Ekoloji

Herkes Nemrut Krater Gölüne İlgili Kurumlar ise İlgisiz

Abone Ol

Dünyanın en büyük ikinci krater gölü özelliğine sahip olan Nemrut Krater Gölü kaderine terk edilmiş durumda. Yılın her mevsiminde, özellikle de havaların ısınması ile birlikte piknikçilerin büyük ilgi gösterdiği doğa harikası gölün çevresinde çöp toplama merkezleri ve çöp konteynerleri bulunmadığından çöpler ortalığa atılıyor! İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri wc de bulunmamaktadır. Kratere çıkan yolun önemli bir bölümü kullanılabilir durumdayken, bir kısmı ise oldukça kötü. Bölgede en güzel manzara resimlerinin çekilebileceği alanlar ise toz toprak içinde. İyi bir turizm getirisine dönüştürülme potansiyeli olmasına rağmen, Nemrut Krater Gölü kaderine terk edilerek görmezden gelinmeye devam ediliyor.

ÖZEL HABER: MUHİTTİN BOTAN

DANAU TUBA

AJANS65 TV - Havaların ısınmaya başlaması ile birlikte tatilci ve piknikçilerin gözdesi olan Nemrut Krater Gölü, Bitlis’te bulunan kurumlar dışında her kesin ilgisini çekmeye devam ediyor. Dünyanın en büyük ikinci, (Birincisi, Endonezya’nın Kuzey Sumatra bölgesinde bulunan Lake Touba’dır)

Türkiye’nin ise en büyük krater gölü olan Nemrut Krater gölü, günlük olarak yüzlerce kişiye ev sahipliği yapıyor. 9 Günlük bayram tatilini fırsat bilen bölge insanları adeta Nemrut Krater Gölü’ne akın ettiler. Batman’dan, Diyarbakır’dan, Van’dan, Siirt’ten insanlar gezmek ve görmek için Nemrut’a akın ettiler. Gelen ziyaretçiler hayranlığı ve hayreti bir arada yaşadılar. Gölün ve manzaranın ihtişamı karşısında mest olurlarken, kurumların ilgisizliği karşısında ise hayretler içerisinde kalmaktan kendilerini alamıyorlar. Çöplerin gelişi güzel ortalığa atıldığı, doğa harikası gölün kirletildiği gözlerden kaçmaz iken, oraya herhangi bir hizmetin götürülmemiş olması ise Nemrut’un ‘kimsesizliği’nin kanıtı oluyor!

TEK BİR ÇÖP KUSU BİLE BIRAKILMAMIŞ

NEMRUT KRATER GÖLÜ

Nemrut Krater Gölü’ne giden ziyaretçilerin önemli bir bölümü sabahın erken saatlerinden akşam saatlerine kadar orada kalırlarken, kimileri de bölgede bulunan ayılara rağmen kurdukları kamp çadırlarında geceyi de orada geçirmekteler. Yoğun ağaçlık olan, türlü türlü endemik bitki, kelebek ve canlıların bulunduğu Nemrut Dağı’nda irili ufaklı 5 tane göl bulunmaktadır.

Kral Nemrut’un yazlık sarayı olarak tabir edilen doğa harikası yerde var olan ihtişam her kesi mest etmektedir. Her mevsim ayrı güzelliği bulunan Nemrut Krater Göle, yoğunca ziyaretçi akınına uğramaktadır. Gidenlerin uzun süre kalmasından kaynaklı yoğun olarak çöp birikmektedir. Ancak ne Tatvan Belediyesi ne de Bitlis İl Özel İdaresi Nemrut Krater Gölüne ilgi göstermemiş, bırakalım hizmet götürmeyi, ufacık bir çöp kutusunu bile koymuş değil.

Çöp konteynerleri ve çöp toplama merkezleri bulunmadığından çöpler rast gele ortalığa atılıyor, kimileri ise kendi çöplerini ortalığa atmak yerine yakmayı tercih ediyor.

İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri olanakların yaratılmadığı Nemrut Krater Gölü’nde hemen her taraf ihtiyaç giderilme alanına dönüştürülmüş durumda.

