Sokakta, alışveriş yaptığımız iş alanında ve özellikle tarla ve sanayilerde çok sayıda çocuk işçilere rastlamak mümkün hale geldi. Son olarak ülkede yaşanan ekonomik istikrarsızlığın, yoksulluğu derinleştirmesi ile birlikte, çocuk işçi sayısını da arttırdı. Çocukların iş alanına sürüklenmesi eğitim ve sosyal haklarının da ellerinden almaktadır. Peki, çocuk işçiliği sadece bir emek sömürüsü müdür?

Haber: Muhittin BOTAN- Yasemin DİKİCİ

-AJANS65 TV- Toplumun en savunmasız kesimini oluşturan çocukların, emeklerinden yararlanmak ve emeği ucuza getirmek maksadıyla her yıl milyonlarca çocuk eğitimden kopartıldığı gibi, çocukluğunu dahi yaşama fırsatı bulamadan çalışma hayatına atılarak, kimileri en ağır koşullarda çalıştırılmaktalar. Bu çocuklar bırakalım gerektiği gibi beslenmeyi, en temel insani haklardan da çoğu zaman mahrum kalmaktalar. Konu kapsamında sorularımızı yanıtlayan Avukat Ebru Çelikkaleli, çocuk işçiliğinin basit, sıradan bir emek sömürü olarak ele alınmaması gerektiğini kaydederek, “çocuk işçiliği ile çocukların düpedüz gelecekleri ellerinden alınıyor. Eğitim hakkı, sağlıklı beslenme hakkı, oyun oynama hakkı, sağlıklı büyüme hakları bunlardan sadece birkaç tanesi. Bir de çocuk işçiler bir aşamadan sonra suça teşvik edilerek, bir nevi geleceğin suçluları olmaya itiliyorlar” ifadelerini kullandı.
Yer kürenin en temel sorunlarından bir tanesi çocuk işçiliği sorunudur. Birleşmiş Milletler (BM) hemen her yıl yaptığı çağrılarda tüm ülkeleri, çocuk işçiliğine karşı mücadeleye çağırmasına rağmen bu kapsamda beklenilen ilerleme bir türlü sağlanamamaktadır.
Çocuk işçiliği ile mücadeleyi temel gündem maddelerinden bir tanesi haline getiren BM, 2002 yılında aldığı bir karar ile 12 Haziran gününü “Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü” ilan ederek uluslararası topluma çocuk işçiliği sorununa odaklanma çağrısında bulundu. Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü'nün temel amacı; çocuk işçiliğiyle ilgili hem uluslararası hem de yerel düzeyde farkındalık yaratmak ve sorunun çözümü için her bireyi harekete geçirmek.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİNDE BEKLENEN İLERLEME SAĞLANAMIYOR
Çocuk emeği, dünyada ilginin en yoğun olduğu emeklerin belki de başında gelmektedir. Emeğin ucuz olması, sorgulama gücü ve bilincinden yoksun olması, itiraz etme hakkının olmaması çocuk emeğine olan yoğunluğun temel nedenini oluşturmaktadır.
Resmi olmayan verilere göre dünyada yaklaşık 160 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Her 10 çocuktan yaklaşık 7’si çocuk işçiliğinin en kötü biçimi olan tarım sektöründe çalıştırılmaktadır.
TÜRKİYE’DE DE DURUM GENELDEN ÇOK FARKLI DEĞİL
Çocuk işçiliğinde geneldeki acı tablo Türkiye’de de farklı değil. Çocuk işçiliği söz konusu olunca, var olan gerçekliği tam olarak yansıtacak bir fotoğraf bulunmamaktadır. TUİK, 2022 yılı itibari ile Türkiye’de 720 bin çocuk işçisi olduğu tespitine yer verilirken, ne yazık ki çocuk işçiliği hiçbir zaman tam anlamıyla resmi rakamlara yansımamaktadır.
Nitekim CHP 27. Dönem İstanbul milletvekili, şimdiki Urfa milletvekili Mahmut Tanal, TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde çocuk işçiliğini sordu. Önergede, Türkiye’de çocuk işçi sayısının 2 milyonu bulduğu ifade edilirken, son 9 yılda Türkiye’de 571 çocuğun iş kazasında yaşamını yitirdiği bilgisine de yer verdi.
TUİK verilerini gölgede bırakan bir başka veri de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden (İSİG) geldi. İSİG’in paylaştığı 2022 raporuna göre, Türkiye'de en az 2 milyon çocuk işçinin bulunduğu, bu sayının yaz aylarında 5 milyona yaklaştığı tespitine yer verdi.
