İnsanın Vicdanı Cennetidir: Zilan Katliamı ve Unutulmayan Trajedi

Temmuz ayı, Zilan Vadisi'nde yaşanan acı olaylarla hafızalara kazınmıştır. Binlerce Kürt'ün katledildiği Zilan Katliamı, tarihimizin en karanlık sayfalarından biridir. Ancak bu trajik hikayelerin gölgesinde, insan ruhunun derinliklerinde yatan bir gerçeği hatırlamak önemlidir: "İnsanın cenneti vicdanıdır."

Abone Ol

Temmuz ayı, Zilan Vadisi'nde yaşanan trajik olaylarla hafızalara kazınmıştır.  Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği Zilan Katliamı, tarihimizin en acı dolu sayfalarından biridir. Ancak bu trajik hikayelerin gölgesinde, insan ruhunun derinliklerinde yatan bir gerçeği hatırlamak önemlidir: "İnsanın cenneti vicdanıdır."

Vicdan, bireyin içsel ahlaki pusulası olarak doğruyu yanlıştan ayırt etmesine ve kişinin davranışlarını değerlendirmesine yardımcı olur. Bu ifade, vicdanın insanın iç huzurunun ve mutluluğunun kaynağı olduğunu vurgular. Vicdanının rehberliğinde hareket eden bir kişi, içsel bir rahatlık ve tatmin duyar, ahlaki açıdan yücelerek, içsel bir cenneti yaratır. Bu cennet, insanın dış dünyadan bağımsız olarak kendi iç dünyasında bulabileceği ve anahtarının vicdan olduğu bir yerdir.

Temmuz Ayı Trajedinin Zaman Dilimidir!

Temmuz ayı, ülkemizin tarihinde trajedilerle anılan bir zaman dilimidir. Bu ay, Zilan Vadisi'nde yaşanan acı olaylarla hafızalara kazınmıştır. On binlerce insanın yaşamını yitirdiği Zilan Katliamı, tarihimizin en karanlık sayfalarından biridir. Bu trajedi, sadece kayıpların değil, aynı zamanda büyük hikayelerin ve insan öykülerinin de tanığıdır. Zeyno ile Reşo'nun öyküsü ve Delal'in trajik hikayesi, bu topraklarda yaşanan zorlukların ve insanların direncinin simgeleridir.

Zilan Vadisi'nin Büyüsü

Zilan Vadisi, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte büyülü bir atmosfere bürünür. Vadinin her köşesinde doğanın güzellikleri ve tarih boyunca yaşanan olayların izleri hissedilir. Çiğ damlalarıyla parlayan çiçekler, geçmişin gözyaşlarını saklıyor gibidir; her bir yaprak, bir ağıt gibi sessizce fısıldar. Rüzgar, çiçeklerin arasından süzülürken, Zeyno ile Reşo'nun ve Delal'in hikayesini taşır.

Reşoyê Silo Hakikati

Erciş’in Komır köyünden çıkan Reşoyê Silo, Ağrı İsyanı’na katılarak mücadelesini başlattı. Geliyê Zîlan bölgesinde örgütlenme çalışmalarına katıldığında, etkisi daha da arttı. Her adımında, özgürlük için attığı adımların ağırlığını hissediyordu. "Ülkemizdeki açlık, yabancıların ülkesindeki tokluktan daha tatlıdır," diyordu. Bu sözler, onun halk sevgisini ve kararlılığını yansıtıyordu.

Zeyno'nun Cesareti ve Aşkı

Kalkî aşiretine mensup Zeyno, sadece sevdiği adamın yanında durmakla kalmamış, onunla birlikte mücadele etmişti. Zeyno’nun gözlerinde umudun ve cesaretin ışığı parlıyordu. Her baktığında, Reşo’nun sadece bir direnişçi değil, hayatının anlamı olduğunu hissediyordu. Onunla birlikte olmak, Zeyno için en büyük onurdu. Aşkları, trajedi ve umut dolu bu toprakların en saf ve güçlü duygularından biri olarak parıldıyordu.

13 Temmuz 1930: Zilan Katliamı

13 Temmuz 1930, tarihin en acı günlerinden biri olarak anılır. Bu tarihte, Zilan Vadisi'nde binlerce insan, dönemin askerleri tarafından öldürüldü. Hükümet, Ağrı İsyanı'nın bastırılması amacıyla geniş çaplı bir askeri operasyon başlatmıştı. Zilan Vadisi'nde yaşayan köylüler, direnişçilere yardım ettikleri gerekçesiyle hedef alınmıştı.