BALIKLAR İRİ VE LEZETLİ

Osman, Nemrut Krater Gölü’ne Diyarbakır’dan geldiğini söylüyor. Medyatik olmaktan pek hoşlanmıyor olacak ki kameralara mesafeli! Elinde hem oltası hem de balık tutmak için küçük bir ağ var. Balık tutmanın planlarını yapıyor. Yanına yaklaşarak, selamlaşıyoruz. Kendisine, buraya balık tutmak için mi yoksa gezmek için mi geldiğini soruyoruz. O beklemeden, “her ikisi için de! Ama asıl amacımız gezip görmektir” diyor. Balıkların daha çok hangi tarafta olduğunu sorduğumuzda, yosunları göstererek, “Şu sıralar burada bulunuyor! Aslında sürekli aynı bölgede bulunmuyorlar. Beslenme zamanları var. Beslenme zamanlarında yosunlara doğru geliyorlar” diyerek balıkların hareket zamanlarını önceden öğrendiğini belli ediyor. Balıkların tadını sorduğumuzda ise iri balıkların da bulunduğunu belirtirken, balıkların son derece lezzetli olduğunu söylemekten de kendisini alamıyor.

OLTA PEK İŞE YARAMIYOR

Osman, balık tutmada oltanın pek işe yaramadığını, avlanmak için genellikle ağ veya zıpkının kullanılması gerektiğini söylüyor! Kameralarımıza konuşmasını istediğimizde ise, Diyarbakır şivesi ile nazikçe bizi reddediyor.

‘ŞUAN NEMRUT’UN YERYÜZÜ CENNETİNDEYİZ’

Harun askerden yeni gelmiş! Bayram sabahı evin kapısını sürpriz bir şekilde çalarak evin ilk bayram misafiri oluyor ve ailesine çifte bayram yaşatıyor. Uzun bayram tatilini değerlendirmek isteyen Harun’un ailesi, Nemrut Krater Gölü’ne gelmeye karar veriyor. Aile Van’dan gelmiş. Krater gölüne ilk kez geldiklerini söyleyen Harun, “çok güzel bir yer olduğunu biliyorduk, ama yolun uzunluğu, yaklaşık 20 kilometre boyunca araba ile dağı tırmanacak olmamız, bizi kaygılandırıyordu. Çünkü neredeyse 140-150 kilometre yol gidecektik. Bundan dolayı da, ‘değer me değmez mi’ diye kimi tartışmalar yaşasak da gelmeye karar verdik, iyi ki de gelmişiz” diyor.

Çevrede bulunan ve kimileri krater gölünün içerisine atılan çöpleri işaret eden Harun, “bizler kadar güzellikleri tahrip eden başka bir toplum yoktur. Halk arasında söylendiği kadarı ile burası Kral Nemrut’un yeryüzündeki cennetiymiş! Şuan biz Nemrut’un cennetindeyiz” dedikten sonra çöpleri göstererek, “cenneti ne duruma getirdiğimizi görüyorsunuz” dedi.

‘BAŞKA GÜZELLİKLERE GIPTA İLE BAKARKEN KENDİ GÜZELLİKLERİMİZİ TAHRİP EDİYORUZ’

Helin, Siirt Üniversitesi öğrencisi. O da ilk kez Nemrut Krater gölüne gelenlerden. Karşı karşıya bulunduğu manzara ve güzellik karşısında hayretini gözleyemeyen Helin, “buranın çok güzel olduğunu duymuştum, ancak bu denli muhteşem olacağını tahmin etmemiştim” diyerek, beklediğinden daha harika bir manzara ile karşılaştığını söylüyor. Kraterin içerisindeki gölleri ve doğayı tek kelime ile “muhteşem” olarak nitelendiren Helin, “bu doğa harikası yer burada değil de, İsviçre, Fransa veya başka bir ülkede olsaydı emin olun insanlarımız büyük paralar harcar ve oraya giderlerdi. Döndüklerinde ise anlata anlata bitiremezlerdi. Ancak doğa harikası bu yer başka yerlerde değil de burada bulunduğundan bırakalım değerini bilmeyi korumayı, tahrip etmekten kendimizi alamıyoruz! Dünyanın hiçbir yerinde bizim kadar kendi güzelliklerini tahrip eden, kendi güzelliklerine antipati duyan başka insanlar bulunduğu inancında değilim” diyerek bir gerçekliğe parmak basıyor!