İSİG'in 2021 verilerine göre de çocukların yüzde 30,8'i tarım, yüzde 23,7'si sanayi, yüzde 45,5'i hizmet sektöründe çalışırken, geri kalan yüzbinlerce çocuğun sokakta, küçük ve orta ölçekli işletmelerde, ağır ve tehlikeli işlerde sömürüldüğü bilgisini paylaştı.
KİMLERE ÇOCUK DENİR?
‘Çocuk’ kavramına yönelik farklı farklı tespitler olsa da Türkiye'nin de tarafı olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi 0-18 yaşları arasındaki her bireyi çocuk olarak kabul ediyor. Pek çok uluslararası kuruluşa üyeliği bulunan Türkiye, aynı zamanda uluslararası bu kurum ve kuruluşların çocuk haklarına ve çocuk istihdamına yönelik aldığı uluslararası kararların imzacıları arasındadır. Bunun sonucunda iç hukuk normu haline getirilen uluslararası sözleşme ve belgeler gereği çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması ve 15 yaşından küçük çocukların hiçbir şekilde çalıştırılmaması, 15-17 yaş aralığında bulunan çocukların ise ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaması taahhüt ve kabul etmiştir.
‘TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN EN KÖTÜ BİÇİMİ YAŞANIYOR’
Türkiye uluslararası tüm yönetmelik ve sözleşmelere imza atmasına rağmen maalesef pratikteki gerçeklik farklı işlemektedir. 182 sayılı ILO Sözleşmesi ve 190 sayılı Tavsiye Kararı çerçevesinde, Türkiye'de çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri olan, sokakta çalışma, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma, tarımda aile işleri dışında ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma yaygın olarak çocukların çalıştığı alanlar olarak öne çıkmaktadır.
ÇOCUKLAR NE ORANDA HANGİ İŞ ALANLARINDA ÇALIŞTIRILMAKTADIR?
Elde edilen verilere göre, Türkiye’de çocukların %41'i tarım, %28'i sanayi, %21'i ticaret, %10'u hizmet sektöründe çalıştırılmaktadır. Tarım sektörü başta olmak üzere bu işlerin önemli bir kısmı çocukların çalıştırılmaması gereken ağır ve tehlikeli işler kapsamında yer almaktadır.
Mevsimlik gezici tarımda çalıştırılan ya da aileleriyle göç yoluna çıkmak zorunda kalan çocuklar, okulların açık olduğu Nisan ayından başlayıp, Ekim-Kasım dönemine kadar son derece olumsuz koşullarda aileleri ile göçer hale geliyor. Sokaklarda çalıştırılan çocukların sayısı da maalesef azalmıyor. Özellikle mülteci çocuklarla birlikte çalışma yaşı daha da düşüyor. Çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılım hakları çalıştırılmaları ile birlikte ellerinden alınıyor.
‘YASALAR VE GERÇEK HAYAT BİRBİRİNDEN FARKLI’
Van’da avukatlık yapan Avukat Ebru Çelikkaleli çocuk işçiliği alanında yapmış olduğu araştırma ve çalışmaları ile tanınmaktadır. Çelikkaleli, çocuk işçiliğine ilişkin yasalarda belirtilenler ile pratik yaşamda karşılaşılan tablonun birbirinden çok farklı olduğuna dikkat çekerek, “Anayasanın 50. Maddesinde, ‘Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz; küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar, ücretli hafta sonu ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir’ ifadeleri yer alıyor. Ancak gerçek hayatta maalesef bu böyle olmuyor. Birçok alanda çocuklar, kendilerine son derece ağır gelebilecek işlerde çalıştırılmaktadır. Bunun başında da tarım sektörü gelmektedir” şeklinde konuştu.
‘İŞ KANUNU ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİ YASAKLAMIYOR’
Av. Ebru Çelikkaleli, İş Kanununa göre çocuk işçiliğinin suç olmadığını, İş Kanunu’nun 71. ve 85. Maddelerine atıfta bulunarak, 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının yasak olduğunu söyledi. Çelikkaleli, 15-17 yaş aralığında bulunan çocukların ağır işlerde çalıştırılamayacağını söylerken, diğer işlerde çalıştırılacak olan çocukların eğitim haklarının engellenmemesi gerektiğini, yasalarda da bunun mevcut onduğunu söyledi.
