AJANS65 - HABER MERKEZİ

VAN - Geçtiğimiz günlerde Eğitim Sen Van Şubesi yaptığı açıklamada Van’da iki okulda kız ve erkek öğrencilerin ayrıştırıldığını, farklı sınıflarda eğitim gördüklerini, bunun laikliğe aykırı olduğunu açıklamışlardı. Yapılan bu açımlama sonrasında kendilerine yönelik bir saldırı kampanyası başlatıldığını belirten Eğitim Sen Van Şubesi, yazılı bir açıklama yayımladı. Van Eğitim Sen Van Eğitim Sen Yürütme Kurulu adına yayımlanan basın açıklamasında, “laik eğitim, inanç istismarcısı bazı çevrelerin iddia ettiği gibi ‘dinsizlik eğitimi’ demek değildir. Laiklik, doğrudan doğruya inançlara ve onların varlığına dayalı bir kavramdır. Bu nedenle laik eğitimin dinsizliğe davetiye çıkaracağını savunanlar; toplumsal yaşamın tüm alanlarında dini kuralların egemen olmasını isteyen, kendi inançlarını tüm topluma dayatmaya çalışan, farklı inanç ve düşüncelerin varlığına ve yaşamasına tahammül edemeyenlerdir” ifadelerine yer verildi.

‘Laiklik din istismarına son verilmesi açısından önemlidir’  

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

“Laik eğitim, Türkiye’de sıkça gördüğümüz gibi, bazı siyasi ve ekonomik çıkar gruplarının din üzerinden yaptığı inanç istismarına son verilmesi açısından önemlidir. Laiklik, din adına insanları korkutmak ve onları denetim altında tutmak isteyenlerin engellenmesi işlevi de görür. Bu yönüyle laiklik, -din ve inanç istismarcılarının aksine- devletin bütün din ve inanç gruplarına eşit mesafede olmasını ve mutlak bir tarafsızlığı ifade etmektedir. Gerçek anlamda laik eğitim, din ve inanç farklılıkları üzerinden toplumu bölüp birbirine karşı kışkırtmayı değil, birleştirici olmayı, farklılıkları bir arada tutmayı ilke edinmiştir.

‘Laiklik tek başına yeterli değil, demokratik de olması gerekiyor’

Laiklik, din adına insanları korkutmak ve onları denetim altında tutmak için dinin egemen sistemin çıkarları doğrultusunda kullanılmasının engellenmesi açısından önemlidir. Bu yönüyle laiklik, din ve inanç istismarcılarının aksine, bütün din ve inançlara eşit mesafede ve saygılı olmayı ifade etmektedir. Laik eğitim, doğası gereği toplumda farklı inançların birbirine saygılı olmasını ve hoşgörü ortamı yaratmayı, din ve inanç farklılıkları üzerinden toplumu bölüp birbirine karşı kışkırtmayı değil, demokratik, nitelikli ve özgür düşünceyi güvence altına almayı ilke edinmiştir. Bu özelliği dolayısıyla, eğitimin tek başına laik olması yeterli olmadığı için aynı zamanda demokratik olması gerekmektedir. 

Laiklik, dinsel inançların varlığı ve özgürlüğü için en temel güvencedir. Laik olmanın temel ilkesi başkalarının inançlarına, düşüncelerine saygılı olmak, aklı ve bilimi rehber edinmek, hangi din ve inançtan olursa olsun, her insanın değerli olduğunu bilmek ve buna saygı göstermektir.

‘Laikliğin en önemli ayaklarından birisi ‘karma eğitim’dir’ 

Laik eğitimin en önemli ayaklarından birisi “karma eğitim”dir. Karma eğitimle öğretim, kız ve erkek öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren bir arada eğitilmeleri, toplumda kadın erkek eşitliğini yaşama geçirmeyi kolaylaştırmaktadır. Bu şekilde karşı cinslerin küçük yaşlardan itibaren birbirini tanıması, farklılıklarına saygı göstermesi öğretilebilmektedir.

