadele ile idari mülkü amirlerin burada görev yapan kolluk güçlerinin Anayasaya bağlı ve Anayasaya uygun olarak hareket etmeleri noktasındaki uyarılarımızın bir cevap bulacağını düşünüyorum.”
NE OLMUŞTU?
Ankara Şehir Hastanesi’nde 36 saat nöbet tuttuktan sonra aracıyla evine dönmek üzere yola çıkan 25 yaşındaki asistan hekim Rümeysa Berin Şen, park halindeki kamyona arkadan çarparak yaşımını yitirdi. Şen’in yaşamını yitrimesi ile asistan hekimlerin uzun nöbet sürelerini ve nöbet ertesi izinlerinin olmaması gibi sorunları yeniden gündeme geldi.
TTB de asistan hekimlerin haklarına dikkat çekmek ve uzun süreli nöbetlerin insan yaşamına mal olabileceğini gündeme getirebilmek için ülkenin dört bir tarafında basın açıklaması yapma kararı aldı. Van’da da Van-Hakkari Tabip Odası, dursun Odabaş Tıp Merkezi önünde basın açıklaması yapma kararı aldı. Ancak alınan aşırı güvenlik önlemi ve basın açıklaması için izin alınmadığı gerekçesi ile STÖ temsilcilerinin açıklama yapmasının yasalara aykırı olduğunu ileri süren kolluk kuvvetleri açıklamanın yapılmasına müsaade etmemiş, STÖ temsilcilerinden Dr. Hüseyin Yaviç ve Sevim Çiçek Gözaltına alınmış, ardından da haklarında dava açılmıştı.
Genel
Hatimoğulları’ndan TTB’ye Tam Destek
Ajans65 Tv-Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları ve yöneticiler, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasına tepki göstermek amacıyla TTB’yi ziyaret etti.

TTB Başkanı Fincancı’dan Kararlı Mesaj
TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincan, ziyareti karşılarken, “Bu örgütün geleceği var. Bu örgütün geleceği buralarda arkadaşlar,” diyerek TTB’nin duruşunu ve geleceğe yönelik kararlılığını vurguladı.
Hatimoğulları’ndan Sert Eleştiriler
Eş Genel Başkan Hatimoğulları, ziyarette yaptığı konuşmada, “TTB’ye daha önce yapılan operasyon gününü hatırladım. Ankara’daki bütün demokrasi güçleri, yüreği demokrasiden ve özgürlüklerden yana bütün insanlar buradaydı. Şimdi yine hepimiz buradayız. Bu asla hukuki bir karar değildir; siyasi bir karardır, istibdat rejiminin sonucu olan bir karardır,” şeklinde ifadeler kullanarak, kararı sert bir dille eleştirdi.
İstibdat Rejimine Karşı Dayanışma Çağrısı
Hatimoğulları, “Boyun eğmeyenleri açlıkla, yoksullukla, işsizlikle ve KHK’larla biat ettireceklerini sandılar. Oysa onurlu kamu emekçileri hiçbir şekilde boyun eğmedi, istibdat rejimine geçit vermedi,” diyerek, kararın istibdat rejiminin bir sonucu olduğunu ve bu karara karşı geniş çaplı demokratik mücadele verilmesi gerektiğini belirtti.
Hatimoğulları’ndan TTB’ye Destek Sözü
Konuşmasını “TTB’nin her daim yanındayız. Dayanışma ile bu istibdat rejimini gerileteceğiz,” diyerek sonlandıran Hatimoğulları, TTB’ye yönelik desteğini ve dayanışma sözünü yineledi.
Hak İhlalleri
TTB Davası: Üyeler Görevden Alındı, Fincancı Direnişe Devam Edecek
Ajans65 TV – Ankara’da, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinin yargılandığı davada, mahkeme TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevlerine son verilmesine karar verdi.

Duruşma, Ankara’nın Dışkapı Adliyesi’nde gerçekleşti ve duruşmaya TTB Merkez Konseyi üyeleri, avukatlar, sendika temsilcileri, meslek örgütü yöneticileri ve bazı siyasi parti milletvekilleri katıldı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması talebiyle açılan davanın karar duruşması 31’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Ankara Dışkapı Adliyesi’ndeki duruşmaya görevden alınmaları istenen TTB Merkez Konseyi üyeleri ve avukatlarının yanı sıra sendika temsilcileri, meslek örgütü yöneticileri ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Emek Partisi (EMEP) milletvekilleri katıldı. Hakim, duruşmayı ertelemek isterken, avukatlar ve görevden alınmaları talep edilen TTB Merkez Konsey üyeleri savunma yapmak istedi.