‘BAŞKA YERDE OLSA BURAYA NE TESİSLER KURULURDU’

Emir de ilk kez Nemrut’a gelenlerden! Gelmeye karar verdiklerinde o da diğerleri gibi içinde birçok tereddüttü taşıdığını gözleme gereği duymuyor! Nedenini de şu şekilde ifade ediyor: “Yaklaşık 150 kilometre yol geleceğiz. Bunun 20 kilometresi dağı tırmanma şeklinde! İçimizdeki tereddüt, ‘ya beklediğimiz gibi olmazsa!’ gibisinden soru işaretleri epey vardı” dedikten sonra gülümseyerek, “yolda Van Gölü’nün en iyi resimlerinin çekilebileceği tepede durduktan sonra rahat bir nefes aldık! Çünkü o manzara bile yeterliydi! Tüm Van Gölü ayaklarımızın altındaydı. Hava az kapalı olmasına rağmen inanılmaz bir manzara vardı. Sadece o noktaya yönelik bir düzenleme yapılabilse, insanların rahat resim çekebilecekleri bir ortam oluşturulsa, hatta bir de profesyonel resim çektirme olanakları yaratılsa, inanın bölgenin birçok ilinden insanlar salt resim çektirmek için bile olsa insanlar buraya akın ederler. Çünkü gerçekten de muhteşem bir mahzara” diyerek hayranlığını ifade ediyor.

Bölgenin dokusu bozulmadan iyi bir tesisleşmesinin mümkün olduğunu kaydeden Emir, “iyi bir tesisleşme ile insanların burada daha uzun kalması sağlanabilir. Sadece bölgeden değil, Türkiye’nin başka illerinden, hatta yurtdışından bile insanlar buraya gelerek tatillerini geçirebilirler. Ancak burası kendi kaderine terk edilmiş! Belki doğallığının korunması açısından bu bir dereceye kadar iyi ve de doğrudur, ancak bu eşsiz güzellikteki yer turizme kazandırılmalı, bölgenin tanıtımında bir kilometre taşına dönüştürülmelidir” dedi.

‘İNSANLARIN GECE DE KONAKLAYABİLECEKLERİ TESİSLER KURULABİLİR’

Nemrut Krater Gölünü ziyaret edenlerden Cüneyt ise krater gölü, çevresi ve bitki örtüsü ile harikulade bir yer olduğunu söyleyerek, “burası, insanların gelerek birkaç saat geçirebilecekleri bir yer olmaktan çıkartılmalı, bir hafta, iki hafta kalabilecekleri bir yere dönüştürülmeli. Burada sıcak su bulunduğuna göre, yapılacak araştırmalar ile burası bir kaplıca bölgesine de dönüştürülebilir. Nitekim konuya vakıf kişiler buranın doğal kaplıca bölgesi olduğunu belirtmektedirler. Yani iyi bir çalışma ile burası muhteşem bir turizm bölgesine dönüştürülebilir” dedi.

Mevcut durumda buranın korunamadığını, alt yapıdaki eksikliklerden dolayı bölgenin hızla kirlenmeye doğru gittiğini de söyleyen Cüneyt, “mutlaka gerekli tedbirler alınmalı. Aksi durumda bu güzellik gözlerimizin önünde yok olup gidecektir” dedi.

NEMRUT KRATER GÖLÜ’NE İLİŞKİN BAZI BİLGİLER

Nemrut Krater Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölüdür. İsmini, MÖ 2100'de yaşamış Babil Kralı Nemrut'tan almıştır.

Nemrut Krater Gölü, Van Gölü havzasının batısında, Bitlis ilinin Tatvan, Ahlat ve Güroymak ilçeleri arasında yer almaktadır.

Bilim insanlarının aktardığına göre, Nemrut Dağı’nda yaklaşık 1 milyon yıl süreli volkanik faaliyetler dizisi bu doğa harikasının oluşmasına neden olmuştur.

Nemrut Dağı’nda yaşanan volkanik patlamalar sonucunda oluşan kraterin ağız genişliği 48 km2, taban genişliği 36 km² dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 2 bin 247 metredir. Krater alanı içinde ikisi büyük toplam 5 tane göl bulunmaktadır. Göllerde en derin nokta 155 metredir. Göl çevresindeki sıcak sular ve kaplıcalar volkanik faaliyetlerin son izleridir. Kar ve kaynak sularıyla beslenen ve yer yer derinleşen Nemrut Krater Gölünün suları soğuk ve tatlıdır. Su örneklerinin analizi berrak, renksiz, kokusuz ve normal içme suyu lezzetinde olduğunu göstermiştir. Suyu, radyoaktivite açısından, normal sınırlardadır. Nitoplankton bakımından oldukça zengin olan Nemrut Gölü’nde 1986 yılında az sayıda bırakılan aynalı sazan balığı, kısa sürede çoğalmış ve balıkçılık yapılabilecek seviyeye gelmiştir.

