Uluslararası Af Örgütü 2022 yılına ilişkin 'Dünyada İnsan Haklarının Durumu 2022 raporunu açıkladı. Rapora göre Türkiye’de devam eden insan hakları krizine ek olarak milyonlarca kişi için yaşam maliyeti krizinin derinleştiğine dikkat çekildi.
AJANS65 TV - Uluslararası Af Örgütü 2022 yılı raporunu açıkladı. Bölge ve ülke değerlendirmelerinin yer aldığı yıllık raporunun lansmanı pazartesi günü İstanbul’da gerçekleştirdi. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan, Türkiye raporunu açıklarken, Kampanyalar Koordinatörü Damla Ugantaş ve Deniz Akdeniz Belovacıklı küresel alanda insan hakları ihlallerini anlattı.
Rapor, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 75'inci yılına girerken 156 ülkeyi kapsayan, dünyadaki insan haklarına dair kapsamlı bir bakış açısı sunuyor. Türkiye ve dünyada insan haklarında son durumun değerlendirildiği toplantıda, 2022 yılının dünya genelinde yeni çatışmaların başladığı ve süregelen çatışmaların devam ettiği bir yıl olduğuna dikkat çekildi.
2022 yılında Türkiye’de insan hakları
Gazete Duvar'ın yer verdiği haberde, küresel, bölgesel ve ülke değerlendirmelerinin yer aldığı raporda Türkiye, süren insan hakları krizine ek milyonlarca kişi için yaşam maliyeti krizinin derinleştiği ülke olarak yer aldı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan basın açıklamasında ‘’Türkiye’nin en büyük derdi yoksullaşma oldu, yüzde 64 enflasyonla karşılaştık, gıda enflasyonu daha da yüksekti. Bu durum insanların giderek fakirleşmesine yol açtı’’ ifadelerini kullandı. Af Örgütü raporunda, mart ayında Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’nin, Türkiye'de “yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadele için yeterli ve koordineli bir yaklaşımın bulunmadığı” tespitine yer verildi ve enflasyonun milyonlarca kişi için yaşam maliyeti krizini derinleştirdiği belirtildi.
Türkiye’de ifade özgürlüğü
Uluslararası Af Örgütü’nün rapora göre, Türkiye’de hükümetin yargı üzerindeki kontrolü, birkaç yıl içinde yargı bağımsızlığının içini boşalttı ve insan hakları savunucuları, aktivistler ve siyasi muhalifler temelsiz soruşturmalarla karşı karşıya kaldı. Rapora göre sadece Türkiye’de değil tüm dünyada hükümetler yeni yetkiler kazanmak için krizleri kullandı. 2022’de de Türkiye’de sivil toplum, hakları korumak için düzenlenmesi gereken yasaların hakları kısıtlıyor olmasına karşı mücadele etti.
İfade özgürlüğüne Türkiye özelinde bakıldığında; onlarca gazeteci, aktivist ve muhalif siyasetçi terörle ilgili asılsız suçlamalarla gözaltına alındı ve kovuşturulmaya devam etti. Raporda, Haziran ayında, üç medya kuruluşundan 16 gazetecinin ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanın, Diyarbakır'da “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildiği ve yıl sonunda hâlâ iddianamenin hazırlanmamasına dikkat çekildi. Şarkıcısı Gülşen’in, Nisan ayında kendisi ile bir grup üyesi arasında geçen mizahi bir konuşmaya dair sosyal medyada dolaşan bir video nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan ağustos ayında cezaevine girmesine de raporda yer verildi.
Rapora İmamoğlu davası da girdi
“Aralık ayında siyasi güdümlü bir davada mahkeme, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu 'kamu görevlisine hakaret' suçundan mahkum etti ve siyasetten men etti. Yargılama, İmamoğlu’nun 2019'da medyaya yaptığı yorumlarda Türkiye’nin Yüksek Seçim Kurulu üyelerini 'ahmak' olarak nitelendirmesinin ardından açıldı. Temyiz kararı bekleniyor.”