Karma eğitim, erkek ve kız öğrencilerin ortak bir program temelinde, aynı mekânı paylaşarak bir arada eğitim almalarıdır. Karma eğitim, erkeklerin eğitim olanaklarından daha fazla yararlandığı bir dönemde, bir yandan kadınların okullaşmasına olanak yaratırken diğer yandan geleneksel cinsiyet rollerine meydan okuyan ve kadınlarla erkeklerin eşit olmadığı ön yargısını yıkan bir uygulamadır. Gerçek bir karma eğitim uygulaması, bireyin hiçbir cins ayrımcı uygulamaya tabi olmadan tüm eğitim süreçlerinde ilgi ve isteklerine yönelik eğitim almasına, gelecekte yapmak istediği mesleğe ilişkin kendi yönelimini oluşturmasına ve karşı cinsle bir arada yaşama saygılı bir tutum geliştirmesine olanak sunar. Bu haliyle eğitimin, müfredattan kurumsal örgütlenmesine, öğretmen tutumlarından kullanılan materyale kadar karma eğitim hassasiyeti içinde tasarlanması kaçınılmazdır.   

Toplumlarda hâkim olan erkek egemen anlayış ve dinsel kurumların belirleyiciliği, kadını toplum hayatının dışına iterken ona cins ayrımcı roller yüklemiştir. Bu yaklaşım uzun yıllar kadının eğitim hayatı dışında bırakılması veya onların eğitiminin çocuk bakımı, ev idaresi, eşin iş yaşamına hazırlanması gibi başlıklarda sınırlandırılmasını beraberinde getirmiştir.  Kadını kamusal alandan uzaklaştıran, özel alana hapseden bir anlayış hakim olmuştur.

Karma eğitim karşıtlığı, kadın hakkında karar verme erkini elinde tutmak isteyen muhafazakâr bir ideoloji ve erkek egemen bir anlayışın ürünü olarak sürdürülmektedir. Bu tutum bilimsel dayanaklardan yoksun olmanın yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını yok eden özellikler taşımaktadır. Kadına belirli toplumsal rolleri dayatan karma eğitim karşıtlığı, bireyin gelişim özellikleri, toplumsal yaşamın derinliği ve eğitimin birçok temel ilkesini görmezden gelmektedir. Yine toplum içinde yaratılan yapay zıtlıkların insanları birbirlerine hatta kendilerine yabancılaştırdığı gerçeği ile kadın emeğinin sömürüsüne sessiz kalınmasıdır aynı zamanda.”

‘Bahsi geçen okullar tek cinsiyetli eğitim veren okullar değildi’

Yaptıkları açıklamada isimleri geçen okulların karma eğitim veren okullar olduğunun belirtildiği açıklamada, “İlimizde karma eğitimin ihlal edildiğine dair bizlere ulaşan bilgiler üzerine İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ilgili okullardaki durum bildirilmiş ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep etmiştik. Ki bahsi geçen okullar tek cinsiyetli eğitim yapan okullar değil (yazı da bu okullarla ilgili değildir) karma eğitim yapan okullardır. Basına verilen röportaj da ise: kız ve erkek çocuklarının ayrı sınıflarda hatta ayrı katlarda eğitim görecek şekilde ayrılmasının sosyal, psikolojik, bilimsel ve pedagojik açıdan olumsuz sonuçları olacağı üzerinde durmuştuk ve bunun laik eğitim anlayışına aykırı olduğunu, kız ve erkek çocukların henüz okul sıralarında ayrı ortamlara alınması ile kadın ve erkeklerin toplumda aynı ortamlarda yaşayamayacağı algısının yerleştirilmesi anlamına geleceğini de söylemiştik. Karma eğitimin kaldırılması girişimlerinin öğrenci  psikolojisi üzerine olumsuz  etkilerine dikkat çekmiştik. Yasalara aykırı olan bu uygulamaya göstermiş olduğumuz tepki ulusal basında yer almış( burada basın yayın organlarının vermiş olduğumuz röportajın içeriği ile alakalı veya alakasız olarak atmış oldukları başlıklar bizi bağlamamaktadır) ve kamuoyu tarafından da dikkatle takip edilmiştir” bilgilerine yer verildi.  

Yazılı açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:

“Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Karma eğitim yapmayan okullar ile ilgili il milli eğitim müdürlüğüne yazılan yazı bir kanun hükmünün hatırlatılması ve gerekli tedbirlerin alınması talebi olmuştur. Yazmış olduğumuz bu yazıya adına sözde sivil inisiyatif denen ama tamamıyla bağımlı bazı gerici yapılanmaların bağlı oldukları siyasi yapılanmaya rant devşirmeye yönelik bilimsel yaklaşım yerine rasyonel argümanları gölgeleyen politik/ideolojik karşıtlık üzerinden hadlerini ve sınırlarını aşan bir dille sendikamıza saldırmaları üzerine zorunlu bir cevap verme durumu ortaya çıkmıştır. 

