Manşet

Hem Kamu Hem Devlet Depremler İçin Gerekli Önlemleri Almadı

Abone Ol

Marmara depreminin yıldönümünde ülkenin temel gündem maddesi depremlerdir. Yeşim Sol Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar Meclis Başkanlığına verdiği dilekçede, yaşanan depremlere ve olası depremlere yönelik meclis araştırması talep etti. Dindar verdiği dilekçede, “Türkiye’de geçmiş dönemlerde yaşanan depremler; deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrasında yapılması gerekenler konusunda hem kamunun hem de devletin gerekli önlemleri almadığını göstermektedir. Buna karşın dünya örnekleri tedbirlerin alınması durumunda ölüm ve yaralanmaların çok azaltılabileceğini göstermektedir” değerlendirmesine yer verdi.

AJANS65 TV - 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen Marmara Depreminde binlerce insan yaşamını yitirirken, yüzbinlerce insan da evsiz kalmıştı. Marmara depremine hazırlıksız olunduğu yoğunca tartışmalara yol açarken, sonrasında yaşanan depremler de aynı tartışmalar yaşandı.

Bu aralar yeniden olası İstanbul depremi olasılığı üzerinde ciddi tartışmalar yürütülürken, deprem olasılığının yüksek olduğu bizzat uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Sadece İstanbul’un değil, ülkede birçok noktada depremler olabileceği, buna karşı gerekli hazırlıkların ivedilikle yapılması gerektiği belirtmesine rağmen halen de ciddi tedbirlerin alınmaması tepkilere neden olmaktadır.

VAN MİLLETVEKİLİ MAHMUTDİNDAR’DAN MECLİS ARAYTIRMASI TALEBİ

Yoğun deprem tartışmalarının yaşandığı bu günlerde Yeşil Sol Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar depremler konusunda meclis araştırması talep etti. Dindar meclis başkanlığına verdiği dilekçede, “Türkiye’de geçmiş dönemlerde yaşanan depremler; deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrasında yapılması gerekenler konusunda hem kamunun hem de devletin gerekli önlemleri almadığını göstermektedir. Buna karşın dünya örnekleri tedbirlerin alınması durumunda ölüm ve yaralanmaların çok azaltılabileceğini göstermektedir” değerlendirmesine yer verdi.

‘TEDBİRSİZLİK YÜZBİNLERCE İNSANI TEHDİT EDİYOR’

Türkiye’de depremler konusunda yaşanan tedbirsizlere ilişkin de, “6 Şubat 2023 tarihinde Maraş merkezli 11 ilde yaşanan büyük deprem Türkiye’nin depremlere hazır olmadığını ve tedbirsizliğin yüzbinlerce insanın yaşamını tehdit ettiğini bir kere daha göstermiştir. Milyonların yaşadığı İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde ve tüm büyükşehirlerde deprem tedbirleri için acil eylem planı uygulanmalıdır. Kırsal bölgelerde ise altyapı ve erişim için özel bir program hayata geçirilmelidir” dedi.

‘DEPREMLERDE YÜZBİNE YAKIN İNSAN YAŞAMINI YİTİRDİ’

Dindar, meclis araştırması talebinin gerekçesinde de şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye’nin ve özellikle bazı bölgelerinin/illerinin deprem riski yüksek olduğu tarihsel ve bilimsel olarak ortaya çıkmıştır. Bingöl, Muş, Van, Erzurum, Erzincan, İstanbul ve Çevresi, Maraş ve çevresi başta olmak üzere son yüz yıl içerisinde deprem yaşanmayan ve depremlerin tekrar etmediği bir bölge neredeyse yok gibidir. Van ilinde yaşanan Erciş (1941), Çaldıran (1976), Van (2011) depremleri ilin, depreme yönelik politikasının olması gerektiğini göstermektedir. Aynı şekilde özellikle metropol kentlerdeki deprem riskinin yaşanan acı tecrübelere rağmen dikkate alınmadığı gereken politika değişikliklerinin yapılmadığı görülmektedir. 6-7 şiddeti üzerinde yaşanan Adapazarı, Erzincan, Niksar-Erbaa, Tosya-Ladik, Bolu-Gerede, Varto, Karlıova, Gönen, Gediz, Yenice, Lice, Erzurum, Çaldıran, Erzincan, Ceyhan, Gölcük, Düzce, Van, İzmir, Maraş depremlerinin saniyelerle ifade edilen süresi yüz bine yakın yurttaşın ölümü ve yüz binlercesinin yaralanması ile sonuçlanmıştır. 6 Şubat 2023 depreminin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen deprem sonucu evsiz barksız kalan, yakınlarını kaybeden, kendisi yaralanan ve engelli kalan yurttaşların yaşadığı sorunlara kalıcı bir çözüm bulunamamıştır.