Meclisin, hükümetin sosyal medya üzerindeki yetkilerini artıran yeni bir dezenformasyon yasasını onaylaması da Türkiye’de ifade özgürlüğüne karşı alınan bir karar olarak raporda yer alıyor.
Türkiye’deki kadın katliamları da raporda yer aldı
Raporda, 2022 yılına ilişkin Türkiye’de işlenen kadın cinayetlerine de yer verildi. Raporda, hükümetin açıkladığı resmi rakamlarla kadın derneklerinin açıkladığı rakamların farklılığına yer verildi. Hükümetin açıkladığı resmi rakamlara yer veren rapora göre 2022 yılının ilk 10 ayında en az 225 kadın öldürüldü ancak bazı raporlara göre sayı daha fazla. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2022 yılında 393 kadın öldürüldü.
Raporda kadın haklarına yönelik ihlaller konusunda İstanbul Sözleşmesi’ne de yer verildi:
“Temmuz ayında, Türkiye’nin en yüksek idare mahkemesi olan Danıştay, Kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye İlişkin İstanbul Sözleşmesi çekilmeye yönelik 2021 Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için onlarca kadın örgütü, baro ve diğer kuruluşların yaptığı başvuruyu reddetti. Mahkeme bu kararla, yürütmenin sözleşmeden tek taraflı olarak çekilmesini bilfiil tasdiklemiş oldu.”
Homofobik söylemlere yer verildi
Af Örgütü 2022 raporuna göre, hükümet yetkilileri dahil bazı siyasetçiler devamlı olarak LGBTİ+’lara karşı nefret söylemine ve karalama kampanyalarına başvurdu ve bunlar medya tarafından körüklendi. Ayrımcılık, korkutma ve şiddetin, polisin barışçıl yürüyüşleri şiddet kullanarak dağıtmaya çalıştığı ve katılımcıları gözaltına aldığı Onur Haftası’nda gözle görülür hale geldiği belirtildi. Eylül ayında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), LGBTİ+’ların “virüs” olarak anıldığı ve “ailelerin yıkımına” neden olmakla suçlandığı bir “kamu spotu” videosuna onay verdi. Video, İstanbul'da yapılacak LGBTİ+ hakları karşıtı bir gösterinin duyurusunu yapıyordu.
Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor
Türkiye, dünyanın en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkesi olmayı sürdürdü. Ancak siyasetçiler arasında ve medyada yükselen mülteci karşıtı ırkçı söylemlerin yarattığı zeminin etkisiyle Afganların ve diğer mültecilerin başvuruları alınmadan geri gönderilmeleri ölümlere ve ciddi yaralanmalara neden oldu. İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin iddialar raporda yer aldı.
Raporda, insan hakları örgütlerinin, şubat ve temmuz ayları arasında Türkiye makamlarının yüzlerce Suriyeli mülteciyi keyfi olarak gözaltına aldığını, alıkoyduğunu ve hukuka aykırı şekilde geri gönderdiğini belgelediği belirtildi.
Toplanma özgürlüğü hiçe sayıldı
Raporda, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de 2022 yılında barışçıl protestolara keyfi veya orantısız yasaklar getirdiği belirtildi ve toplanma özgürlüğü hiçe sayıldı. Türkiye’nin, Onur Yürüyüşlerini ve zorla kaybedilen kişileri anmak için düzenlenen protestoları defalarca yasakladığının altı çizildi:
“3 Haziran ayında yetkililer, İstanbul'daki tüm Onur Haftası etkinliklerini keyfi olarak yasakladı. 26 Haziran'da polis, yasağa karşı koyarak İstiklal Caddesi'nde toplanan LGBTİ+aktivistlerini göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanarak dağıttı ve en az 370 katılımcıyı keyfi olarak gözaltına aldı. Ekim ayında savcı, Ocak 2021'de düzenlenen bir protesto sırasında "kamu malına zarar verme" suçundan yargılanan sekiz Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinden dördünün, suç teşkil eden bir eyleme dair kanıt sunulmamasına rağmen, mahkumiyetini talep etti.”
