MUHİTTİN BOTAN - [email protected]

Ülke genelinde, siyasetçisinden iş insanına, normal vatandaşından, akademisyenine kadar çok geniş bir yelpazede, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik oluşan kalıp; “O bir bürokrattır, ondan lider olmaz” kalıbıydı! Bu bir gerçeklik miydi, yanılgı mıydı tartışmaya açık bir konu.

Ancak son birkaç aydır, Kemal Kılıçdaroğlu makas değiştirircesine, tüm ezberleri bir kenara atarak “lider” kategorisine hızlı bir geçiş yaptı. Son bir yıllık inanılmaz dönüşümü ve çıkışları ilgiyle izlenen, fakat geçmişe dönük “önyargılar”ın da halen kıyıda, köşede tutulduğu Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Altılı Masa”yı tekmelercesine masadan ayrılması belki de Kılıçdaroğlu’nu en ciddi sınavı ile karşı karşıya bırakmıştı.

Çünkü Akşener sadece Kılıçdaroğlu’nun liderliğini tartışma konusu yapmamış, “sen bu işi yapabilecek nitelikte değilsin” dememiş, CHP’li iki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a da çağrıda bulunmuştu. Yani CHP’yi bölmeye yönelik çok ciddi bir adım atılmıştı. Akşener bunu partisi ile birlikte tek başlarına mı yaptı yoksa arka planda başkaları da var mıydı, elbette ki biz bunu bilemeyiz. Fakat şu bir gerçektir ki, CHP ve Kılıçdaroğlu’na yönelik ciddi bir hamle yapıldı.

Ancak CHP ve Kılıçdaroğlu bu “hamle”ye hazırlıklı olacaklar ki, hamle başladığı gibi bitti! Tam aksine, hamleyi yapanlar, hayatlarının en kötü hamlesini yapmanın da ötesine geçerek, adeta siyaseten “intihar” etmiş oldular.

Halk arasında, “Hiçbir başarı tesadüfi değildir!” diye bir deyim var. CHP ve Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı yolunda, belki de tarihinin en ciddi müdahalesi ile karşı karşıya kalırken, birkaç saat içerisinde bu hamleyi bertaraf etmeleri, hatta bertaraf etmenin de ötesinde çok ciddi bir desteğe dönüştürerek rüzgarı arkalarına almaları, kesinlikle tesadüfi değildir. Çünkü CHP ve Kılıçdaroğlu, böylesi bir hamleye hazırlıklı olmamış olsalardı, İmamoğlu’da (belki de İmamoğlu’nu bunun dışında tutmak gerekiyor) ve Mansur Yavaş da şu saatlerde çok farklı yerde olabilirlerdi! Belki de Akşener, Cumhurbaşkanı adaylarını (CHP içerisinden devşirdikleri bir isim ile) büyük bir şaşaa dönüştürerek açıklamaya hazırlanıyor olacaklardı!

Ama öyle olmadı!

Çünkü Kılıçdaroğlu aylardır buna yönelik hazırlık yapıyordu. Parti içi disiplini sağlayarak olası durumların önünü almıştı. Adayların açıklanacağı son virajda CHP örgütünün, Kılıçdaroğlu’nu tam yetki ile donatması da bunun somut örneğiydi.

Sadece Kılıçdaroğlu açısından değil, CHP açısından da bir ilk yaşanıyor! Nitekim CHP, iç disiplin açısından sıkıntılı olan bir partidir! Bu anlamda geçmişi çok da parlak bir parti değil! Özellikle de Deniz Baykal ile başlayan hizipçilik-bozgunculuk mirası adeta CHP’de parti kültürü halini almıştı. Kılıçdaroğlu, bunu da ortadan kaldırmış, partinin genel başkanı olarak partinin tüm alanlarında, örgütlerinde ağırlığını ve otoritesini oturtmuştu!

Eğer ki özellikle de Mansur Yavaş, Akşener’in çağrısına uymamış ve gitmemişse, bana kalırsa Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesinin yadsınamayacak bir etkisi vardır.

Neden mi?

Bir iki gün öncesine gidelim. Mansur Yavaş’ın ismi, Millet İttifakı’nın adayı olma konusunda sıklıkla zikrediliyordu! Bu kendisine sorulduğunda ise verdiği cevap çok ilginçti!

“Ben Kılıçdaroğlu ve Akşener’in iradesine saygılıyım” demişti Mansur Yavaş!

Görünüşte kulağa hoş geliyor! Fakat işin gerçekliği öyle değil. Çünkü, kendisi CHP’nin bir belediye başkanı ve kendisini bağlayacak tek lider de Kemal Kılıçdaroğlu’ydu, Meral Akşener değil!

Ahlaki olarak da, siyaseten de nezaketen de bu böyledir.

Daha öncelerine gidecek olursak!

Mutlaka sizlerin de dikkatini çekmiştir! Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan çok, Meral Akşener ile yan yana duruyor, birlikte ziyaretlere gidiyordu. Mansur Yavaş’ın bu durumu dikkatlerden kaçmamıştı.  

Çok önemli olan husus ise…

Meral Akşener Altılı Masa’dan kalktıktan sonra yapmış olduğu sert ve bir o kadar da yakışıksız açıklamaları karşısında Kılıçdaroğlu’nun sakin ve nezaketi elden bırakmayan duruşu, soğukkanlılığını koruması, “Türkiye sofrasında her kese yer var” diyerek farklılıklara göndermede bulunarak birleştirici ve kapsayıcı yaklaşması, “genişlemeye devam edeceğiz” diyerek, cepheyi büyütmesi son derece önemli hususlardı. Nitekim Akşener Altılı Masa’yı terk ederek ittifakı küçültmeyi ve başarı şansını azaltmayı hedeflerken, o daha da büyümeyi esas aldı.

Özcesi;

Son yaşananlar ile Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı için hazır olduğunu, bu işi yapabileceğini her kese göstermiş oldu. Güçlü isimler olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a “kendi iradesine saygılı” olmaktan başka seçenek bırakmadı. Olurda onlar da Akşener’e uyar, farklı bir yönelim içerisine girmiş olsalardı, siyaseten kendilerini bitirmiş olacaklardı!

Burada CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurmaylarının da hakkını yememek gerekiyor. Onlar da müthiş iş çıkarttılar.

Dediğimiz gibi CHP ilk kez yekvücut şekilde başarılı bir iş çıkartıyor!

Sadece Kılıçdaroğlu değil, galiba CHP de değişiyor…

Editör: İdris YILMAZ