Burada farklı bölgelere ait bitkilerin bir arada yaşamaya devam etmesi, göl seviyelerinin hemen hemen sabit kalması, yağış ve buharlaşma dengesinin kurulmuş olması, buranın bir mikroklimaya sahip olduğunu göstermektedir.

VOLKANİK PATLAMA VANGÖLÜ’NÜ DE YARATTI

Nemrut Dağı’ndaki volkanik patlama, bölgenin kaderini değiştiren bir patlamadır. Yaşanan patlama sonucunda, Türkiye’nin ve dünyanın en büyük tuzlu/sodalı gölünün oluşumuna da neden olduğu bilinmektedir.

Nemrut kraterinin oluşumunun Pliyosen jeolojik döneminde Doğu Anadolu’da tektonik sıkışmaya bağlı olarak gelişen bir genişleme çatlağı ile başladığı sanılmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin jeolojik geçmişi incelendiğinde, önceleri Van Gölü havzası ile Muş havzasının birleşik olduğu anlaşılır. Yanardağın akıntılarıyla oluşan  bin 760 metre rakımlı Rahva düzüyle bu havzaların birbirinden ayrılması ve Van Gölü’nün bugünkü haline gelmesi, Nemrut Dağı’nın volkanizması sonucu olmuştur. Nemrut’un oluşum süreci boyunca yaklaşık olarak 210 km³ civarında volkanik maddeyi çevresine püskürttüğü hesaplanmaktadır.

NEYRUT DAĞI’NDA BULUNAN BİTKİ VE HAYVAN TÜRLERİ

Nemrut Dağı, salt gölleri ve harika doğası ile dikkatleri üzerine çekmemektedir. Dağda ve çevresinde bulunan hayvan ve bitki türleri bakımından da oldukça zengindir. Nemrut Dağı’nda bulunan kimi hayvan türlerini sıralayacak olursak, Kadife ördek, kaya kartalı ve kızıl akbaba bu mıntıkayı üreme alanı olarak mesken edinmiştir.

Nemrut Kraterinde bulunan irili ufaklı birçok göl ise göçmen kuşların en temel uğrak yerlerindendir. Ancak avcıların plansız ve düzensiz avlanmaları neticesinde göçmen kuşların önemli bir bölümü artık uğramamakta. Yapılan araştırmalarda son dönemlerde sadece keklik, tavşan, ördek, arı kuşu, Van Gölü martısı, tilki, ayı gibi yaban hayvanlarına rastlanmaktadır. Meşhur dağ keçisi ise tamamen ya yok edilmiş ve kaçırtılmıştır.

Uzman kişiler tarafından Nemrut Dağı ve çevresinde yürütülen çalışmalarda,  şimdiye kadar 450 bitki türü tespit edilmiştir. Bu bitkilerin % 8.4’ü endemiktir.

ÇOK YÖNLÜ KORUMA ALTINA ALINMIŞ AMA KORUNAMAMIŞ!

Uzmanlar, Van Gölü Havzası ile birlikte Nemrut Dağı’nı da bir çeşit laboratuvar olarak değerlendirmektedir. Bundan dolayı oldukça önemli olarak değerlendirilen bu alan şimdiye kadar çeşitli biçimlerde koruma altına alınmışsa da pratikte bunun gereği pek yerine getirilmemiştir.

Nemrut Dağı şimdiye kadar,  I. Derecede Doğal Sit alanı, Tabiat Anıtı, Turizm Alanı ve Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alandır (RAMSAR).

NEMRUT-SÜPHAN JEOPARK PROJESİ HAYAT BULACAĞI GÜNLERİ BEKLİYOR

Nemrut Dağı ve çevresinin sahip olduğu potansiyelin farkında olan bazı insanlyar, bunun en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için yaptıkları girişimler neticesinde, “Nemrut-Süphan Jeopark Projesi”nin hayat bulmasının bölge açısından son derece önemli olacağı konusunda anlaşmaya varırlar.

Konuya ilişkin bir rapor hazırlayan Nemtur Jeopark Derneği, şu bilgilere yer verir:

“Bitlis – Tatvan - Adilcevaz arasında uzanan coğrafya, zengin jeolojik ve kültürel miras ögeleri, arkeolojik ve etnografik zenginlikleri, kendisi de dünyadaki en özel sodalı göl olan Van Gölü ile birleşince ortaya son derece etkileyici bir JEOPARK çıkmaktadır. Başta Bitlis Valiliği olmak üzere, Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA), Bitlis Eren Üniversitesi, bölgedeki kamu ve yerel yönetimler, İstanbul Üniversitesi işbirliği ile bu alanın Jeopark olarak düzenlenebilmesi için gerekli çalışmalara başlamışlardır.”