‘BİR KISIM YURTTAŞ HALEN DE PREFABRİK YAPILARDA YAŞAMAKTADIR’

Depreminde evleri yıkılan yurttaşların bir kısmının halen prefabrik evlerde ve çadırlarda kalmaktadır. 17 Ağustos 1999 yılında İstanbul ve Düzce Depremlerinin sonuçları esas alınarak bir deprem politikası geliştirilememiştir. Resmi verilerle 50 binden fazla kişinin saniyeler içinde yaşamını yitirdiği, milyonlarca kişinin ömür boyu etkisinde kaldığı 6 Şubat Depremi sonrasında da deprem riskinin devam ettiği, kalıcı bir dönüşüm politikasına dönülmediği, insanların yaşamlarını yitirmemesi için tedbirlerin alınmadığı görülmelidir.

‘DEPREM ÖNLENEMEDİĞİNE GÖRE ALINABİLECEK ÖNLEMLERE ODAKLANMALI’

Depremler önlenemediğine göre deprem durumunda alınabilecek önlemlere odaklanan politikalara öncelik verilmelidir. Yüzde 98’i aktif ve farklı deprem kuşakları üzerinde yer alan bir deprem ülkesi olarak Türkiye’de, birçok başlıkta deprem riskleri yüksektir. 30 Büyükşehir dışında kalan köylerde zorunlu deprem sigortası bulunmamaktadır. Türkiye genelinde binaların tasarımı, malzeme seçimi ve kullanımı açısından birçok risk artarak devam etmektedir.  Birçok şehirde acil yıkılması gereken veya yıkım kararı alınmış olmasına rağmen yıktırılmayan on binlerce bina ve yapı mevcuttur. Bu duruma rağmen “İmar barışı” adı altında deprem risklerini arttıran bir uygulama hayata geçirilmiş ve imar planları kâğıt üzerinde kalan metinlere dönüşmüştür. Son İstanbul (2019), Elazığ (2020), İzmir (2020) ve Maraş (2023)  depremlerinin yeniden hatırlattığı “toplanma alanları sorunu” çözülmüş değildir. Ayrıca bu depremler Türkiye’nin deprem sorununun kalıcı olduğunu bir kere daha göstermektedir.

‘KAR VE RANT HIRSI SONUCU OLASI DEPREM RİSKİ GÖZARDI EDİLMİŞTİR’

Depremlerde can kayıpları ve yaralanmaların önemli bir nedeninin yapı kalitesizliği ile ilgili olduğu bilinmektedir. Kar ve rant hırsı ile hızlı bir şekilde betonlaşarak dönüşen kentlerde olası bir deprem öngörüsü dikkate alınmamıştır. Büyük toplu konut projelerinde ve kentsel dönüşümlerde deprem riski göz ardı edilmemelidir. Depremlerde yaşanılan can kayıplarının ve yaralanmaların önemli bir nedeni de ilk 72 saat içerisinde müdahalenin yetersizliğine bağlı risklerin yüksek olmasıdır. Özellikle nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu merkezlerde acil müdahale ekiplerinin hazırlıklı oluşu ve gerekli eğitimlerden geçirilmiş olması can kayıpları ve sakatlanmaların daha az olmasına imkan sağlamaktadır. Kentlerde altyapı, toplu ulaşım, yangından korunma gibi sistemler, deprem riski öngörüsüyle inşa edilmelidir. Yurttaşların deprem farkındalığı ve kendilerinin almaları gereken önlemler hakkında bilinçlendirilmesi için de gerekli girişimler başlatılmalıdır.

Depremlerde can kayıplarının, yaralanma ve engelli kalma durumlarının daha az yaşanması, maddi ve manevi kayıpların önlenmesi için gerekli tespitlerin ortaya konulabilmesi,  gerekli girişimlerin başlatılması ve yasal değişiklik ihtiyaçlarının ortaya çıkarılması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.”