Deprem bölgesinde kimsesiz çocukların akıbetine ilişkin tartışmalar yürütülürken, Eğitim Sen Van Şube Başkanlığı düzenlediği basın toplantısı ile deprem bölgesindeki çocukların akıbetini sordu. Açıklamada çocukların, İHH tarafından ayarlanan evlere teslim edildiği belirtildi.

AJANS65 TV - Maraş merkezli gerçekleşen ve büyük yıkımlara neden olan deprem felaketinin yaraları sarılmayı beklerken, deprem bölgesinde kimsesiz kalan çocukların akıbetinin ne olduğuna ilişkin tartışmalar da gündemde kalmaya devam ediyor.

Eğitim Sen Van Şube Başkanlığı düzenlediği basın açıklaması ile çocukların nerelere yerleştirildiğini Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı’na sordu.

Eğitim Sen Van Şubesinde gerçekleşen basın açıklamasını Şube kadın Sekreteri Funda Demir Bozkurt okudu.

Yaptığı açıklamada Bozukurt, “Depremin ilk günlerinden bu yana depremzede çocuklara devlet tarafından sahip çıkılmadığıyla ilgili iddialar ortaya atılmaktaydı. Bu iddialara ilişkin daha önce açıklama yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ‘Deprem bölgesinde şu ana kadar ailelerine ulaşılamayan refakatsiz çocuklar konusunda tek yetkili kurum bakanlığımızdır’ derken bizler bu çocukların bazılarının deprem bölgesinden alınıp İHH’nın ‘ayarladığı’ evlere taşındığını öğreniyoruz. Bunları doğrulayanların ailenin rızası vardı şeklindeki bahanelerini de asla kabul etmiyoruz. Kaldı ki bu çocukların birçoğunun ebeveynlerini kaybettiği gerçekliği ortada dururken” ifadelerine yer verdi.

‘Deprem kadar büyük bir felakettir’

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

“Depremzede ve kimsesiz olabileceği düşünülen çocukların tarikatlarla ilişkili olabilecek bir derneğe teslim edilmesi asla kabul edilemez.  Bizler çocuklarımızın yaşadığı bu trajedinin tarikatlar tarafından istismarına asla müsaade etmiyoruz. Tarikat ve cemaatler çocuklarımız için deprem kadar büyük bir afettir.

Bu nedenle soruyoruz;

Bakanlık hangi yasaya dayanarak İHH'ya çocuk teslim ediyor?

Bu durumda kaç çocuk var?

Çocuklar hangi yasal düzenlemeye dayanılarak buralara yerleştiriliyor?

Refakatsiz kalan çocuğun korunmasına ilişkin hizmetler ancak devlet tarafından ve yargı kararına dayalı olarak yapılabilir. Bu hizmetin, protokol adı altında yapılan düzenlemelerle özel kişilere, vakıf ya da derneklere verilmesi asla mümkün değildir. Bu durumdaki çocuklarla ilgili tüm iş ve işlemlerde çocukların üstün yararlarının gözetilmesi ve en yüksek koruma hizmetlerinden yararlandırılmaları devletin temel görevleri arasındadır çocukların sosyal hizmet kuruluşları dışında tutulmasının hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. Buradan tüm kamuoyuna bu konunun takipçisi olacağımızı duyurmak istiyoruz. Deprem bölgelerinde arama ilanı verilen ve refakatsiz çocuklara ilişkin yapılan çalışmaların bir an önce şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması ve depremden etkilenen bu çocukların maruz bırakıldıkları hak ihlallerinin önlenmesi gerekmektedir. Bu ihlallerin sonuçlarının onarılmasının devletin birincil yükümlülüğü olduğu da unutulmamalıdır. Bir an önce depremde ailesinin tamamını kaybeden çocukların durumuna yönelik ciddi bir takip sistemi kurulmalıdır.

Diyanetin açıklamasına tepki

Diğer taraftan, sosyal medyada “depremzede çocuklara koruyucu aile” kampanyaları başlatılırken, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun sitesinde, ailelerin evlat edindikleri çocuklara, "Öz evlat gibi davranmasının" doğru olmadığı ve "Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" açıklanmıştır. Evlat edinme dendiğinde maalesef ki Diyanet'in aklına gelen evlilik ve miras gelmiştir. Bu Diyanet'in çocukların cinsel istismarının önünü açan ilk açıklaması değildir. Daha önce Diyanet Vakfı yayınlarında 'evlilikte alt sınırın kızlarda 9, erkeklerde 12' olarak belirtildiği ortaya çıkmıştı hatırlarsanız. Ve 6 yaşından itibaren yıllarca cinsel istismara maruz kalan H.G.K.'nın duruşmasının üzerinden daha bir ay bile geçmediğini hatırlatmak isteriz. Diyanet çocuğu olmayan ailelerin kimsesiz çocukları büyütmek üzere yanlarına almalarında bir sakınca görmemekle beraber “evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle evlenme engeli olmadığı gibi evlatlığın kendi öz anne babası yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir” demektedir. Bu ifadeler hukuka ve Medeni Kanun'a aykırıdır ve bu açıklamaları yapanlar hakkında derhal işlem başlatılmalıdır.”

Editör: İdris YILMAZ