Gayana Gevorgyan, Van’a yerleşen Ermeni bir kadın. Zamanının çoğunu, Ermenilere ait olan ve bakımsız bırakılan kilise, mezarlık ve tarihi yapılar için mücadele vermekle geçiriyor: "Annemin anlattıkları hiç aklımdan çıkmıyordu. E vasiyet etmişti..."
AJANS65 TV - "Van sürekli aklımdaydı. Gitmek istiyordum. Tanıdıklar gitme diyordu ama ben kafama koymuştum bir kere. Annemin anlattıkları hiç aklımdan çıkmıyordu. E bir de vasiyet etmişti bir kere."
Artı Gerçek’ten Şenol Bali’nin haberine göre 63 yaşındaki Gayana Gevorgyan, Erivan’da doğup büyüdü. Erken yaşlarda yaptığı ve beş yıl süren evliliğinden iki çocuk sahibi oldu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından çocuklarıyla beraber Rusya’ya taşınsa da onların ısrarı üzerine Erivan’a döndü.
Çocuklarını büyüttükten sonra ise Türkiye’ye gelme kararı aldı... 2000 yılında İstanbul’a yerleşti; burada hasta bakıcılığından garsonluğa kadar birçok işte çalıştı. Daha sonra tanıştığı Samsunlu biriyle evlendi. 20 yıldır bu evliliğe devam eden Gevorgyan, Ermenistan’a gidip gelmeye devam ediyor, oradaki çocukları da sık sık kendisini ziyarete geliyor...
Gevorgyan aslında bir vasiyetin izini sürüyor: 1915'te yerlerinden edilen atalarının yaşadığı, göçertildiği toprakları arıyor... Gevorgyan, anne ve babasının buraya dair anlattığı hikayelerle büyüyor. Genç yaşlara geldiğinde ise kökeniyle ilgili bir arayış başlıyor. Kimlerdi, nereden gelmişlerdi?
Sonra öğrenmeye başlıyor:
“Atalarım nerde yaşamış, nereden gelmiş diye... Babam anlatıyordu sürekli; nasıl zulüm görmüşler, ne şartlarda ayrılmışlar hepsini anlatıyordu. Küçük bir çocukmuş o zamanlarda. Ben de buraları görme şansım olur mu diye küçük yaşlardan beri düşünüyordum. Yaşadıkları yeri görmek, kalmışsa bağ bahçelerine girmek nasıl olur diye hayal ediyordum."
'ANNEM BURANIN TOPRAĞINA DOKUNDUĞUNDA SAATLERCE AĞLADI'
Baba tarafı Erzurum Hınıs’tan, anne tarafı ise Van Gevaş’tan sürülmüş Gevorgyan’ın. Annesinin vasiyetini önceliyor ve 2009 yılında ilk defa Van’a geliyor. Şu ifadelerle anlatıyor annesinin atalarına ait köyünü ilk görüşünü:
"Van sürekli aklımdaydı. Gitmek istiyordum. Tanıdıklar gitme diyordu ama ben kafama koymuştum bir kere. Annemin anlattıkları hiç aklımdan çıkmıyordu. E bir de vasiyet etmişti bir kere. Gevaş’a, atalarımın yaşadığı İşkirt (Dereağzı) köyüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve 'Benim sonum burada olacak' dedim. Saatlerce gezdim, toprağı kokladım, taşlara baktım. Sonra buradan toprak aldım, anneme götürdüm. O toprağa dokunduğunda saatlerce ağlamıştı."
“Annem ben de geleceğim demişti" diye devam eden Gevorgyan, devamında bir ev almaya ve Van’a yerleşmeye karar veriyor. Annesine sözü de buydu. Annesi, ömrünün sonunda toprağını kokladığı annesinin mezarını görmek istiyordu. Gevorgyan da ev alacaktı ve annesini yanına alarak bu hayalinin gerçekleşmesine vesile olacaktı. 2015 yılında bir ev alarak kente yerleşti ama annesi o sırada vefat etti.
'DEĞİRMENLERİ KISMEN DURUYORDU'
Hınıs’a da gitmiş Gevorgyan. Baba tarafının yaşadığı köyü, işlettikleri değirmeni görmüş: "Babamın atalarının yaşadığı yere de gitmek istedim. Dedelerimin yaşadığı Hınıs’a da gittim. Anlatılanlardan tanıdım onların yaşadığı yeri. Değirmenleri hâlâ kısmen duruyordu. Oradan da toprak aldım. Neden bilmiyorum ama oradan soğudum ve Van’da kalmam lazım dedim kendi kendime. “
TÜM VAKTİNİ ERMENİLERDEN KALAN KİLİSELERİ KORUMAYA ADIYOR
Zaman, Gevorgyan’ın annesinin hayalini gerçekleştirmesine karşı çıkıyor ancak bu onu daha büyük bir mücadeleye zorluyor. Gevorgyan, kente yerleştiği günden bu yana bütün zamanını Ermenilerden kalan kiliseleri, ibadethaneleri ve hatta mezarlıkları korumaya ayırıyor, “Hayatımın tek amacı bu” diyor.