Raporda, Cumartesi Anneleri de barışçıl toplanma hakkında mahrum edildiğine dikkat çekildi:
“Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın, 1980'ler ve 1990'lardaki zorla kaybetmeleri protesto etmek için düzenli olarak bir araya geldikleri Galatasaray Meydanı'nda barışçıl toplanma hakkından mahrum etmeye devam etti. Haziran ayında çevik kuvvet polisi grubun 900. barışçıl toplanmasını engelleyerek insan hakları avukatları Öztürk Türkdoğan ve Eren Keskin ile çok sayıda kayıp yakınını gözaltına aldı.”
Örgütlenme özgürlüğü
Türkiye ve Fransa, dernekleri kapatmaya çalışmak yoluyla örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan ülkeler olarak öne çıkıyor. Türkiye’de HDP’nin hedef gösterilerek mücadele hükümlerini aşırı geniş bir şekilde uygulandığı belirtildi:
“2021'de ikinci büyük muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılması ve 451 yönetici ve üyesine 5 yıl siyaset yasağı verilmesine yönelik dava, yıl sonunda hâlâ sürüyordu. Kasım ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'nin, HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve diğer 13 eski milletvekilinin haklarını, devletlerin insan haklarını kısıtlama yetkisini sınırlayan 18.Madde kapsamında ihlal ettiğine hükmetti.”
"Türk aile yapısını zedelediği” iddiasıyla Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yönelik kapatma davası ve İstanbul'daki Tarlabaşı Toplum Merkezi'ne “toplumda LGBT+ olarak bilinen bireylerin cinselliğini normalleştirerek çocukların cinsel yönelimlerini etkilemeye çalışmak” iddiasıyla mayıs ayında açılan davanın da hâlâ devam etmesi raporda yer aldı.
İnsan hakları savunucularına yönelik saldırılar
Af Örgütü hazırladığı raporda, Türkiye’de insan hakları savunucularına yönelik saldırıların 2022 yılında da devam ettiğine dikkat çekti ve Osman Kavala için uygulanmayan AİHM kararları yeniden hatırlatıldı:
“Yıl sonunda Öztürk Türkdoğan hakkında 'terör örgütü üyeliği', 'kamu görevlisine hakaret' ve 'Türk milletini aşağılama' suçlarından üç ayrı temelsiz dava vardı. Benzer şekilde, insan hakları avukatı Eren Keskin ve önde gelen adli tıp uzmanı Şebnem Korur Fincancı, terörle ilgili asılsız suçlamalarla karşı karşıyaydı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) insan hakları savunucusu Osman Kavala davasında ihlal prosedürü başlatmasına rağmen Türkiye yetkilileri, AİHM’in bağlayıcı kararını uygulamayı reddetti.”
Rapora göre, Yunanistan, İtalya ve Türkiye’de göçmen ve mülteci hakları konusunda çalışan insan hakları savunucularına zulmedildi. Kadın hakları savunucuları sadece Türkiye’de değil birçok ülkede baskıyla karşılaştı.
Cezasızlık
Af Örgütü'nün hazırladığı raporda, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a teslimi ve sonrasında gelişen ilişkilere dikkat çekildi:
“Nisan ayında, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2018 yılında gerçekleşen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle suçlanan 26 Suudi vatandaşın gıyabında yargılanmasını askıya aldı ve davanın Suudi Arabistan'a devredilmesine karar verdi. Bunun üzerine iki ülke arasındaki ikili ilişkiler gelişti.”
2015 yılında insan hakları avukatı Tahir Elçi'yi öldürmekle suçlanan üç polis memuru ve PKK üyesi olduğu iddia edilen bir kişinin yargılanmasına ikinci yılında devam edildi.
2011 yılında Hopa ilçesinde düzenlenen bir protesto sırasında Metin Lokumcu'nun ölümüne neden olmaktan 2020 yılında suçlanan 13 polis memurunun yargılanmasına da devam edildi.