Tanıkların ifadeleri, bu katliamın dehşetini gözler önüne seriyor. Bir tanık şöyle anlatır: "Vadide sabahın ilk ışıklarıyla birlikte askerler köyümüzü kuşattı. Kaçacak yerimiz yoktu. Herkes bir araya toplanmıştı, anneler çocuklarına sarılıyordu. Birden silah sesleri duyuldu. Her şey çok hızlı oldu. İnsanlar çığlıklar atarak yere yığıldı."

Katliamın ardından, gazetelerde yer alan manşetler de olayın vahametini yansıtır. Dönemin Cumhuriyet gazetesi, "Ağrı İsyanı Bastırıldı: Zilan Vadisi'nde Büyük Operasyon" başlığıyla olayı duyurdu. Ancak, gerçekler gazetelerin sayfalarında yazılanlardan çok daha karmaşıktı. Uluslararası basında ise, Zilan Katliamı büyük yankı uyandırdı. İngiliz Times gazetesi, "Kürt Halkına Karşı Yapılan Zulüm" başlığıyla olayları aktardı. Fransız Le Monde gazetesi ise, "Zilan Vadisi'nde İnsanlık Dramı" başlıklı haberinde, katliamın boyutlarına dikkat çekti.

Reşo ve Zeyno'nun Son Anları

Reşo ve Zeyno, Tendürek Dağı yakınlarındaki bir mağarada saklanırken, askerler tarafından kuşatıldı. Mağaranın karanlığı, dışarıdaki tehlikeyi ve içlerindeki korkuyu daha da yoğunlaştırıyordu. Zeyno, Reşo’ya karşı teslim olmamak için direndi. Ancak,  Reşo, silahının tutukluk yaptığını fark ettiğinde, içindeki çaresizlik dalgası tüm bedenini sardı. "Zeyno," dedi titreyen bir sesle, "kaderin bize oynadığı bu oyun karşısında teslim mi olacağız?" Zeyno’nun gözleri yaşlarla doldu, ama sesi kararlıydı: "Reşo, ben teslim olmadım, kader bizi burada buldu. Silah tutukluk yaptı ama ruhumuz hala özgür. Gel, birlikte ölelim, ama asla teslim olmayalım!"

Bu konuşma, onların inançlarının ve birbirlerine olan bağlılıklarının derinliğini yansıtıyordu. Reşo ve Zeyno'nun bu son anları, onların mücadelesinin en güçlü sembolü olarak hafızalara kazındı.

Askerler, Reşo'yu ve ardından Zeyno'yu öldürdüler, kesik başlarını kazıklara çakıp köylerde teşhir ettiler. Ne acıydı ki gözlerinden düşen son gözyaşı damlası, bedenlerine yedikleri kurşunun acısı değildi. Yüreklerini yakan, ihanetin acısıydı.

Delal'in Trajik Hikayesi

Zilan Katliamı'nın dehşetinin altında bir başka trajik hikaye saklıdır: Delal'in hikayesi. Delal, Zilan'ın Mılk köyünde doğmuş bir kız çocuğuydu. Babası Evlo, annesi Xezal'di. Delal, genç yaşında nişanlıydı ve hayalleri vardı. Ancak 13 Temmuz 1930'da, Zilan Vadisi'nde yaşanan katliam sırasında, ailesi ve birçok akrabası öldürüldü. Delal, cesetlerin altında kalarak hayatta kaldı, ama bu dehşet anları onun akıl sağlığını aldı.

Delal, bu katliamdan aklını yitirerek kurtulmuştu, ama kaderin acımasızlığı burada son bulmadı. Erciş'te, kendi halinde, sessiz bir yaşam sürerken, bazı kişiler onu kaçırdı. Saldırganlar, Delal'in gözlerini mantar tabancasıyla kör ettiler ve ardından tecavüze uğradı. Bu zulümler, Delal'in önce aklını, sonra gözlerini ve nihayetinde hayatını yitirmesine neden oldu. Delal'in ruhu, yaşadığı acıların ağırlığı altında ezildi.