Duruşmada ilk olarak müdafilerin avukatlarından Hülya Yıldırım söz aldı. Yıldırım, “Geçtiğimiz celse hem TTB hem Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) hem de 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesine bir yazı yazılmıştı. 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesine yazılan yazı için söz alıyorum. Bu dosyada delil olması gereken unsurlar değildir. 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının bekletilmesi gerekiyor, bu nedenle bekletici mesele yapılmasını talep ediyoruz. Yargılamaya devam edilecekse Anayasa’ya aykırı hususlara ilişkin beyanda bulunmak için yeni bir duruşma günü belirlenmesini talep ediyoruz” dedi.
DAVANIN REDDİ İSTENDİ
Avukat Leyla Verda Ersoy da “Bütün dünyanın gözü bu duruşmada ve gözlemci olarak da buradalar. Kimyasal maddelerin silah olarak kullanılmaması yönünde çağrı yapmak, TTB’nin amaç dışı faaliyeti olarak görülmesi mümkün değildir. 2017 yılında çatışmalarda hekim tutumunun ne olduğu konusunda da bir sözleşme güncellemesi var. Bu nedenlerle davanın reddini talep etmekteyiz” dedi.
NEDEN YARGILANDIKLARINI TEK TEK SAYDI
TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, hak sağlığına yönelik ciddi ve sistematik çalışmalar yürüttüklerinden dolayı iktidar tarafında sindirilmek istenildiklerini belirterek, “Davayı başında beri özenle dinliyorsunuz? Dosyayı okumuş olduğunuz için teşekkür ederiz. Bizim de mesleki anlamda iyi hekimlik örneklerimiz var. Hak sağlığı alanındaki çalışmalarımız bu örgütümüzün omurgasını oluşturuyor. Yılardır bu nedenle TTB yargılanıyor. Nedeni halk sağılığı konusunda ödün vermediğimizden dolayıdır. Salgın döneminde toplum sağlığından bahsediyorduk. Bu konuda mücadele veriyorduk. Sağlık Bakanlığı salgında toplam 100 bin kişi yaşamını yitirmiş söyleminde bunulurken, biz TTB olarak 300 binden fazla ölüm tespit ettik. Deprem geçirdik ve yine yetkililer 50 bin kişinin depremde yaşamını yitirdiğini söyledi. Bu tablo da doğru değil. Halen hekim arkadaşlarımız kayıptır. Bununla beraber deprem bölgesinde hava kirliliğine yönelik çalışmalar yaptık. Bizi susturma nedenleri işte budur. Sonunda tamamen susan ve konuşmak istemeyen bir toplumla bizi baş başa bırakmak istiyorlar. İktidar, benden bahsederken ‘her türlü örgütle iletişim halindedir’ söyleminde bulunuyorlar. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bu suçlama konusu benim üzerimden arkadaşlarıma da dalga, dalga yaylıyor” diye konuştu.
‘KİMYASAL SİLAHA DAİR GÖRÜŞÜM BİLİMSELDİR’
Kimyasal silahın canlı sağlığına zarar verdiğini belirten Fincancı, kimyasal silah kullanıldığı iddialarının araştırılması gerektiğinin altını çizerek, “Bir iddia varsa araştırma yapmak zorundayız. Bu konuda 4 tane kitap yazdım. Basın bu konu hakkında benimle görüşmeyecekte kiminle görüşecek? Bizim hakikat arayışımız delilleri araştırmamız gerekiyor. Örneği İsrail Gazze’de kimyasal silah kullanıyor ve basın bu durumu değerlendirmemi istiyor. Ben de görüntülere baktığımda kimyasal silah kullanıldığını görüyorum. Biz de bu durumu araştırmak istiyoruz. Yaptığım değerlendirme bir kişisel görüş değil bir bilimsel görüştür. Bu durumun bilimselliği nasıl ortaya çıkar? Bağımsız heyetleri oraya gider incelemelerde bulunur. Ben görüntüleri izledim. 3 kişin görüntüleri var. Biri sapasağlam, biri son derece neşeli ve birisi ise kan kusuyor. Ben bu verilere baktığımda bir adli tıp uzmanı olarak değerlendiririm. Bu madde bir silah mıdır yasak silahlar kapsamındadır onu uluslararası kurumalar tespit eder. Bundan daha olağan bir durum olamaz. Tabi ki meslek örgütü olarak biz bu açıklamayı yaparız. Bu benim alanımda uzman olduğumdan dolayı benden görüş alındı. Bu durumu konsey üyeleriyle ilişkilendirilmesi uygun değil” ifadelerini kullandı.