Yaptığı açıklamanın devamında Çelikkaleli, çocukların günlük olarak en fazla 7, haftalık olarak da en fazla 35 saat çalıştırılabileceğine dikkat çekerek, “kültür ve sanat alanında çalıştırılan çocukların da günde 8 haftada en fazla 40 saat çalıştırılabileceği belirtiliyor. Ayrıca kültür sanat alanında çalıştırılan çocuklar bir pedagog eşliğinde çalıştırılırken, diğer alanlarda çalıştırılan çocuklar böylesi bir şansa sahip değiller” dedi. Çocukların hangi işlerde çalıştırılamayacağına ilişkin de yasalarda çeşitli tespitlerin bulunduğunu söyleyen Çelikkaleli, “örneğin çocukların barlarda, kafelerde, madenlerde çalıştırılması yasak. Ama maalesef uygulamada işler kanunlardaki gibi yürümüyor” dedi.
‘STAJYER ÇOCUKLAR AĞIR İŞLERDE ÇALIŞTIRILIYOR’
Meslek okullarında okuyan çocukların staj yapmak amacıyla gittikleri iş yerlerinde farklı işlerde çalıştırıldığına ifade eden Çelikkaleli, “aslında staj yapılan yer de eğitimin, okulun bir parçasıdır. Staj yapmak amacıyla giden çocuklar, gördükleri teorik eğitimin uygulama biçimini de staj gördükleri yerde almaları gerekirken, öyle olmuyor. Birçok işyerinde stajyer çocuklar tamamen amaç dışı, ağır işlerde çalıştırılmaktalar” şeklinde konuştu.
‘ÇIRAKLAR İLE İLGİLİ YENİ DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ VAR’
Meslek lisesinde staj yapan çocuklara yönelik yönetmeliklerde ciddi boşlukların bulunduğuna dikkat çeken Çelikkaleli, “eğer siz bir meslek lisesi yapıyorsanız, büyükçe bir kampusun bulunması, bu kampusun bir kısmında teorik eğitimler verilirken, diğer kısmında da pratik eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Bu şekilde çocukların kendi mesleki alanları ile alakalı ne denli eğitim aldıkları da gözlemlenmiş olur. Hem teorik hem de pratik alanda denetim altında olan çocuklar hiç kuşku yok ki çok daha sağlıklı bir eğitim almış olacaklar. Ancak pratikte var olan ise, staj yapması gereken çocukların ucuz iş gücü olarak görüldüğüdür” şeklinde konuştu.
İşyerlerinin, stajyer çalıştırmalarında asgari ücretin belirli bir kısmının verildiğine dikkat çeken Çelikkaleli, “sigorta primleri alanında da teşvik alınıyor. Yani işyeri sahibi açısından oldukça avantajlı bir ortam hazırlanmış oluyor. Ancak işyeri sahibi bunu olumlu yönde değerlendirip stajyeri yetiştireceğine, onu ucuz işgücü olarak görüyor ve ne kadar ağır iş varsa orada çalıştırıyor” dedi.
‘KANUNA GÖRE BAZI İŞYERLERİ DENETİM DIŞIDIR’
Kimi iş yerlerinin denetim dışı olduğunu hatırlatan Çelikkaleli, “örneğin, çalıştırılan işçi sayısı 50 ve altı olan işyerleri denetim dışı iş yerleridir. Örnek olarak Tarım ve Orman işleri gibi ağır iş kapsamına giren iş yerleri de bu kapsamdadır. Bundan dolayı da buralarda çocuk işçilerin çalıştırılıp çalıştırılmadığı denetlenemiyor” dedi.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ MÜFETTİŞLİĞİ OLUŞTURULSUN’
Çocukların ağır işlerde çalıştırılmasının engellenebilmesi için farklı tedbirlerin alınması gerektiğini söyleyen Çelikkaleli, bu kapsamdaki önerilerini anlatarak, “Oluşturulacak çocuk işçiliği müfettişliği kurumu kapsamında çalıştırılacak müfettişlere gerekli eğitimlerin verilmesi ve sadece çocuk işçilere yönelik çalışmaların yürütülmesi sağlanmalı. Ayrıca denetim kapsamı dışında tutulan işyerlerinin de denetim kapsamına alınması sonucunda çocuk işçiliği önemli oranda yasalar kapsamına alınabilir” dedi.