Van’da Ermenilerden kalan 100 dolaylarında kilise bulunuyor. Bunların çoğunun yerinde ya sadece taşlar kalmış ya da ayakta kalan küçük bir kısım. Restore edilmiş iki kilisesi ise Akhtamar Adası’nda bulunan Surp Haç Kilisesi ve Edremit’te bulunan Edremit Kilisesi.
“Yüzde 62 engelliyim ve emekli maaşıyla geçiniyorum. Bu maaşla bazı kiliselere mum alıyorum veya temizliğini yaptırıyorum. Allah rızası için yapıyorum bunları” diyen Gevorgyan’ın tek amacı, zamana ve definecilerin tahribatlarına karşı direnebilmiş bu yerleri koruyabilmek.
'KİLİSELERİN DURUMU ÇOK KÖTÜ'
Şöyle anlatıyor, definecilerin verdiği zararı: "Yıllardır buradayım. Atalarımızdan kalan bütün kilise ve ibadethaneleri gezdim. Hepsini kazmışlar, hayvan bağlamışlar. Çok üzücü. Van Kalesi’nin altındaki kiliseye gittim iki gün önce. Çöp içinde, bira şişeleri var. Hatta orada bekleyen definecileri bile gördüm. Kahroluyorum bu manzarayı gördüğümde. Kiliselerin durumu çok kötü. Bunun önüne geçmek için çok çabalıyorum. Validen, belediye başkanlarına kadar herkese gidip geliyorum buraları korusunlar diye."
DEFİNECİLERE TEPKİ: ERMENİLER ALTIN YEMİYORDU Kİ
Gevorgyan, “Kilisede altın olur mu. Cami gibi bir yer orası. Ermeniler altın yemiyordu ki... Onların da fakiri var zengini var. Altınlarını saklamışlar evet doğru ama bu kilisede ne arasın. Kilisenin tepesini bile kazmışlar, taşlarını çıkarmışlar. Orada altın mı var?" diyerek definecilere sesleniyor.
MEZARLIK İÇİN DEFİNECİLERE BAŞVURDU
Sadece kiliseler değil, kentteki Ermeni mezarlıkları da definecilerin hedefinde... Definecilik faaliyetinden dolayı kazılan birçok mezarlıkta kemiklerin toprak üstüne çıktığı oluyor...
Gevorgyan, geçen yıl Van Kalecik’te bir mezarlığın traktörle kazıldığını söylüyor. Çıkan kemikleri elleriyle tekrar toprağa gömdüğünü, yetkililere başvurmasından sonra bölgenin SİT alanı ilan edildiğini söylüyor.
'BURADAKİ HALKIN ERMENİLERİ ÖZLEDİĞİNİ HİSSEDİYORUM'
Peki yöre halkı onu ve çabasını nasıl karşılıyor? "Beraber yaşadıkları insanları özlemişler" diye yanıt veriyor, kendisinin de tarihiyle bağ kurduğunu ekliyor:
"Ben buraya aitim. Ölene kadar burada yaşayacağım. Beni çok seviyorlar. Bir sözümü iki etmiyorlar. Ben atalarımın topraklarını özlemişim, onlar da beraber yaşadıkları insanları. Buluştuk yani. Buradaki halkın Ermenileri özlediğini hissediyorum. Onlar Ermenileri görmemiş ki. Büyükleri anlatmış, Ermenilerin ne kadar dürüst, çalışkan ve zanaatkar olduklarını. Ben de Ermeni turistleri buraya getirmek için gece gündüz çalışıyorum. Gelip görsünler diye. Son yıllarda baya gelmeye başladılar."
Gevorgyan’ın çabaları sonucu, kente gelen Ermeni turist sayısı oldukça artmış. Ermeniler, Van Gölü'ndeki Akhtamar Adası'nda bulunan Surp Haç Kilisesi'nde, her yıl eylül ayında yapılan ayin dışında da kente gelmeye başlamış. Gevorgyan, turistlerin birçoğu ile yakından ilgileniyor, gezdiriyor, evinde ağırlıyor veya bir otele yerleştiriyor. Ancak bakımsız ve tahrip edilmiş kiliseleri turistlere göstermemeye gayret ettiğini ifade ediyor: "Çünkü üzülürler, buraya karşı algıları değişir veya bir daha buraya gelmezler diye..."
Ermenistan'a gittiğinde de Van’ı anlatıyor Gevorgyan. Orada artık tanınmaya başlanmış ve fiili bir elçi gibi kabul gördüğünü belirtiyor: "Her gidişimde TV programlarına katılıyor ve Van’ı anlatıyorum. Buranın güzelliklerini anlatıyorum. 'Gelin' diyorum herkese. Dedelerinizin yaşadığı görün diye. Bir ara buradan toprak götürdüm herkes paylaştı evine götürdü."
DERNEK KURACAK
Turistlerin gelmesinin kente de kazanım sağlayacağını dile getiren Gevorgyan, bir de dernek kuracakları bilgisini veriyor. Hazırlıklarını sürdürdüğü derneğin, iki toplum arasında bir köprü olacağını ve burada Ermenilerden kalan kilise, mezarlık ve tarihi yapıların korunması için mücadele edeceğini ekliyor.