Yüzde 50 Faiz Oranı: Vatandaşın Cebine Yansıyan Fark Nerede?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ekim ayı faiz kararında bir kez daha faizi sabit tutma kararı alması, ekonomik sıkıntılarla boğuşan vatandaşa umut ışığı olamadı. Yüzde 50 gibi yüksek bir faiz oranına rağmen enflasyonun hala dizginlenememesi, ekonomi yönetimindeki politikaların ne kadar etkili olduğuna dair ciddi soru işaretleri doğuruyor. Sokaktaki vatandaş, bu "sıkı para politikası" söylemlerinin kendi cebine yansıyan olumlu bir etkisini göremiyor.

 Enflasyonla Mücadele Nerede?

Merkez Bankası, enflasyonun ana eğiliminde bir miktar artış olduğunu belirtirken, ekonomideki bozulmayı geçici bir sorun olarak değerlendiriyor. Ancak piyasadaki fiyat artışları ve temel ihtiyaç maddelerine gelen zamlar, enflasyonun gerilemek bir yana dursun, hız kesmeden yükselmeye devam ettiğini gösteriyor. Merkez Bankası, "dezenflasyon sürecini güçlendirecek" adımlar atacağını iddia ediyor, ancak vatandaşın marketteki temel gıda fiyatları cep yakmaya devam ediyor.

Sıkı Para Politikası Kimin İçin?

Merkez Bankası'nın yüksek faiz politikası, döviz kurlarında stabilizasyon sağlamayı amaçlasa da, bu politika reel sektörü ve tüketiciyi zor durumda bırakıyor. Kredi faizlerinin yüksek olması, hem bireylerin hem de işletmelerin finansmana erişimini zorlaştırıyor. İşletmeler, finansman bulamıyor; tüketici, ev ve araba gibi büyük alımlarını ertelemek zorunda kalıyor. Sıkı para politikası, bankalar ve büyük sermaye sahipleri için kâr sağlarken, halkın borç yükünü artırıyor ve yaşam standartlarını daha da zorluyor. Bu durumda "sıkı duruş" kime hizmet ediyor?

Ekonomik Sıkıntıların Faturası Yine Halkın Üzerinde

Merkez Bankası, para politikasında istikrar sağlayacağını ve enflasyonla mücadeleye devam edeceğini belirtirken, bu durum vatandaşa zamlar ve hayat pahalılığı olarak yansıyor. Türkiye'nin ekonomik yönetimi, tüm sıkıntıların faturasını halka yüklüyor. Enflasyon kontrol altına alınamıyor, işsizlik artıyor, döviz kurları yüksek seyrediyor ve yaşam maliyeti her geçen gün yükseliyor. Ancak Merkez Bankası'nın aldığı kararlar, vatandaşın cebine olumlu yansımıyor. 

 Yüzde 5 Enflasyon Hedefi: Uzak Bir Hayal mi?

Merkez Bankası’nın yüzde 5’lik enflasyon hedefi, bugünkü koşullarda bir hayalden öteye gitmiyor. Artan döviz kurları, yükselen gıda fiyatları ve temel tüketim ürünlerindeki fahiş artışlar, vatandaşın gerçek gündemini oluşturuyor. Hükümet ve Merkez Bankası ise bu gerçekliği göz ardı edercesine, "uzun vadeli hedefler" açıklıyor. Türkiye’de her geçen gün derinleşen ekonomik kriz karşısında, alınan kararların vatandaşa fayda sağlamadığı açıkça görülüyor.

 "İlave Adımlar" Sözü Gerçekçi mi?

TCMB, kredi ve mevduat piyasalarında beklenmedik gelişmeler olursa ilave adımlar atacağını söylüyor. Ancak bugüne kadar yapılan düzenlemeler, vatandaşın enflasyon karşısında ezilmesini engellemedi. Artık vatandaş, bu "ilave adımlar" sözlerinin bir karşılığı olmadığını düşünüyor. Enflasyonun hız kesmediği, halkın alım gücünün eridiği bu ortamda, TCMB'nin hamleleri sadece teoride kalıyor. Sokakta, pazarda ve markette yaşanan ekonomik gerçeklik ise bambaşka.

Kış Mevsiminin Habercisi Gûhişk Tezgahlarda: Fiyatlar %33 Arttı Kış Mevsiminin Habercisi Gûhişk Tezgahlarda: Fiyatlar %33 Arttı

Türkiye’nin ekonomik durumu, sıkı para politikaları ve yüksek faiz oranlarıyla düzelmeyecek kadar derin bir kriz içinde. Merkez Bankası’nın aldığı kararlar ve yaptığı açıklamalar, vatandaşın geçim mücadelesinde bir değişiklik yaratmıyor. Türkiye’deki bu ekonomik tablo karşısında, halkın alım gücü düşmeye devam ederken, gerçek çözüm arayışları her zamankinden daha önemli hale geliyor. Sıkı para politikası vaatleri ve enflasyon hedefleri, halkın günlük yaşamında olumlu bir etki yaratmadığı sürece, sadece söylemden ibaret kalacak gibi görünüyor.

Editör: İdris YILMAZ