Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Eğitim S.O.S. Veriyor” başlığı ile Türkiye’deki eğitim sistemine yönelik bir değerlendirme yazısı kaleme aldı. Oldukça sert ifadelerin yer aldığı değerlendirme yazısında, “Son OECD Raporuna göre Türkiye’de eğitimden memnuniyet %21 ile dibe vurmuş durumda” bilgisine yer verdi. Üniversitelerdeki eğitimlere de değinen Çelik, “Rektörler, çoğunlukla liyakat ve ehliyete göre değil, biat ve sadakate göre atanıyor” dedi. Eğitimde yetişmiş kadroların kızağa çekilmesine de değinen Çelik, “Her türlü israf kötü ve haram olmakla beraber bana göre en büyük israf, yetişmiş insan israfıdır” ifadelerini kullandı.

MUHİTTİN BOTAN / AJANS65 TV

Eski Milli Eğitim Bakanı ve Van Milletvekili Hüseyin Çelik, Türkiye’de eğitimin içinde bulunduğu duruma ilişkin bir değerlendirme yazısı kaleme aldı. Sert ifade ve eleştirilerin yer aldığı yazıda eski Bakan Çelik yayımlanan son OECD raporuna değinerek, “Son OECD Raporuna göre Türkiye’de eğitimden memnuniyet %21 ile dibe vurmuş durumda. ‘Ak Parti döneminde en uzun süre Milli Eğitim Bakanlığı yapan sensin’ şeklindeki itirazlar için hemen söyleyeyim. Ben görevi bıraktığım zaman bu oran %51 idi” ufadelerini kullandı.

Eğitimde yaşanan sorunların doğru tespit edilmediğine de değinen Çelik, “Hastalık doğru teşhis edilmezse tedavisi de doğru olmaz. Her türlü siyasi endişe ve mülahaza bir yana bırakılarak bu hayatî konu acilen masaya yatırılmalıdır” tespitine yer verdi.

‘ÜNİVERSİTELERDE DURUM DAHA DA VAHİM’

Üniversitelere yönelik de tespitlerde bulunan Çelik, “Üniversite cephesinde durum daha da vahimdir. Rektörler, çoğunlukla liyakat ve ehliyete göre değil, biat ve sadakate göre atanıyor. Onlar da dekan, yüksek okul ve enstitü müdürlerini tayin ederken aynı kriterden şaşmıyorlar. Bilimsel araştırma alanında İran’ın bile gerisindeyiz” eleştirilerinde bulundu.

Yurt genelinde üniversite sayılarının yüksekliğine yönelik yapılan eleştirilere de atıfta bulunan Çelik, “Üniversite sayısını arttırmamız gerekiyordu ve artırdık ama niteliği niceliğe kurban ettik” dedi.

‘MESELE EĞİTİMİN RUHUNUN OLMAMASIDIR’

Eğitim soruna yönelik yaşanan problemlere değinmeye devam eden eski Bakan Hüseyin Çelik, “Eğitim alanındaki Problemimiz, eğitimin fiziki mekanları, alet edevat meselesi değil; mesele, eğitimin ruhunun olmaması. Genel olarak İnsan kaynakları yönetimimiz berbat vaziyette” şeklinde ifade etti.

Bakanlıkta sık sık yaşanan kadro değişikliklerine yönelik de eleştirilerde bulunan Çelik, “Ak Partili bir bakan göreve başlayınca iktidar değişmiş gibi tepeden tırnağa bürokratları değiştiriyor. Eskiler henüz işe alışmış ve ısınmışken gidiyor, yerlerine gelen yeniler, epey bir süre acemilik ve bocalama devresi geçiriyor. Onlar işe tam hakim olmaya başlayınca bakan değişikliği rüzgarı onları da ‘havuza’ atıyor” eleştirisinde bulundu.

‘ELLERİNİ SOĞUK SUDAN SICAK SUYA KOYMADAN MAAŞLARINI ALIYORLAR’

Eğitime yönelik kaleme aldığı eleştirel yazısında Çelik şu ifadeleri kullandı:

“Bügün Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurumsal hafızası olan binlerce yetişmiş eğitim yöneticisi, sonbaharda dökülen gazeller gibi  “havuza” dökülmüş durumda. Bu insanlar elini soğuk sudan sıcak suya koymadan, çoğunlukla da evde oturarak maaş alıyor. Artık maaş almak için bankamatiğe gitmeye bile gerek yok. Hesaba yatırılır yaptırılmaz mobil telefon aracılığıyla maaş kullanıma hazır. Zaten artık onların adı ‘Havuz’ personelidir.

Her türlü israf kötü ve haram olmakla beraber bana göre en büyük israf, yetişmiş insan israfıdır. Eskiden, üst düzey bürokratlar görevden alındığı zaman APK uzmanı olarak atanıyordu. Her bakanlığın APK birimi, o zaman bankamatik elemanları ile dolu idi. APK’nın açılımı “Araştırma, Planlama ve Koordinasyon” idi ama uygulamada bu “Al Paranı Kaybol” anlamına geliyordu.

‘GÖREVDEN ALINANLAN ARAŞTIRMACI DİYE ATANIYOR’

Artık APK diye bir birim yok. Şimdi görevden alınanlar ‘araştırmacı’ olarak atanıyor.

İşsiz, güçsüz, kenara atılan  kimselere bu unvanın verilmesi, araştırma kavramının içini ne kadar boşalttığımızı gösteriyor.

Bunlar, anlayanlar için dost uyarısıdır. Mevlana, “iyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.” der. Dost yüzünüze ayna tutandır. Birileri size çürümüşlüğü gül gülistan gösteriyorsa bilin ki, o sizin asla dostunuz değildir.

Benden sonra gelen 7 bakanın, mevcut bakan arkadaşımız hariç, hepsine hayırlı olsun ziyaretine gidip, kendilerine bir telefon mesafesi kadar uzak olduğumu, destek olmak amacıyla bana bir şey düşerse seve seve üzerime düşeni yapmaya hazır olduğumu ifade ettim. Yeni bakan arkadaşımıza da gidip aynı vazifemi yapacağım.

‘TÜRKİYE VASIFLI GÖÇVEREN, ANCAK VASIFSIZ GÖÇ ALAN BİR ÜLKE’

Ne var ki,  bizim ülkemizde herkesin aklı kendisine yettiği için asla böyle bir talep gelmedi. Bu durum sadece Milli Eğitim’e mahsus da değil. Ne yazık ki bütün bakanlıklarda durum aynıdır.

Unutmayalım ki, eğitimde ayağı sağlam basmayan bir ülkenin ekonomide sağlam bir zeminde ilerlemesi mümkün değildir. Hele ki, Türkiye artık vasıflı göç veren ancak vasıfsız göç alan bir ülke iken….”

Sözcü yazarı: Havalimanında iki suya 170 lira verirken ellerim titredi Sözcü yazarı: Havalimanında iki suya 170 lira verirken ellerim titredi
Editör: İdris YILMAZ