Yaşanan ekonomik kriz ve yüksek enflasyon depresyonu tetikledi. Yapılan açıklamalara göre Türkiye’de Antidepresan kullanım oranı yüzde 76 arttı. Uzmanların aktardığına göre, özel kuruluşlar eliyle verilen psikoterapi hizmetinin pahalı olmasının ilaca yönelimi artırdığını söylüyor.

AJANS65 TV - Depresyon ilacı kullanımı hem dünyada hem de Türkiye’de git gide artıyor. Son olarak, Gıda ve İlaç Dairesi FDA doğum sonrası depresyonu için geliştirilen bir ilaca kullanım onayı verdi. Pandemi, savaşlar, iklim değişikliği derken bütün dünyada depresyon ilacı kullanımı yüzde 76 arttı.

2012'de 37 milyon 280 bin 936 kutu anti depresan ilaç kullanılırken, bu rakam 2019'da 49 milyon 857 bin, 2021'de 59 milyon 641 bin ve 2022'de ise 61 milyon 870 bin kutunun üzerine çıktı. Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre 2009'da kliniklere başvuran kişi sayısı pandemiden önce 4 kat artarak 12 milyonun üzerine ulaştı. 2018-2020 arasında 61 milyon kişi sinir sistemi ilacı, 12.3 milyon kişi de anti depresan ilaç aldı.

Kürtçe Uyarı Yazılarının Silinmesine 15 Barodan Tepki Kürtçe Uyarı Yazılarının Silinmesine 15 Barodan Tepki

Okan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Psikolog Evin Aydın Yöntem, anti depresan kullanımındaki artışı haberglobal.com.tr'den Ertan Altan'a değerlendirdi.

AİLE VE ÇEVRE DE ETKİLİ OLUYOR

Depresyonun, insanın biyo-psiko-sosyal-kültürel boyutlu bir varlık olması nedeniyle çok boyutlu bir konu olduğunu söyleyen Evin Aydın Yöntem şu ifadeleri kullandı:

“Ruh sağlığı, biyolojik özellikler ya da aile geçmişi gibi bireysel boyutların yanı sıra içinde yaşadığımız kültürün özelliklerinden ülkenin siyasi gündemine kadar pek çok belirleyiciyi kapsayan sosyal ve kültürel boyutları içerir. Örneğin içinde yaşadığımız ekonomik sistem, sosyo-kültürel yapı veya aile ilişkileri gibi olgulardan biri veya birkaçının üzerinden bireye etki eder.”

HAPLAR HIZLI İYİ HİSSETME ARACI

Depresyonun çok önemli bir ruh sağlığı sorunu olduğunu belirten Evin Aydın Yöntem şöyle devam etti:

“Nedenlerinin çoklu ve ilişkisel olduğunu düşündüğümüz bir olguya tek bir perspektiften bakmak doğru olmayacaktır. Ancak ne yazık ki günümüzde hızlı tüketim anlayışı hızlı iyileşme talebini de beraberinde getirmektedir. Örneğin insanlar sağlıklı beslenmek yerine tabletleştirilmiş besin takviyelerini kullanmaya daha yakın hissedebiliyorlar. Bu demek değildir ki bu takviyelerin kullanımı tümden yanlıştır. Ancak kontrolsüzdür. İlaç kullanımı da bu şekilde hızlı bir 'iyi hissetme' aracı olarak görülebilmekte ve kişiler ilaçların ya da takviye ürünlerin kullanımına bir doktor önerisi ya da reçetesine ihtiyaç duymaksızın başlama eğiliminde olabiliyorlar.”

PSİKOTERAPİ HER ŞEYİ ÇÖZEMEZ

Psikiyatrist Prof. Dr Arif Verimli ise ruhsal sorunların tedavisinde ilaç kullanımının öneminin altını çizdi. Ruhsal sorunlarla kliniklere başvuranların sayısının nüfusun artışıyla doğrudan orantılı olduğunu belirten Verimli, “Psikoterapi tek başına her şeyi düzelten bir uygulama değildir. İlaçlar zaman kazandırıcı ve hayat kurtarıcıdır” dedi.

Verimli şunları söyledi:

“İlaçların insanın düşünce ve davranışlarını değiştirebildiğine yönelik bilimsel bilgiler arttı. Bu konuda yapılan biyolojik çalışmalar son derece önemlidir. Psikoterapiler iyidir, hoştur ama biyolojik yaklaşımdan daha üstün bir yanı yoktur. Psikiyatri insandaki duygu düşünce ve davranışın hastalık olarak bozulmasını anlamaya çalışan tıp yani fen bilimi dalıdır. Psikoloji ise normal insan davranışlarını anlamaya çalışan sosyal bilim dalıdır. Fakat zamanı gelince ikisi birlikte kullanılabilir.”

Editör: İdris YILMAZ