‘Kendi ahlaksızlıklarını perdelemeye çalışanlar…’

Milli ve manevi değerler diyerek kendi ahlaksızlıklarını perdelemeye çalışan, daha önce birlikte yol yürüdükleri ve tüm kamu kurumlarını birlikte şekillendirmeye çalıştıkları cemaatleri rant kavgası nedeni ile ayrışan, kamu görevinden ihraç edilen binlerce üyesine içimizdeki çürük elmalar diyerek kurumlarından içeri dahi almayarak yalnız bırakan, kanunsuz KHK’ler ile işinden aşından edilenlerin ve sivil ölüye çevrilmek istenenlerin Akdeniz’de, Meriç’te yaşamlarını yitirmelerine ses etmeyen, ihraç komisyonları ile ortak hareket eden, kadın ve insanlık düşmanı IŞİD ve bağlı çete zihniyetini fikir birliği olan, cemaat ve tarikat yurtlarında yaşanan taciz/tecavüz olaylarına hiçbir tepki vermeyen, 6 yaşındaki kızını evlendiren ve onunla evlenen tarikat üyesine tek bir tepki göstermeyen, siyasal iktidarın koruması altında kamu emekçilerine her türlü mobbingi uygulayan, devletin tüm imkanlarını kendi çıkarları için kullanan, siyasal iktidara bağlı mülki ve kurum amirleri ile birlikte eğitimi siyasallaştırmaya çalışan, sözüm ona dindar olan ama her türlü hak gaspında başrolde olan, atamalarda liyakati değil kendilerine sadakati bir dayatma olarak bağımlı kurum amirlerinin önüne koyan, temsil ettiği emekçilerin ekonomik ve özlük haklarını sırf siyasal iktidara yaranmak adına ve onun politikalarına destek olmak için masada satan, din adına ama ahlaktan ve vicdandan yoksun bir şekilde tüm kurumlarda başkalarının hakkını gasp ederek kadrolaşan bu sözde sendika, vakıf ve dernekler had bildirecek değil hesap verecek pozisyondadırlar. 

‘Sendikalarının dağılmasını engellemek için dini duyguların istismarına sarılmışlardır’

Son süreçte memur ve özellikle öğretmen üyeleri  sendikalarından istifa eden bu sözde sendikacılar bu dağılmayı engellemek için yine dini duyguların istismarına sarılmışlardır. İktidarcı bir sendikal anlayışla iktidarın sofrasından beslenerek sendikal mücadeleye ihanet eden ve  her defasında satış sözleşmeleri ile emekçiyi yoksulluğa mahkum eden malum sendika ve ortakları durumundaki kimi inanç istismarcısı cemaat, vakıf ve oluşumlar bu iki yüzlü yönlerini başka bir ikiyüzlülükle örtmek istemenin çabasını içerisindedirler. 

‘Din dahil bu ülkenin hiçbir değeri kimsenin tekelinde değildir’

Ülkenin her türlü maddi ve manevi değerini istismar eden, rant aracına çeviren başta inanç istismarcısı malum iktidarcı sendika ve kimi vakıf ve cemaatler olmak üzere; şunu çok iyi bilsinler ki bu ülkenin hiçbir değeri başta din olmak üzere kimsenin tekelinde değildir, çocuklarımızın birbirlerine yabancılaşmalarına sebep olan ve kimi tarikat ve cemaat ağlarına düşerek istismar edilmelerine, çocuk yaşta evlendirilmelerine hiçbir tepki vermeyenlerin Eğitim Sen'e dil uzatmaları en hafif tabirle hadsizliktir. 

‘Dini kendi kişisel çıkarlarına alet etmenin hesabını verecekler’

Bugün ağababalarından aldıkları güçle istedikleri yere istedikleri şekilde kirli bir dille saldıracaklarını ve bunun hesabını vermeyeceğini düşünen bu yapılar şunu iyi bilsinler ki; demokratik bir ortamda ve hukuk önünde yaptıkları yolsuzlukların, haksızlıkların, adam kayırmaların, insanları işiyle-ekmeğiyle terbiye etmeye çalışmanın, dini kendi kişisel çıkarlarına alet etmenin hesabını vereceklerdir.”

Editör: İdris YILMAZ