Sıddık Kandemir, Delal'in yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Ercişli Sıddık Kandemir de cenazelerin altında kalarak hayatta kalan ve aklını yitiren başka insanların da olduğunu söylüyor. Onlardan biri Hisoyê Gûle, diğeri ise aynı aşiretten Tayfun. Hiso Gûle'nin babasının kurşuna dizilen 17 kişinin içinde olduğunu söyleyen Kandemir, 'Hisoyê Gûle Bulanık'tan çıkar gelirdi direk mezara giderdi. Mezarda yarım saat, bir saat ağlar gelirdi. Bizde kalırdı, birkaç gün sonra başka yerlere giderdi. Delal de o zaman nişanlıymış. Delal ile Hiso Gûle cenazelerin altında kaldığı için akıl sağlıklarını yitirmişlerdi.' diyor."

Delal, kaçırılıp tecavüz edildikten kısa bir süre sonra yaşamını yitirdi. Ancak farklı kaynaklar, Delal'in tecavüz edildikten sonra karnına kazık çakılarak öldürüldüğünü söylüyor. Araştırmacı yazar Sedat Uluguna, "Örene Çimenliği diye bir yer var. Orada Delal'e tecavüz edip daha sonra karnına kazık çakarak öldürüyorlar. Bunu yapanlar da Zilan Katliamı'nda rol alan milislerin çocuklarıdır." diyor.

Delal'in yaşamını yitirdiğinde 55 yaşlarında olduğu tahmin ediliyor. Delal'in tam ölüm tarihi bilinmiyor, çünkü onun da bir mezar taşı yoktur. Görüştüğümüz kaynakların anlatımlarından yola çıkarak, Delal'in 1970 ile 1975 yılları arasında yaşamını yitirdiği sonucuna varıyoruz.

Zilan’ın Kanlı Tarihi ve Unutulmayan Acılar

Zilan Katliamı'ndan sonra, Zilan Vadisi'nde yaşayan insanlar, yaşadıkları dehşet verici olayları unutamadılar. Katliamdan kurtulan birçok kişi, akıl sağlıklarını yitirdi. Katliamın ardından bölgeye girişler 1952 yılına kadar yasaklandı ve katledilen insanların cesetleri çürümeye terk edildi. Van Gölü çekildiğinde, Zilan Katliamı'ndan kalma kemikler ortaya çıktı.

Ercişli Yılmaz Telek, katliamın tanıklarından olan annesi ve babasından dinlediklerini şöyle anlatıyor: "Beş amcam Zilan'da katledildi. Dedem, çocuklarını kurtarmak istiyor, bacısı Gûle'ye, çocukları dışarı çıkarma demiş. Gûle de kurtarmak için çıkarmış o sırada, beş amcam da katledilmiş. Dedem, 'Gûle dedim bu çocukları çıkarma, çıkardın çocuklar öldürüldü' diyerek bacısına kızıyor ve dedem ölene kadar bacısıyla konuşmuyor. Katliamdan iki amcam kurtuluyor. Dedem, öldürülen iki amcamın ismini yaşayan çocuklarına koyuyor. Birisinin adı Zekeriya, diğerinin de Rıza. Rıza benim babam. Katliamın tanıklarından."

Telek, babasının yaşadıklarını gözyaşları içinde şöyle anlatıyor: "Babam, 'Saat üç buçuğa doğru iki asker yanıma geldi, bana bir çoban keçesi gibi bir şey verdiler sonra bir süngü ile belime vurdu, ben öyle aç susuz kaldım. Diğer gün uyandım saat sabah 8’i geçmişti, gidip kardeşlerimi göreyim dedim. Giderken Rıza ile Zekeriya’yı gördüm, diğerlerini göremedim. Rıza ölmüştü, Zekeriya’nın da avucu dolu kandı, gözüme baktı, o da orada can verdi.'"

Zilan Katliamı'nın ardından, köylerinde işbirlikçi olan Kürt milisler, halkın katledilmesinde rol oynadı. İşbirlikçiler, devletin kendilerine verdiği güçle köylüleri hedef gösterdi ve katliamın öncüsü oldular. Telek, annesi Gülizar'ın anlatımlarını şöyle aktarıyor: "Sisteme öncülük yapan değnekçiler vardı. Zilan tarafında Sıddık ağa vardı. Pertak kani tarafında Abdulahi Musa vardı, Culke tarafında Şerifê Telal vardı, Erciş’te de Vanlı Şevket vardı. Bunlar sistemin direkleriymiş yani. Sistem yaptığı tüm işleri bunların ajanlığıyla, işbirliği ile yapmış."