Denetim alanında yaşanan sorunlardan kaynaklı özellikle tarımsal alanda çalışan çocukların eğitimlerinden uzak kaldıklarını kaydeden Çelikkaleli, “Türkiye’de mevsimlik işçilik mart ayından başlıyor, kasım ayında son buluyor. Bu aylar arasında maalesef çocuklar eğitimlerinden uzak kalıyorlar. Bu alandaki yasal düzenlemeler sağlam temellere oturtulmadan, çocuk işçiliğinin denetlenmesine yönelik özel müfettişler görevlendirilmeden ve bu alanda ciddi yaptırımlar hayata getirilmeden çocuk işçiliğine yönelik sıkıntılar da devam edecektir” açıklamasını yaptı.
Tarım işlerinde çalıştırılan çocukların ağır işlerde çalıştırılmalarının yanı sıra, uzun süre güneşin altında kaldıklarını da söyleyen Çelikkaleli, “bu çocuklar sadece eğitimlerinden uzak kalmıyor, bu denli ağır işlerde çalıştırılmalarına rağmen ne yazık ki yeteri düzeyde de beslenemiyorlar” dedi.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİNDE PARA CEZASI UYGULANMALI’
Yapılan denetimlerde kimi eksikliklere rastlanıldığı zaman, düzeltilmesi için ilgili işyerlerine süre verildiğini söyleyen Çelikkaleli, “bu durumda caydırıcı olunmuyor. Caydırıcı olabilmesi için bir yaptırımın olması lazım, yaptırım olmayınca sistem aynen devam ediyor. En iyi yaptırım ise, yönetmeliklere göre hareket etmeyen işyerlerine para cezasının uygulanmasıdır” dedi. Önerilerinin bu yönlü olduğunu söyleyen Çelikkaleli, böylesi bir uygulamanın diğer işyerleri üzerinde de etkili olabileceğini kaydetti.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SUÇ ORANLARININ ARTMASINA NEDEN OLUYOR’
Çok kötü koşullarda yetişen çocukların, belli bir süre sonra farklı alanlara yönelebildiğine dikkat çeken Çelikkaleli, “Bu da genellikle kabul görmeyen alanlar oluyor. Çünkü bu çocukların eğitim hakları ellerinden alınmış, durmadan ezilmiş, sömürülmüş durumdalar. Onlar da bir süre sonra kestirmeden para kazanma yolunu seçmeye yönelirler. Koşullar onları o tarafa itiyor. Ceza alanında çalışan bir avukat değilim ama, yapılan araştırmalarda işçi çocukların bir aşamadan sonra uyuşturucu, kaçakçılık, hırsızlık vb. suç alanlarına kaydıkları görülmektedir. Bunun için gerekli tedbirin alınması, topluma kazandırılmaları için bir takım projelerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Olay yine dönüp dolaşıp devletin sosyal politikalarına geliyor” dedi.
‘GELİŞMİŞ ÜLKELERDE ÇOCUK İŞÇİLİĞİ YOK DENECEK KADAR AZ’
Gelişmiş ülkelerde çocuklar ile ilgili bu konuların konuşulmadığını aktaran Çelikkaleli, “oralarda çocuk işçiliğine rastlama olasılığı neredeyse yok denecek kadar az. Kendi çocuklarını çalıştırmazlar. Olsa da muhtemelen göçmen veya mülteci çocuklarıdır. Onlar da buralardaki gibi ağır işlerde ve kötü koşullarda çalıştırılmazlar. Ayrıca oralarda devletlerin uygulamış olduğu sosyal politikalar var. Bu politikalardan dolayı çocuk işçiliği yok denecek düzeye indirgenmiş vaziyette” değerlendirmesinde bulundu.
‘KIZ ÇOCUKLARI ERKEN EVLİLİĞE SÜRÜKLENMEKTELER’
CHP’li Mahmut Tanal ‘Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü’ dolayısıyla TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde mevsimlik işçi çocuklarının karşı karşıya bulunduğu sorunları şu şekilde sıraladı:
“Artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalan çocuklar göç ettikleri şehirlerde çocuk işçi olarak çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Kız çocukları da benzer nedenlerle eğitim öğretimden uzaklaşarak erken evliliğe sürüklenmekte, kayıt dışı işgücü oluşturmaktadır.
Kız çocuklarının yaptıkları işlerin büyük çoğunluğu evde yapılan ücretsiz ev işleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Çocukların çocukluk dönemlerini yaşayabilmelerini sağlamak, onları her türlü fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel istismardan korumak; anne, baba ve çocukların bakımıyla yükümlü olanların yanı sıra devlet ve toplumun ortak sorumluluğudur.”
ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN YARATTIĞI TAHRİBATLAR
Çocuk işçiliği, çocukta ciddi tahribatların oluşmasına neden oluyor. Uzmanların yapmış olduğu araştırmalar neticesinde çocukta oluşan fiziki ve manevi tahribatlara dikkat çekiliyor. Hayata Destek Derneğinin konuya ilişkin oluşturduğu raporda, çocuk işçiliğinin çocuklarda zamanla yarattığı fiziki ve psikolojik olumsuzlukları şu şekilde sıralıyor:
“Çocuklar için zihinsel, fiziksel, sosyal ve ahlaki açıdan zararlıdır.
Çocukları taşıyamayacakları sorumluluklar üstlenmeye zorlar ve çocukların çocukluklarını yaşama ve gelişme haklarından yoksun bırakır.
Eğitimlerini engeller.
Sağlıklarını bozar.
Çocukları çalışma ortamlarında sözlü ve fiziksel şiddete, her tür ihmal, istismar ve tacize maruz bırakır.
Ağır iş koşulları en temel hak olan yaşama hakkının da ihlalini beraberinde getiriyor.
Ağır koşullarda, kendi bedensel güçlerini aşacak nitelikte çalıştırılan çocuklara bir takım psikolojik ve fiziksel sorular oluşur.
Çalışmalarımız ışığında gördük ki bu çocukların, hayallerini gerçekleştirebilecek yetenekleri kazanacakları, becerilerini geliştirecekleri, kendilerini keşfedebilecekleri eğitim hayatından uzak geçirdikleri her bir dakika aslında ortak geleceğimizden, refahımızdan ve istikrarımızdan çalınıyor. Uzun soluklu düşündüğümüzde, toplumsal zeminde çocuk emeği çok pahalı ve bedel çok ağır.”
‘TÜRKİYE’DE ÇALIŞAN ÇOCUK ORANI YÜZDE 18,7 OLDU’
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu’nun 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü dolayısıyla hazırlamış olduğu raporda, Türkiye İstatistik Kurumu, (TÜİK) 2022 yıl verilerine göre nüfusun yüzde 26,5'i çocuk olan Türkiye’de çalışan çocuk oranının yüzde 18,7 olduğunu, iş gücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oranın erkek çocuklar için yüzde 27, kız çocuklar için yüzde 10 olduğunun tespit edildiği ifadelerine yer veriliyor.
Raporda şu ifadeler dikkat çekiyor:
“Sosyal devlet anlayışı, devletin sosyal koruma yükümlülüğü ve bu yükümlülüğün amacı niteliğinde olan sosyal koruma sistemlerinin yoksulluk ve kırılganlıkla mücadele politikalarının uluslararası sözleşmelerde yer verilen çocuk ve işçi tanımlarının bağdaşmazlığı ön kabulü ile yürütülmesi çocuk işçiliğinin öncelikli olarak hukuki zeminde kabul edilemezliğine dikkat çekmek bakımından büyük önem taşımaktadır. Devletin çocuk işçiliğini önleme yönündeki sosyal koruma bilincinin yasal düzenlemelerde yer alması çocuğun insan haklarının bir gereği olup uluslararası norm niteliği taşımaktadır. Çocuğun işçi sıfatı taşıması çocukluk dönemini yaşayamamasına, eğitim hakkını tamamen kullanmasına ya da hakka erişiminin sınırlandırılmasına, bunun bir sonucu olarak diğer temel çocuk haklarından mahrum kalmasına, sağlıklı bir çevrede büyüme hakkının fiziksel ve zihinsel olumsuz sonuçlar nedeniyle ihlal edilmesine neden olmaktadır. Bu sebeple, çocuk işçiliğinin önlenmesi ve ortadan kaldırılması interdisipliner çalışma, tespit ve politikalarla mümkündür. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak her çocuğun tarlada çalıştığı değil güneşi izlediği, araba tamir etmeyip özgürce bisiklet sürdüğü, duvar değil tuval boyadığı günler için çalıştığımızı ve çocuk emeğini iş gücü kabul eden anlayışlara karşı olduğumuzu bildiririz.”