Küresel alanda ihlaller: Rusya-Ukrayna savaşı çifte standardı şiddetlendirdi
Uluslararası Af Örgütü’nün bölgesel ve ülke değerlendirmelerinin yer aldığı yıllık raporuna göre, 2022 yılı küresel anlamda yeni çatışmaların başladığı ve süregelen çatışmaların devam ettiği bir yıl oldu. Rapora göre, hukuki korumanın iyileştirilmesine yönelik bazı adımlar atılmış olsa da, kadınlara, kız çocuklara ve LGBTİ+’lara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet küresel bir sorun olmaya devam etti.
Avrupa ve Orta Asya 2022 yılı bölgesel değerlendirmesinde ise Rusya-Ukrayna savaşına yer verildi. Rusya-Ukrayna savaşının çifte standartları şiddetlendirdiği belirtildi.
Raporda, ‘’Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik geniş çaplı askeri işgal başlattığı, savaş suçları ile muhtemelen insanlığa karşı suçlar işlediği ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük mülteci hareketine yol açtığı yıl olarak hatırlanacak’’ ifadelerine yer verildi.
Raporda, Rusya'nın hukuka aykırı kuşatma taktiklerini kullanmasının ve enerji altyapısına ve sivil mülklere yönelik saldırılarının, binlerce sivilin ölümüne, yaralanmasına ve şiddetli yokluk yaşamasına neden olduğu belirtilirken Ukrayna içinde yaklaşık 7 milyon kişinin yerinden edildiğinin altı çizildi.
Ukrayna’dan Avrupa Birliği’ne (AB) gelenlere yönelik karşılamanın dikkate değer olsa da siyahlara, vatandaş olmayıp geçici oturma izniyle ikamet edenlere ve Romanlara ayrımcı bir yaklaşım söz konusu olduğu bölgesel değerlendirme raporunda yer aldı.
Raporda, “Bu gruplar korumaya erişimde engellerle karşılaştı. Ukrayna'dan gelen çoğu insanın cömertçe karşılanması, mültecilerin ve göçmenlerin Avrupa sınırlarında şiddet kullanılarak reddedilmesi ve suistimallere maruz bırakılmasıyla keskin bir tezat oluşturuyordu. Bu çifte standart, AB’nin sınır politikası ve uygulamasındaki ırkçılığı gözler önüne serdi. Birçok Avrupa ülkesiyse, seferberlikten kaçmaya çalışan Rusya vatandaşlarına ağır seyahat kısıtlamaları getirdi” ifadeleri yer aldı.
Savaşın sosyo-ekonomik etkilerinin dünya çapında yankı bulduğuna dikkat çekilirken, Küresel Güney'de insanların tahıl ve gübre ihracatının kesintiye uğramasından sert bir şekilde etkilendiği, Avrupa ülkelerinde de enerji fiyatlarında büyük artışlar yaşandığı belirtildi:
"Yıl sonuna kadar, birçok Avrupa ülkesinde yaşam maliyeti krizi yaşandı ve rekor enflasyon oranları görüldü. Bu durum, en savunmasız durumda olan kişileri orantısız etkiledi. Enflasyon Moldova’da yüzde 30'un üzerine, Türkiye'de ise yüzde 64'ün üzerine çıktı."
Rapora göre, Rusya’nın Ukrayna’nın işgalinden kaçanlar 2. Dünya savaşından bu yana kıtadaki en büyük yerinden edilme vakasını oluşturdu. Bu kişilerin 1,53 milyonu Polonya’ya, 1,02 milyonu Almanya’ya, 468 bini de Çekya’ya gitti.
Raporda, Kontrolsüz iklim krizinin yıkıcı sonuçları 2022 yılında kendini göstermesine de yer verildi. Sellerin, kuraklıkların, sıcak hava dalgalarının ve yangınların ölümlere, konut ve geçim kaynaklarının kaybına ve gıda güvensizliğinin artmasına yol açtığına dikkat çekildi.