KÖŞE YAZISI: İDRİS YILMAZ
AJANS65 TV - Ankara kulislerinin temel gündemi, Blinken’nin Arkara ziyaretiydi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Türk mevkidaşı Hakan Fidan arasındaki buluşma, daha önceden yaşanan erteleme periyotlarının ardından gerçekleşti. Görüşme beklenenden uzun sürdü ve tarafların samimi bir diyalog içinde oldukları gözlendi. Fidan, Türkiye'nin tavrını net bir şekilde ifade etti ve Ankara'nın, İsrail'in bölgedeki eylemlerinde ABD'nin oynadığı rolü eleştiren bir tutum sergilediği belirtildi.
PROTOKOL VE İLK İZLENİMLER
Blinken'in aracının Dışişleri Bakanlığı önüne varışı sırasında meydana gelen küçük bir protokol hatası, sosyal medya üzerinde geniş yankı buldu. Fidan'ın, Blinken'in karşılama esnasındaki jestlerine mesafeli bir tavır sergilemesi, diplomatik çevrelerde konuşulan konular arasında yerini aldı.
BÖLGESEL KRİZ VE ULUSLARARASI TEPKİLER
Yaklaşık yarım saat sürmesi beklenen görüşme, iki saat yirmi dakika kadar devam etti ve içeriğinde Ortadoğu'daki gerilim öne çıkan bir konuydu. İki bakan, bölgedeki durumu tüm yönleriyle ele aldı. Fidan, ABD'nin bölgesel ve uluslararası imajı üzerinde durdu ve İsrail'in eylemlerinin, ABD'nin imajını zedelediğini vurguladı.
UYARILAR VE TALEPLER
Türkiye'nin, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği insanlık suçlarına yönelik eleştirilerini ABD'ye ilettiği ve dünya genelindeki tepkilerin altını çizdiği belirtildi. ABD'nin, İsrail'in eylemleri nedeniyle imaj zararı gördüğü ve bölgesel huzuru tehdit ettiği ifade edildi.
ABD'NİN FARKINDALIĞI VE TAVRI
Görüşmede, ABD'nin durumun ciddiyetinin farkında olduğu ve buna yönelik politikalarını gözden geçirme eğiliminde olduğu anlaşıldı. Ankara'nın taleplerine karşılık olarak ABD'nin "duraklama" ve "insani yardımların artırılması" gibi ifadelerle yaklaştığı aktarıldı.
ATEŞKES VE GELECEĞE BAKIŞ
Ankara'nın acil ateşkes talebine karşın, ABD'nin "duraklama" terimini kullanmayı tercih ettiği ve Gazze'nin boşaltılması gibi bir niyetlerinin olmadığı belirtildi. İki devletli çözümün önemine değinildi ve Türkiye'nin bu yönde garantör olma teklifini sunduğu ifade edildi.
KÜRESEL VİCDAN VE İNSANLIK ÇAĞRISI
Son olarak, dünya çapında yaşanan çocuk ve bebek ölümlerine karşı sessiz kalınmaması gerektiği, insanlığın bu trajedilere karşı ortak bir vicdan sergilemesi gerektiği vurgulandı. ABD yönetiminin, dünya kamuoyunun tepkisini dikkate alarak politikalarında değişikliğe gitmesinin beklendiği belirtilmiş oldu.
BÖLGESEL POLİTİKA VE FİDAN'IN TUTUMU
Hakan Fidan'ın, Ankara'daki görüşmede ABD'ye İsrail'in eylemlerine dair net mesajlar ilettikten sonra, geçmişte yaptığı Rojava ile ilgili açıklamalar, tutarlı dış politika anlayışı ve insan haklarına yönelik taahhütleri çerçevesinde ele alındığında dikkat çekici bir kontrast oluşturuyor. Fidan, Ankara’da gerçekleşen PKK’lilerin eyleminden YPG’yi sorumlu tutarak Rojava'yı tehdit etmişti. FidanTürk Silahlı Kuvvetleri'nin herhangi bir saldırıya kararlı bir yanıt vereceğini ve bölgede PKK ve YPG'ye ait yapıların tamamen meşru hedefler olduğunu belirtmişti.
ROJAVA AÇIKLAMASININ YANSIMALARI
Fidan'ın Rojava açıklaması, Ankara'ya yönelik Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdi'nin tepkisini çekti. Abdi, Fidan'ın sözlerine yanıt vererek, Ankara'daki saldırının faillerinin Suriye üzerinden gelmediğini ifade etti ve bölge altyapısının ile ekonomik kaynaklarının hedef alınmasının savaş suçu teşkil edebileceğini belirtti.
ÇELİŞEN PERSPEKTİFLER VE İNSANİ KRİZ
Fidan'ın geçmiş ve şimdiki tutumları arasındaki bu çelişki, Türkiye'nin bölgesel politikaları ve insan haklarına olan bağlılığının karmaşık doğasını gözler önüne seriyor. Rojava'daki sert açıklamalar ile Filistin'de yaşanan insani krize yönelik duyarlılık arasındaki bu farklı yaklaşımlar, Türkiye'nin farklı krizlere nasıl farklı yaklaşımlar sergilediğinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE TUTUMLULUK VE ÇOĞULCULUK
Türkiye'nin bölgesel politikalarındaki bu iki farklı duruş, uluslararası ilişkilerde tutarlılık ve çoğulculuğun önemine dair soruları beraberinde getiriyor. Fidan'ın Filistin konusunda ABD'ye yaptığı çağrının, Rojava'daki politikasını nasıl etkileyebileceği ve Türkiye'nin bu iki farklı krizde insan haklarına olan yaklaşımını nasıl dengeleyebileceği, ileriye dönük politikaların belirlenmesinde önemli bir nokta oluşturuyor.