UNİCEF: COVİD-19 ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN ARTMASINA NEDEN OLDU
Çocuk işçiliği ile mücadele günü dolayısıyla hazırladığı raporda çarpıcı bilgilere yer verdi. Raporda, Çocuk işçiliğinin, dünyada en yaygın çocuk hakları ihlallerinden biri olmaya devam ettiğine dikkat çekilerek, “Dünya genelinde 160 milyon çocuk, diğer bir deyişle yaklaşık her on çocuktan biri çalıştırılıyor. Son yirmi yılda kaydedilen ilerleme ve kazanımlara rağmen, özellikle COVID-19 salgınının etkisiyle tüm dünyada ekonomik faaliyetlerde bulunan çocukların sayısı arttı. UNICEF, 9 milyon çocuğun daha, hane gelirindeki kayıpların telafi edilmesi amacıyla çocuk işçi olarak çalıştırılma riski altında olduğunu tahmin ediyor. Salgının sosyo-ekonomik etkileri, 100 milyon çocuğu daha yoksullukla karşı karşıya bıraktı. Yoksulluk arttıkça, buna bağlı olarak, çocuk işçiliği de artış gösteriyor” tespitlerine yer verildi.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ İLE İSTİKRARLI BİR MÜCADALE VAR’
Raporun devamında Türkiye ili ilgili şu değerlendirmeler yapıldı:
“Türkiye, yaklaşık 30 yılı aşkın süredir çocuk işçiliğiyle mücadelede istikrarlı bir ilerleme kaydetti. Ancak TÜİK’e göre halen 700.000’den fazla çocuk ekonomik faaliyetlere dahil ediliyor. COVID-19 salgını, yakın zamanda yaşanan depremler ve enflasyon gibi faktörler nedeniyle, Türkiye’nin çocuk işçiliğini sonlandırma yönündeki çabalarının olumsuz yönde etkilenmesi ve elde edilen kazanımların tersine çevrilmesi muhtemel. Son depremler ile birlikte, çocuk işçiliğine sürüklenme riski daha yüksek olan 350.000 mülteci ve göçmen de dahil olmak üzere, okul çağındaki yaklaşık dört milyon çocuğun eğitiminde aksamalar meydana geldi. UNICEF ve ortakları, depremlerden etkilenen bölgelerdeki toplulukların sağlık ve gelir kaybı, istihdam ve geçim kaynaklarının kesilmesi gibi nedenlerle artan dezavantajlı durumlarla karşı karşıya kalabilecekleri konusunda uyarıyor. Yoksullaşan aileler, hane gelirlerini arttırmak amacıyla olumsuz bir başa çıkma mekanizması olarak çocuk işçiliğine yeniden yönelebilir.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİ ÖNLEMEDE KOBİ’LER ÖNEMLİ BİR YERE SAHİPTİR’
Aynı durum, üretim maliyetlerini azaltmak isteyen işverenler için de geçerli. Depremlerin, bölgedeki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) ekonomik faaliyetlerini kesintiye uğratabileceği öngörülmekte. UNICEF, KOBİ’lerin çocuk işçiliğini önleme konusunda kilit bir role sahip olduğunu göz önünde bulundurarak, deprem sonrası yeniden yapılandırma faaliyetleri kapsamında KOBİ’lere özel ilgi göstermeye ve onları desteklemeye devam edecektir. Deprem öncesinde de bu konuya ağırlık veren UNICEF ve ortakları, 2022 yılında 4.500 iş yeri ziyareti gerçekleştirerek risk altındaki 3.000 çocuğun belirlenmesinde rol oynadı. Bu çocuklar, sonraki aşama olarak eğitim ve ilgili diğer kamu hizmetlerine yönlendirildi.
UNICEF Türkiye, Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde çocuk işçiliğini ortadan kaldırma ve çocukların ve ailelerin refahlarını geliştirme çabalarını hızlandırma taahhüdünü yinelemektedir. UNICEF, çocuk işçiliğinin ana nedenlerini ele almak ve tekrar etmesini önlemek amacıyla entegre sosyal koruma müdahalelerini desteklemeye, kaliteli ve kapsayıcı eğitime ve sosyal hizmetlere erişimi teşvik etmeye devam edecektir. UNICEF, depremlerden etkilenen illerde iyileşme ve yeniden yapılanma süreçlerini desteklemek üzere hükümet, sivil toplum, özel sektör ve bağışçılarıyla işbirliği içinde hareket etmekte; bu süreçte çocukların, tüm sosyo-ekonomik planlamaların merkezinde olması ve işgücü piyasalarının çocuk işçiliği olmaksızın çok daha güçlü olarak yeniden inşa edilebilmesi için çabalarını sürdürmektedir.”

Editör: İdris YILMAZ