İsmailağa tarikatı liderlerinden ve aynı tarikata bağlı Hiranur Vakfı kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel'in kızını cinsel istismara maruz bırakmasına HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş sert tepki göstererek, “sene 2022 ve biz yavrularımızı tavuklar kadar, balıklar kadar dahi koruyamıyoruz” dedi.
Ajans65 Haber Merkezi - Edirne Cezaevinde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İsmailağa liderlerinden olan ve aynı tarikata bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel'in kızının altı yaşında dini nikahla evlendirip, sistematik cinsel istismara maruz kalmasına izin vermesine sert tepki gösterdi. Halk TV'nin “Sözüm Var” programına konuşan Demirtaş, "Bu dehşet tecavüz vakasının sarsıcı yönünü katmerleştirense cemaat, aile, hükümet, yargı, polis iş birliğinde gerçekleşmiş veya üstünün örtülmüş olması. İşte olayın bu yönü herkesi, hepimizi öfkelendirmenin yanı sıra haklı bir korkuya, kaygıya sevk ediyor. Bu organize, bu örgütlü kötülük şu anda ülkeyi yöneten zihniyetten güç alıyor ve işte bu nedenle ‘hiçbirimiz güvende değiliz’ duygusu hepimizi teslim alıyor, hepimizi ürkütüyor" dedi.
"Barış’a ve Emin Bey’e, tüm izleyicilere, Halk TV emekçilerine içten selam, sevgilerimizi gönderiyoruz" diyen Demirtaş, olaya ilişkin konuşmanın zorluğuna değinerek sözlerine şöyle başladı:
"Bırakın hakkında konuşmayı, düşünmesi bile zor, sarsıcı bir olayı, konuyu ele alıyorsunuz. Altı yaşında bir bebeğin, ‘evlilik’, ‘koca’, ‘tecavüz’, ‘gelinlik’, ‘anne ve babasının rızası’ gibi ifadelerle aynı cümle içinde geçmesi bile tüylerimizi diken diken ediyor. Öfkeden çıldırıyoruz, derin bir utanca gömülüyoruz.
‘Sene 2022 biz bebelerimizi tavuklar kadar, balıklar kadar dahi koruyamıyoruz’
Sene 2022 ve biz, Türkiye’de yaşayan insan türü olarak bebeklerimizi, yavrularımızı tavuklar kadar, balıklar kadar dahi koruyamıyoruz. Üstlerine titreyemiyoruz. O halde insan olarak aklımızla, icatlarımızla, yarattığımız teknolojik dünyayla böbürlenip övünmenin hiçbir anlamı kalmıyor. Bu nedenle insanlığımızdan utanıyoruz."
Olayın üstünün örtüldüğüne dikkat çeken Demirtaş, "Bu dehşet tecavüz vakasının sarsıcı yönünü katmerleştirense cemaat, aile, hükümet, yargı, polis iş birliğinde gerçekleşmiş veya üstünün örtülmüş olması. İşte olayın bu yönü herkesi, hepimizi öfkelendirmenin yanı sıra haklı bir korkuya, kaygıya sevk ediyor. Bu organize, bu örgütlü kötülük şu anda ülkeyi yöneten zihniyetten güç alıyor ve işte bu nedenle “hiçbirimiz güvende değiliz” duygusu hepimizi teslim alıyor, hepimizi ürkütüyor" dedi.
Birçok insanın ifadelerinden dolayı gözaltına alındığını ya da tutuklandığını vurgulayan Demirtaş şunları söyledi:
Düşünün ki twit atan öğrenci, bir sahnede şaka yapan sanatçı, bizler gibi düşüncelerini açıklayan siyasetçi, haber yaptı diye gazeteci, eşitlik ve özgürlük istedi diye Gezi direnişçileri işte bu yargının kararlarıyla hapislere atılıyor, yıllarca suçsuz yere tutuklu yargılanıyoruz, hukuksuzca cezalandırılıyoruz.
8 Martlarda, 25 Kasımlarda kadınlar, 1 Mayıslarda emekçiler, Newrozlarda Kürtler, ‘barınamıyoruz’ diyen öğrenciler karga tulumba, işkence yapıla yapıla ters kelepçeyle göz altına alınıyorlar.
Yani bir bebeğe organize tecavüz gibi bir insanlık suçunun ortaklarına ‘emanetiz’ hepimiz."
Kendisinin yargılandığı duruşmalara da atıfta bulunan Demirtaş, sözlerine şu ifadelerle devam etti:
"Örneğin bizim duruşmalarımız ayda 15 gün boyunca kesintisiz şekilde yapılıyor. Tutuklu şekilde, olabildiğince hızlı ‘yargılanıyoruz’ ama altı yaşında bir bebeğe (çocuk demeye dilim varmıyor çünkü daha bebek) tecavüz edenler, bunun üstünü örtenler gözaltına dahi alınmıyorlar, duruşmaları altı ay sonrasına bırakılıyor.
Bu rezaleti yıllardır bilip de gereğini yapmayanlar bakan sıfatıyla halen bize, toplumsal muhalefete parmak sallıyor, hakaret ediyorlar.
Kendine din alimi diyenler çıkıp bu vahşeti açıklamaya çalışıyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi pespayeleşmiş bir rant kurumu halen ‘ama’lı, ‘fakat’lı açıklamalar yapıp, ‘dinimize saldırmayın’ diyerek olayın vahametini dinle örtmeye çalışıyor.
İşte bu tecavüz dehşetinin korkunçluğunun katmerleşmesinin nedeni budur.
Kimsenin İslamiyet’i suçladığı yok. Ama birileri ısrarla “İslam’a saldırı var” deyip tüm inananları aynı safta toplanmaya çağırıyor. Bu tam bir rezillik, tam bir aymazlıktır! Tecavüz vahşetine tepki gösterenlerin İslam ile sorunu yok. Sorun, İslam’ı kullanarak tecavüzü, hırsızlığı, zulmü örtmeye çalışan aşağılık yaratıklardır.
Çözüm derhal seçimdir, çözüm bu çürümeyi durduracak ve erdemli topluma geçişi kolaylaştıracak köklü bir rejim değişikliğidir.
Çözüm demokratik, açık, özgür, eşit bir toplumu var edecek olan yeni bir devlet yapılanmasıdır.
Çözüm özgürlükçü laiklikte, bilimsel eğitimde, hakça bölüşümdedir.
Çözüm bağımsız, tarafsız yargıdadır.
Çözüm bu olayda da ortaya çıktığı gibi özgür basındadır.
Bu dehşet tecavüzü ortaya çıkarıp üstüne giden tüm gazetecilere, özellikle Timur Soykan ile Murat Ağırel’e gazetecilik cesaretlerinden ve emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Demek ki özgür basın olmasa olmuyor işte.
Umutsuz olmaya gerek yok, toplumsal muhalefet çok güçlüdür, bu gidişatı el ele vererek beraberce, mutlaka düzelteceğiz. Kimse korkmasın, enseyi karartmasın."