İmamoğlu’na verilen cezaya yönelik tepkiler devam ediyor. AP Türkiye raportörü Nacho Sánchez Amor, İBB Başkanı İmamoğlu'na verilen hapis ve siyasi yasak kararını eleştirerek, "İmamoğlu da son davayla birlikte bir nevi siyasi rehine olmuştur" dedi.
Gazete Duvar’dan Menekşe Tokyay’ın haberine göre, Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi ve Türkiye Raportörü Nacho Sánchez Amor, 19-20 Aralık tarihleri arasında Türkiye’de gerçekleştirdiği misyonunu tamamlayarak salı akşamı Ankara’da Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nda bir basın konferansı gerçekleştirdi.
Türkiye Raportörü’nün ziyareti, Avrupa Birliği'nin (AB) yasama organı olan Avrupa Parlamentosu’nun açıklayacağı yıllık Türkiye raporunun hazırlıkları kapsamında olup hükümet, yargı, siyasi partiler, medya, düşünce kuruluşları ve sivil toplum temsilcileriyle yaptığı üst düzey görüşmelerin çıktılarını içeriyor.
Amor Ocak ve Şubat aylarında İstanbul’da görüşmeler yapacak
Sánchez Amor, ocak ve şubat aylarında İstanbul’da sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmelere devam edecek.
Avrupa Parlamentosu raporunun yayımlanması ise, Türkiye’deki seçim tarihinin açıklanmasına bağlı. Zira, Parlamento’nun kurallarına göre, ilgili ülkede seçim olması durumunda raporun açıklanması askıya alınıyor.
Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunlardaki arabuluculuğundan olumlu ifadelerle söz eden Sánchez Amor, “Türkiye’nin tahıl koridoru anlaşmasındaki arabulucu rolünü hep takdir ettik. Ama bunun katılım süreci ve insan haklarının durumuyla ilgisi yok. AB’ye katılım, bir toplum modeline katılımdır. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin önerdiği toplum modeli Hollanda toplumu mu, Rusya mı? Bu, sorulması gereken bir soru” dedi.
‘Kuvvetler ayrılığı yok’
Türkiye’nin insan hakları, temel hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü konusunda Avrupa standartlarına uygun düşmeyen adımlar attığını belirten Türkiye Raportörü, “Adalet ve Kalkınma Partisi’nde tek kişinin sözünün geçtiği, kuvvetler ayrılığının ve denge-denetleme mekanizmasının olmadığı bir toplum modeli ortaya konuyor” diye konuştu.
Sánchez Amor, misyon ziyareti sırasında görüştüğü tüm tarafların -iktidar ve muhalefet partisi temsilcileri dahil- Türkiye’nin AB değerleri yönünde ilerlediğini ve hedefin tam üyelik olduğunu söylediklerini de aktardı.
Sanchez Amor, Türkiye’nin aday ülke olarak kendi dış politikasını uygulama hakkının olduğunu, ama bu esnada saldırgan açıklamalardan kaçınması ve diplomatik yollardan sapmaması gerektiğini de kaydetti.
‘Demokratik ülke ile önemli ülke arasında seçim yapmanıza gerek yok’
Türkiye Raportörü, “Uluslararası arenada önemli bir ülke olup, aynı zamanda olgun, gerçek ve liberal bir demokrasi de olabilirsiniz. Türkiye kamuoyunda sanki önemli bir ülke olmakla demokratik bir ülke olmak arasında bir tezat var sanılıyor. Ancak bu hatalı bir yaklaşım. İkisi arasında seçim yapmanıza gerek yok” dedi ve devam etti:
“İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda Avrupa Parlamentosu olarak endişeliyiz. Bu alanlarda bir ilerleme yok. Son dönemde bu iki konuda hep kötü haberler aldık. Bir siyasetçiye tokat atan bir polis memurunun videosunu bile izledim son iki günde. Yargı reformlarında taahhüt edilen kanun değişiklikleri yapılmadı. Yargı öngörülemez durumda. Toplantı hakkını engellemek üzere gözaltı mekanizması kullanılıyor. İmamoğlu davasında davanın tam ortasında hakim değişikliği yapıldı, bu durum asgari demokratik standartlarda bile kabul edilemez.”
'İmamoğlu davasının siyasi sonuçları var'
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili hapis cezası ve siyasi yasak kararını 14 Aralık günü sosyal medya hesabında “Olanaksız görülüyordu ama oldu. Türkiye’de adalet çok vahim durumda ve siyasi amaçlar için kullanılıyor. Çok üzücü bir gün” şeklinde eleştirmiş olan Sánchez Amor, İmamoğlu davasının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tüm kararlarına rağmen Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunmasına benzer şekilde hukuki sonuçların yanı sıra siyasi sonuçları olduğunu da kaydetti ve ekledi:
“İmamoğlu da son davayla birlikte bir nevi siyasi rehine olmuştur. Yaptığım görüşmelerde bir üst mahkemenin bu durumu düzelteceği yönünde bir beklenti mevcut, ancak bu mahkeme kararının da seçimle ilişkili olduğu yönünde bir değerlendirme var. Avrupa’da ifade özgürlüğü standartlarına göre böyle bir açıklamanın herhangi bir hukuki sonucu doğmamalıydı. Avrupa’da bir kamu görevlisine yönelik olarak, standart bir insana söyleyeceğinizden daha saldırgan ifadeler kullanabilirsiniz. İnsanlar bir demokraside serbestçe konuşabilmeliler.”
HDP'ye kapatma davası: tüm bu davalar Türkiye'nin imajına zarar veriyor
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde açılan davada yasal süreç devam ederken, AP Türkiye Raportörü’nün konuya dair yorumu ise şu şekilde oldu:
“Tüm bu davalardan sonra, uluslararası bağımsız gözlem misyonlarının Türkiye’ye geldiklerinde bu seçimlerin adil bir ortamda yapılabildiğini söyleyebileceklerine inanıyor musunuz? Ben sokaktaki şu kişiyi sevmiyorum, şu kişinin cezaevinden çıkmasını istemiyorum diyerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamaktan kaçınamazsınız. Avrupa Konseyi üyesiyseniz AİHM kararlarını uygulamakla yükümlüsünüz. Tüm bu davalar ve kararlar Türkiye’nin uluslararası imajına zarar veriyor. Oysa iyi bir imaj, Türkiye siyasetinde bir kazanımdır ve bu imajı çok iyi askeri teknolojiler üreterek sağlayamazsınız.”
Sánchez Amor, Avrupa Parlamentosu’nun seçim sonucu ne olursa olsun Türkiye ile güven içeren bir ilişkiye geri dönmeyi hedeflediğini de kaydetti.
Avrupa Parlamentosu'nun tavsiye kararı niteliğinde olan 2021 Yılı Türkiye Raporu, bu yıl 7 Haziran’da AP Genel Kurulu'nda kabul edilmiş; temel haklar ve özgürlükler konusundaki endişeler dile getirilirken, Türkiye'nin “ısrarla Avrupa Birliği’nin değer ve standartlarından uzaklaştığı” belirtilmişti.