NEDEN JEOPARK?

Hazırlanan çalışmada, “Neden Jeopark” sorusuna da yanıt aranarak şu bilgilere yer veriliyor:

“Son yıllarda dünyada yeni bir turizm türü hızla gelişmeye başladı. Adına ‘Jeoturizm’ denen bu

yeni tür turizm anlayışının temelinde yerküreyi tanımak ve anlamak yatıyor. Bu amaçla Avrupa’nın ve Dünya’nın birçok ülkesinde her geçen gün yeni jeoparklar açılmaktadır. Jeoloji Haritası da çıkarılan ve içinde bu parktan toplanan mineral, kayaç ve fosil örneklerinin sergilendiği müzelere de sahip olan bu parklarda her yaştan ziyaretçiler gezdikleri alanın jeolojik evrimi ile yaşadıkları doğal çevre hakkında sürekli bilgi ediniyorlar.

Jeoparklar, her mevsimde aktif olabilecek çok farklı aktivitelere de ev sahipliği yaptıklarından, “bölgesel kalkınma” açısından kısa sürede önemli birer çekim merkezi haline geliyorlar. Jeoparkların belki de en önemli katkıları, düzenli olarak dünyanın her yerinden ziyaretçi çektikleri

için yörede yaşayan insanların dünyaya açılan kapıları olmalarıdır. Böylelikle, ekonomik katkının yanında çok daha önemli olan kültürel etkileşim ve dünya ile bütünleşme konusunda düzenli ve uzun süreli katkılar sağlanmaktadır.”

NEMRUT - SÜPHAN JEOPARK PROJESİ ÇIKTILARI

Belirtilen çalışmanın hayata geçirilmesi durumunda ne gibi çıktıların elde edileceğine ilişkin de maddelerin yer aldığı raporda öngörülen çıktılar şu şekilde sıralandı:

• Jeopark ziyaretçi merkezinin (El Aman Hanı) hazırlanması,

• Ziyaretçi merkezinde sürekli olarak Jeopark eğitimlerinin düzenlenmesi,

• Ziyaretçi merkezinde bir jeopark müzesinin oluşturulması,

• Bir Bitlis evinin geleneksel yapısıyla düzenlenip ziyarete açılması,

• Hediyelik eşya satış merkezlerinin kurulması,

• Jeopark bileşenlerinin tümünün envanterinin çıkarılması,

• Jeoloji Haritası ile Jeolojik miras lokasyonlarının her biri için hazırlanacak pano ve broşürlerin basılması,

• Jeoloji haritası üzerine işlenmiş jeo - gezi parkurlarının broşür ve kitapçıklarının basılması,

• Doğa Sporları (Yamaç paraşütü, sportif kaya tırmanışı, dağcılık, doğa yürüyüşü, vb. ) aktivite haritası, büroşürler ve rehber kitabının basılması,

• Jeo - sitlerin kataloglanması, broşür ve kitapçıklarının basılması,

• Kültürel jeositlerin kataloglanması, broşür ve kitapçıklarının basılması,

• Etnografik – kültürel değerlerin tanıtımı,

• Fauna ve flora özelliklerinin (Sulak alanlar, kuş gözlem noktaları, vb.) belirlenerek aktivite

programlarının düzenlenmesi, broşür ve kitapçıklarının basılması

• Bölgeye has yenebilen yabani bitkilerin tanıtılması ve marka değer olarak öne çıkarılması

• Tüm faaliyetlerin oluşturulacak WEB sitesi üzerinden yayınlanması,

• UNESCO Jeopark Ağı’na dahil olunması

• Bölge insanının sürdürülebilir kalkınma bağlamında sürekli bir gelir elde etmesinin sağlanması.

Bu kapsamda halen de çalışmaların yürütüldüğü belirtilmektedir. En son geçen yıl bir toplantı alınıyor ve yeniden bir kararlaşma sağlanıyor.

Belirtilen projenin hayat bulması durumunda sadece Bitlis için değil bölge geneli açısından büyük bir çıktıya dönüşecek olan Jeopark, başka projelere de ilham kaynağı olabilir.