‘İŞİMİZ HAKİKATİ SÖYLEMEK’
TTB’ye 1998 yılında başladığını dile getiren Fincancı, “Bir hekimin nasıl olması gerekliğini anlatan bir okul oldu. Yalnızca okul değil her türlü faaliyet yürütüyoruz. Öğrenciliğimden bu yana bu örgütün içindeyim. Bizim işimiz hakikati söylemek. Hoşlanmıyorlar diye beni görevden alacaksanız ama ben yine o kapıdan girerim. Kararınız ne olursa olsun, biz emek vermeye devam edeceğiz. Bu örgütün hakkını vermek gerekiyor. Ben TTB’nin getir götür işlerini bile yaparım. Bu benim için her zaman böyledir. Hava ve zamanla değişen bir kimyasal silah söz konusudur ama hangi kimyasal silah olması konusunda araştırma yapılması gerekiyordu” dedi.
‘DAVA POLİTİKTİR’
Ardından müdafilerin Avukatı Oya Meriç Eyüpoğlu, Fincancı’ya yönelik iktidar eliyle bir linç kampanyasının başlatıldığını belirtti. Eyüpoğlu, yargının TTB üzerinde artık kılıç gibi sallanmasını istemediklerini vurgulayarak, bu davanın politik olduğunu aktardı. Eyüpoğlu, “Bu davada verilecek karar tarihe not düşecek. Fincanı Avrupa’da iken Medya TV’ye bağlandı ve kimyasal silah gündemi hakkında düşüncelerini söyledi. 20 Ekim’de Savunma Bakanlığı dava açtı. Dava açıldığı gibi TTB kapatılması, ismindeki ‘Türk’ kelimesinin çıkarılması ve Fincancı’nın vatandaşlıktan çıkarılması ile akla hayale gelmeyen şeyler söylendi. Ayrıca Fincancı sosyal medyada gündem oldu. O zaman Avrupa’da gelecekti ısrarda gelme diyenler oldu. Fincancı ‘geleceğim bu ülke benim ülkemdir’ dedi. 26 Ekim 2022 tarihinde ev baskınıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınırken polis tarafından canlı yayın yapıldı. Gerçeğe dayalı olmayan birçok haber yapıldı. Nefes alınmaz bir dönem yaşadık. Ertesi gün sabah 06.00 mahkeme sevk edildi ve tutuklandı. Bu yargılama politiktir derken kimse laf olsun diye söylemiyor. Bütün yaşananları yan yana getirdiğimizde bir fotoğrafın toplam parçasıydı. Usul ve hukuka göre karar vermeniz zordur. Davanın reddini talep ediyoruz” diye aktardı.
TTB MERKEZ KONSEYİ ÜYELERİNİN GÖREVİNE SON VERİLDİ
Duruşma verilen aranın ardından kararın açıklandı. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, TTB Merkez Konsey üyelerinin görevlerine son verilmesine ve 1 ay içerisinde yeni seçimlerini tamamlayarak büyük kongre ile 5 kişilik heyetin görevlendirilmesine karar verdi.
MAHKEME YENİ ÜYELER GÖREVLENDİRDİ
Mahkeme büyük kongre üyelerinden Bahadır Öztürk, Mustafa Sezai Demirel, Muhammed Çağatay Engin, Ömer Fazıl Çadır, Fazıl Necdet Ardıç’ın görevlendirilmesine karar verdi.
GÖREVDEN ALINAN ÜYELER
Görevden alınan üyelerin isimleri şöyle: “TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, TTB İkinci Başkanı Ali İhsan Ökten, Genel Sekreter Vedat Bulut, üyeler Nursel Şahin, Onur Naci Karahancı, Kazım Doğan Eroğulları, Alican Bahadır, Ahmet Karer Yurtdaş, Adalet Çıbık, Aydın Şirin ve Lütfi Tiyekli.”