Zilan Katliamı'nın ardından birçok insan akıl sağlığını yitirdi. Delal, Hisoyê Gûle ve Tayfun gibi kişiler, yaşadıkları dehşet verici olaylar nedeniyle hayatlarının geri kalanını akıl sağlıklarını yitirmiş halde geçirdiler. Delal'in hikayesi, Zilan Katliamı'nın en trajik ve dokunaklı öykülerinden biridir.

Ebedi Hafızalarda Yaşayan Aşk

Zilan Deresi'nin trajedisi, Zeyno ve Reşo'nun aşkıyla birleştiğinde, bir ulusun hafızasında silinmez bir iz bıraktı. Bu hikaye, zorluklara karşı direnişin ve aşkın sadakatinin örneklerinden biri olarak, Kürt halkının yüreğinde yaşamaya devam ediyor. Her ne kadar Zeyno ve Reşo’nun fiziki varlıkları yok olsa da, onların ruhu, Geliyê Zîlan’ın çiçeklerinde ve halkının hafızasında ölümsüzleşti. Zilan Vadisi'nin hüzünlü çiçekleri, her Temmuz'da açarak, Zeyno ve Reşo’nun anısını fısıldayan bir şarkı gibi rüzgarda salınıyordu.

Zilan Vadisi'nde, her çiçek, Reşo ve Zeyno’nun hikayesini anlatır. Gulşorîn onların aşkının ateşini, Hewşîn ise mücadelenin tazeliğini simgeler. Pivok sadakati, Nergis ise güzellik ve saflığı temsil eder. Bu çiçekler, Zilan Vadisi'nde her yıl açarak, Reşo ve Zeyno’nun anısını yaşatmaya devam eder.

Zilan Vadisi’nin Sessiz Tanıkları: Çiçekler

Zilan Vadisi'nin çiçekleri, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihsel ağırlıklarıyla da dikkat çeker. Her bir Gulşorîn, Hewşîn, Pivok ve Nergis, Zeyno ve Reşo’nun hikayesini taşır. Vadinin derinliklerinde, bu çiçekler, tarihin sessiz tanıkları olarak rüzgarla birlikte fısıldar. Onların hüzünlü şarkıları, Zilan Vadisi'nin acılarını ve yaşanmışlıklarını anlatır.

İnsanın Vicdanı: Bir İçsel Cennet

Bu hikayeler, Zilan Vadisi'nin trajedilerle dolu tarihini ve insanların vicdanlarının derinliklerindeki içsel cenneti nasıl bulduklarını gösterir. Reşo’nun mücadelesi, Zeyno’nun cesareti ve Delal’in trajedisi, insan ruhunun en karanlık anlarda bile bir ışık bulabileceğini hatırlatır. Vicdan, insanın en büyük rehberi, en içsel cennetidir. Bu cennet, acı ve kayıplarla dolu olsa bile, doğru ve adil olanı yaparak bulunur.

Zilan Vadisi'nde yaşanan bu hikayeler, insanlığın en derin acılarını ve en büyük umutlarını yansıtır. Her çiçek, her rüzgar, her sabahın ilk ışığı, Zeyno ve Reşo’nun aşkını, Delal’in acısını ve Reşo’nun mücadelesini hatırlatır. Bu hikayeler, Zilan Vadisi'nde yaşayan herkesin vicdanında yer bulur ve unutulmaz bir miras olarak nesilden nesile aktarılır.

Unutulmaz Bir Miras

Bu trajik hikayelerin her biri, Zilan Vadisi'nde yaşananların unutulmaması gerektiğini hatırlatır. Bu hatırlama, sadece geçmişin acılarını değil, aynı zamanda insan ruhunun gücünü ve vicdanının önemini de taşır. Zilan Vadisi'nin hüzünlü çiçekleri, her Temmuz'da açarak, bu unutulmaz mirası yaşatır ve insanlığın vicdanında derin izler bırakır.

Zilan Vadisi'nde yaşanan bu acılar, sadece bir halkın değil, tüm insanlığın ortak hafızasında yer almalıdır. Bu hikayeler, zorluklara karşı direnişin ve insan ruhunun gücünün örnekleridir. Her bir çiçek, birer ağıt, birer hatıra, birer yaşanmışlık sembolüdür. Bu semboller, insanlığın vicdanında yaşayan ebedi cennetin anahtarlarıdır.

 Not: Bu yazının başlığında yer alan "İnsanın cenneti vicdanıdır" ifadesi, değer verdiğim bir insanın profilinden alıntılanmıştır.

REŞOYÊ SILOYA YAKILAN AĞIT