Ebeveynler, çocuklarının başarılı olabilmesi için hemen her yolu denerler. Özellikle çocukları zeki olan anne ve babalar, bunun başarı için yeterli olduğunu varsayarak, öğrenciden direkt başarı beklemekteler. Zekanın başarı için yeterli olmadığını kaydeden eğitimci Neslihan Demir, “zeka yan becerilerle desteklenmedikçe istediğimiz başarıyı elde edemeyiz” değerlendirmesinde bulundu.

MUHİTTİN BOTAN / AJANS65 TV

VAN- Anne ve babaların en büyük hayallerinden bir tanesi, çocuklarının yüksek başarı düzeyini yakalamalarıdır. Bunun için hemen er yola başvuran, bütçelerinde aslan payını eğitime ayırmaktan geri durmazlar. Özellikle çocukları zeki olan anne-babalar, çocuklarına daha fazla yüklenerek, yüksek başarı düzeyi beklemekteler.

Konuya ilişkin Ajans65 TV’ye açıklamalarda bulunan Eğitimci Neslihan Demir, öğrencinin başarısı için salt zekanın yeterli olmayabileceğine dikkat çekti.

‘Hedefe ulaşamamak çocukta çaresizliğe yol açabilir’

Bir öğrencinin zeki olmasının oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Eğitimci Demir, ancak başarı için daha başka şeylerin de olması gerektiğine dikkat çekerek, “öğrencinin akademik başarısını etkileyen birçok unsur vardır. Birçok kişi zekanın başarı için yeterli olduğunu söylese de birçok yan becerilerle desteklenmedikçe istediğimiz başarıyı elde edemeyiz.

Eğitim ve öğretim dalında istenilen başarıya ulaşabilmek için anne babanın, öğretmenlerinin ve gideceği kurumun büyük etkisi vardır. Evebeynler zaman zaman farkında olmadan yada çok iyi niyetlerle çocuğuna yönelik bazı tutumlarda bulunmaktadır. Örneğin; anne yada babanın çocuğuna daha çok çalış demesi çocuğun daha çok çalışmasını sağlamaz. Öğrencinin başarma isteğini, hevesini canlandırmak için onun sınırlarına ve sorumluluklarına saygı duymak, başaracağına inanmak ve bu konuda ona güven vermek gerekir. Bunun yanında hedef belirlerken çocuğumuzun seviyesinin çok üstünde yada altında olmamasına dikkat  etmek gerekir. Çünkü hedefe ulaşamamak çocuğumuzda çaresizlik yaratabilir” değerlendirmesini yaptı.

‘Aşırı koruyucu ve denetleyici olmayın’

Demir açıklamalarına şu şekilde devam etti:

“Aşırı koruyucu ve denetleyici tutumlar da çocuğun kendi sorunlarına çözüm  üretebilmesine  ve de gelişmesine engel olmaktadır. Her ne kadar anne ve babanın bu yaklaşımında özünde iyi niyet bulunsa da çocuk gözünde sorun çözümcül değildir. Çoğu zaman yapılan davranışlardan bazıları da ‘Ne kadar başarı, o kadar sevgi’ mesajıdır. Belki de ebeveynlerin vermek istediği mesaj bu değildir, fakat çocuk  algısı bunu anlamakta güçlük çeker. Peki ne yapılmalıdır? Çocuk başarı seviyesi ne olursa olsun anne ve baba tarafından sevilmek ister. Çocuğumuzun başarı seviyesinin yükselmesi için aileler,  okul ve öğretmenler ile işbirliği içerisinde bulunmalıdır. Çocuklarının sınırlarını tanımaya çalışılmalıdır. Çocuğumuzu başka çocuklarla kıyaslama yapmak doğru değildir. Ergenlik dönemleri göz önünde bulundurularak çocukta değişim ve başkalaşım süreçlerine göre hareket edilmelidir. Uzun süreli nasihatlerden uzak durulmalıdır. Bazen kısacık bir sözlü ifade uzun süreli nasihatlerden çok daha etkili olabilmektedir.”

‘Önce öğrenciyi tanıma sonra bilgi verme’

Öğretmenlere yönelik de değerlendirmelerde bulunan Demir, “Öğretmenlerimiz öncelikle bilgi vermeden önce öğrencisini tanımalıdır. Her öğrencinin farklı kişiliği ve anlama yeteneği vardır. Öğretmen öğrencisinin öğrenme stillerini(görsellik- işitsellik-dokunsalık) dediğimiz algılama sistemlerini bilmek ve uygulamak zorundadır. Her bireyin kendine has öğrenme yolu vardır. Doğuştan var olan ancak gelişen özellikler arasında yer alan öğrenme stilleri  zeka ile aralarında doğrusal bağlantısı yoktur. Bu sebeple öğretmen öğrencisini doğru tanımalıdır.

Nasıl ki bir okulda, okul müdürü tarafından sergilenen liderlik ne kadar önemli ise sınıfta öğretmen tarafından sergilenen öğretimsel liderlik o kadar önemlidir. Etkili disiplinde bunların başında geliyor. Okul disiplini bir araya getirilmiş kurallar bütününden oluşmamalıdır. Velide bu konuda bilgilendirilmeli ve okulun kapısı herkese açık olmalıdır.

Öğrencinin başarısında öğretmenin etkisi vardır. Örneğin öğrencinin görüşü alınmadan öğretmen kendi kurallarını kabul ettirmeye çalışması, öğrencide başarıyı düşürecek ve etkileyecek bir davranıştır. Bu konuda çok yerinde olan bir eğitimcinin Chiu’nun etkili bir sınıf yönetimi öğretmen ve öğrenci arasındaki işbirliği kurma çabasına bağlıdır sözünü aktarmak istiyorum” şeklinde konuştu.

Demir, açıklamalarını şu şekilde sonuçlandırdı:

“Okulların yanı sıra özel öğretimlerinde öğrenci üzerinde etkin durumları vardır. Özellikle dershane öğretmenleri öğrencilerle birebir ilgilense de etkin öğrenmede öğretmenin rolü değişmez.

Geldiğimiz noktada şunu söyleyebilirim ki; öğrenci eğitimde tamamen eve, okula yada dershaneye bağlı değildir. Her birinde ayrı payı vardır. Ve her bir kurumda alacağı bilgi –beceri – başarı değişiklik gözetebilir. Bir bütün olarak bakılıp aradaki iletişimin kopmamasına önem verilmelidir. Unutulmamalıdır ki; zeka işlenmemiş bir elmas gibidir, işlendikçe ortaya çıkar.

Başarı çocuğun eseridir. Anne ve babalar bu yolculukta eşlik eden  zaman zaman rehberlik yolunda bulunan kişilerdir.

Editör: İdris YILMAZ