ADLİYE ÖNÜNDEN SESLENDİLER
Karara ilişkin adliyenin önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada konuşan, TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bu mücadelenin bitmeyeceğini belirterek, Emek veren tüm dostlar hep yanımdaydınız. Bu mücadele bizim mücadelemizdir. Bu mücadele bitmez. Biz daha öncede söylemiştik, mücadele TTB’nin adıdır. TTB’den bizi söküp atmaz ve gücü yetmez”
‘BU MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ’
TTB içerisinde mücadele vermeye devam edeceklerini belirten Fincancı, Biz her zaman TTB olarak içinde emek vermeye devam ederiz. İçerde de söyledim gerekirse deprem bölgesinde yükleri taşırız, gerekirse de biz üretiriz. Halk sağlığı sorularını hep beraber dile getiririz. Bu görevimizin başındayız. Bu görev hiç sonlanmayacaktır. Burada hep beraberdik. Gelecek arkadaşlarında bu örgütün bütünü içinde bizde hep birlikte örgütün yaptığı çalışmaları daha da büyütmeye sağlayacağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bu mücadeleyi sürdüreceğimizi ve bu mücadelenin de TTB içinde o çatının altında olacağımızı bilmenizi istiyorum
Emek & Ekonomi
Huawei’nin Ürettiği Araç Göz Kamaştırıyor

Elektrikli araçlar piyasadaki yerlerini alırken, araç üreticilerine Huawei de katıldı. Chery tarafından geliştirilen ve Huawei tarafından tedarik edilen yeni lüks elektrikli sedan Luxeed S7, 28 Kasım itibarıyla Çin’de satışa çıktı.
AJANS65 TV – Elektrikli araçlar araç piyasasındaki paylarını genişletirken, Huawei de elektrikli araç üreticileri arasındaki yerini aldı! Chery tarafından geliştirilen ve Huawei tarafından tedarik edilen yeni lüks elektrikli sedan Luxeed S7, 28 Kasım itibarıyla Çin’de satışa çıktı.
500 ila 800 km menzil sunan dört farklı donanım seviyesiyle satılacak olan modelin ön satış fiyatı 35 bin dolardan başlayacak.
Lüks araç, göz kamaştırdı. (HABER MERKEZİ)
Manşet
Manchester United Futbolcuları Maça Giderken!

İngiltere merkezli “Troll Football” isimli web sitesi, paylaştığı video ile Manchester United futbolcuları ile dalga geçti. Bir eşek sürüsünün geçişini, “Manchester United kadrosu, Galatasaray maçı için RAMS parkına gidiyor” şeklinde paylaştı.
Galatasaray- Manchester United maçı öncesi paylaşım yapan Troll Football isimli web sitesi Manchester United futbolcuları ile dalga geçti. Site, geçiş yapan bir eşek sürüsü için, “Manchester United kadrosu, Galatasaray maçı için RAMS parkına gidiyor” yorumunu yaptı. (HABER MERKEZİ)
Genel
Tutuklu Dilan Polat’tan İlk Röportaj: Dua Ediyorum

5 Kasım’da tutuklanarak cezaevine konulan Dilan Polat, avukatı aracılığıyla verdiği röportajda cezaevindeki günleri anlattı. Cezaevindeki günlerinin nasıl geçtiğini anlatan Polat, Cezaevinde günlerini nasıl geçirdiğini anlatan Polat, bol bol dua ettiğini ve sürekli ağladığını söyledi.
AJANS65 TV – Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet” suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında 5 Kasım’da tutuklanarak ceazevine gönderilen Dilan Polat, avukatı aracılığıyla röportaj verdi. Cezaevinde günlerini nasıl geçirdiğini anlatan Polat, bol bol dua ettiğini ve sürekli ağladığını söyledi.
Avukatı Hüseyin Kaya aracılığıyla ilk röportajını Odatv’ye veren Dilan Polat, davanın gidişatıyla ilgili “Ben davanın nasıl gittiğine dair çok bir şey bilmiyorum ama avukatım soruşturmanın normal gittiğini, vergiyle ilgili sorunlarımız olduğunu söylüyor. Davanın nasıl gittiğinden ziyade varsa bizim devletimize bir borcumuz cezası neyse ödeyeceğiz. Bu konuları ihmal etmişiz, bundan dolayı tabii ki mahcubuz” dedi.
‘BURADA GÜNLER ZOR GEÇİYOR’
“Cezaevindeki günleri nasıl geçiyor, koğuş düzeni nasıl?” sorularını yanıtlayan Dilan Polat, “Burada günler zor geçiyor. Zaman zaman çok sakin oluyorum, zaman zaman yoğunlaşıp ağlıyorum. Vaktimin birI) kısmını kendimi anlamakla, tanımakla geçiyor. Gözyaşlarımın bir kısmı özlemden kaynaklanıyor. Buranın iki özelliği var: biri insan inanılmaz sigara içiyor bir de ibadet meselesi ile düşünme meselesi oluyor” ifadelerini kullandı.
Polat ile yapılan röportajın bir kısmı şöyle:
Oğuz Ok: Davanın gidişatı hakkında herhangi bir iyimserliğiniz var mı?
Dilan Polat: Ben davanın nasıl gittiğine dair çok bir şey bilmiyorum ama avukatım soruşturmanın normal gittiğini, vergiyle ilgili sorunlarımız olduğunu söylüyor. Davanın nasıl gittiğinden ziyade varsa bizim devletimize bir borcumuz cezası neyse ödeyeceğiz. Bu konuları ihmal etmişiz, bundan dolayı tabii ki mahcubuz.
O.O.: Geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?
D.P.: Gençlikten, bir anda imkan sahibi olmaktan kaynaklanan sorumsuzluklarımız oldu bundan dolayı zaten üzüntülerimizi ve pişmanlıklarımızı dile getiriyoruz. Buradan daha basiretli, daha temkinli ve daha faydalı işler yaparak çıkacağız, öyle dua ediyorum.
‘750 BİN LİRA’ SÖZÜ İÇİN PİŞMAN MI?
O.O.: “Bazen günde 750 bin lira harcıyorum” sözünden dolayı pişmanlığınız var mı?
D.P.: Günlük para harcamam biraz medyayla ilgili. Birkaç kişiyle çekişmemizden kaynaklanan bir şey. Her gün bu kadar para harcanmasının mümkün olmadığını hepimiz biliriz. Bir tarafıyla ortalama bir Türk vatandaşı gibi yaşarken, işimiz gereği ve bu sosyal medyanın vermiş olduğu zihinsel mecburiyetler mi diyeyim sosyal dayatmalar mı diyeyim… Nasıl öyle yapıyorduk, şimdi yavaş yavaş anlıyorum. Yoksa ben savurganlık yapmakta istekli biri değilim ya da şimdi öyle hissediyorum. Tabii bunları hep muhakeme etmeye çalışıyorum bir taraftan. Üzüntü ve zor zamanlar yaşamın yanında her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Daha çok kendimi, daha çok başka insanları tanımaya, bunlardan dersler çıkarmaya çalışıyorum.”
YARDIMCISI ŞULE HAKKINDAKİ İDDİAYA YANITI
O.O.: Yardımcınız Şule’nin sizin montunuzla alışveriş yaptığı iddia edildi. Kendisiyle cezaevine girdikten sonra bir temasınız oldu mu?
D.P.: Bazen birçok şey hatırlamadığım da oluyor. Burada başka başka şeylere yoğunlaştım. Şule ve mont işini tam olarak hatırlayamadım.
KARDEŞİ SILA DOĞU İLE KAVGA İDDİASI
O.O.: Kardeşiniz Sıla Doğu ile cezaevinde kavga ettiğiniz iddia edildi, aynı iddia diğer mahkumlarla aranızda da yaşandığı öne sürüldü. Bu iddialar doğru mu? Diğer mahkumların size bakışı nasıl?
D.P.: İnanın Oğuz Bey, burada insan bir başkasıyla değil, kendi kendisiyle bir kavga içinde oluyor. Doğru ile eğriyi ayırma hususunda yeterli zaman oluyor. Çocuklarım için endişelenmenin dışında hep düşünmek, mukayese etmek ve bunları not almakla zaman geçiyor. Kimseyle bir hır gürümüz yoktur. (HABER MERKEZİ)
Manşet
HEDEP’ten Van’a çıkarma

HEDEP Eş Genel başkanı Tuncer Bakırhan ve beraberindeki heyet bu gün Van’a geldi. Hitit Oteli’nde karşılanan Bakırhan ve beraberindekiler büyük bir konvoy ile kente giriş yaptılar.
AJANS65 TV – Yerel seçimlere doğru Van’a adeta çıkarma yapan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve beraberindeki heyet Van’a geldi.
Kenti girişindeki Hitit Oteli’nde karşılanan Bakırhan ve beraberindeki heyet, daha sonra yüzlerce araçlık konvoy ile kente giriş yaptılar. HEDEP il binasının bulunduğu Milli Egemenlik Caddesi üzerinde halk ile bir araya gelen bakırhan, daha sonra Cumhuriyet Caddesi’nde esnaf ziyareti yapacağı belirtildi.
-
Manşet6 gün önce
ÖZEL HABER… HEDEP’te Aday Olma Kriterleri Nelerdir, Kimler Aday Olamayacak?
-
Bölgeden Haberler5 gün önce
Van’da Kürtçe ve İngilizce Dil Eğitimi İçin Akademy Kapılarını Açtı
-
Manşet4 gün önce
ÖZEL HABER… HEDEP’te Aday Adaylık Ücreti Ne kadar Olacak?
-
Genel6 gün önce
Amedspor Bu Kez İnegöl’de Irkçılığa Maruz Kaldı
-
Genel5 gün önce
Selahattin Demirtaş’tan Tahir Elçi anısına şarkı