21 Şubat Dünya Anadil Günü ve Dillere Karşı İşlenen Suçlar

Etnik diller, kültürlerimizin can damarıdır. Onları korumak, insanlığın çeşitliliğini ve zenginliğini yaşatmaktır.

Abone Ol

Etnik dillerin yok oluşu, toplumların ruhunun sessizce sönmesine benzetilebilir. Her dil, özgün düşünce yapıları, dünyaya bakış açıları ve duygusal ifade biçimleri barındırır. Bir dilin yok oluşu, insanlığın dünyayı algılayışının ve ifade edişinin eşsiz bir yönünü kaybetmesi demektir. Dil, sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde, bir topluluğun hafızasını, hayallerini ve umutlarını da taşır.

Metropollere göç eden Kürt ailelerin yaşadığı dil kaybı, bu gerçeğin canlı bir örneğidir. Ana dillerini terk edip Türkçe'ye yönelen bu aileler, zamanla çocuklarının Kürtçe konuşamaz hale gelmesine tanık olmuşlardır. Bu, sadece Kürdistan ve Türkiye için geçerli değil; Kanada'nın Calgary kentinde yaşayan göçmen ailelerin tecrübeleri de anadilin korunmasının önemini vurgular. Hintçe anadilini bırakıp İngilizce öğrenen ailelerin deneyimleri, anadilini kaybetmenin kültürel bağlantı, aidiyet duygusu ve etnik kimlik üzerinde yarattığı boşluğu göstermektedir. Dilin, bir kültürün ve kimliğin taşıyıcısı olduğu bu örneklerle açıkça ortaya çıkmaktadır.

UNESCO verilerine göre dünya genelinde yaklaşık 7.000 tanınmış dilin yarısı tehlike altında ve bunların 1.500'ü özellikle risk altında. Tehlike altındaki bu dillerin çoğu yerli halklara aittir. Bir yerli dilin kaybolması, sadece o topluluğun bilgisinin kaybolması değil, aynı zamanda dünyanın kültürel ve biyolojik çeşitliliğinin zarar görmesi anlamına gelir. Yerli dillerin ve kültürlerin korunması, kültürel çeşitliliği ve insanlık mirasını korumanın yanı sıra, sürdürülebilir kalkınma için de hayati önem taşır.

Çözüm yolları arasında eğitim sistemleri, teknoloji, medya, sanat ve edebiyat önemli roller oynar. Çeşitli dillerde multimedya içeriklerin üretilmesi, dijital sözlüklerin ve dil öğrenme uygulamalarının geliştirilmesi, etnik dillerin canlı tutulmasına yardımcı olabilir. Yerel toplulukların bu dilleri koruma ve yayma çabalarına destek olmak, sosyal medya ve diğer dijital platformlarda bu dillerin görünürlüğünü artırmak da etkili yöntemler arasındadır.

Etnik dillerin korunması ve yaşatılması, insanlığın ortak mirasına sahip çıkmak anlamına gelir. Bu, sadece dilbilimcilerin veya o dili konuşan toplulukların değil, tüm insanlığın sorumluluğudur. Dilin korunması, kültürel çeşitliliğin ve insanlık tarihinin zenginliğinin korunması demektir. Bu çabalar, sadece geçmişe saygı göstermek değil, aynı zamanda gelecek kuşaklara miras bırakmakanlamına gelir. Etnik dillerin korunması, tüm insanlık için bir onur meselesidir.

Rawest Araştırma'nın Eylül-Ekim 2019 tarihlerinde 8 il ve 25 ilçede Kürt ebeveynlerle yürüttüğü araştırmanın bulguları, Kürt dili ve kültürünün korunması konusunda önemli veriler sunmaktadır:

- Ebeveynlerin büyük çoğunluğu çocuklarının Kürtçe öğrenmesini isterken, bunun için yeterli çaba gösterenlerin oranı düşüktür. Çoğu ebeveyn, çocuklarının çevresindeki Türkçe uyaranların baskın olmasından ve bu durumu kendi çabalarıyla aşamamaktan yakınmaktadır.

- Ebeveynlerin kendi aileleri ile ana dili kullanım oranı ile çocuklarının ana dili kullanım oranı arasında önemli bir düşüş görülmektedir. Ebeveynlerin anne-baba ile sadece Kürtçe konuşma oranı %48 iken, bu oran çocuklarda %13'e düşmektedir.

- Araştırmaya katılan ebeveynler ile çocukları karşılaştırıldığında, Kürtçe kullanımı yaklaşık 1/3 oranında azalmış, Türkçe kullanımı ise aynı oranda artmıştır.

- Ebeveynler, çocuklarını Kürtçe eğitiminin yer aldığı okullara göndermek ve Kürtçe'nin Türkçe ile birlikte resmi dil olarak kabul edilmesini talep etmektedirler.

Kapatılan Kürt basın kuruluşları ve medya platformları, Türkiye'de Kürt dili ve kültürünün korunmasına yönelik zorlukları gözler önüne sermektedir. Azadiya Welat gazetesinin ve diğer medya kuruluşlarının kapatılması, Kürt dilinin ve kültürünün ifade özgürlüğüne yönelik ciddi engelleri ortaya koymaktadır. Bu tür kısıtlamalar, Kürt toplumunun kültürel ve dilsel ifade biçimlerini sınırlamakta ve toplumsal hafızanın korunmasını zorlaştırmaktadır.

Bu kültürel ve dilsel kayıpların önüne geçmek için atılabilecek adımlar arasında, yerel toplulukların desteklenmesi ve yerli dillerin eğitim sistemlerine entegre edilmesi öne çıkar. Özellikle, Kürt toplulukları için bu, hem dilin korunması hem de kültürel kimliğin güçlendirilmesi açısından büyük önem taşır.

Rawest Araştırma'nın Eylül-Ekim 2019 tarihlerinde Türkiye'deki Kürt ebeveynlerle yaptığı araştırmaya göre; ebeveynlerin çoğu çocuklarının Kürtçe öğrenmesini isterken, aktif çaba gösterenlerin oranı yalnızca üçte bir civarındadır. Bu durum, eğitim sistemlerinin ve medya içeriklerinin bu dillerin korunması ve geliştirilmesinde ne kadar önemli bir rol oynayabileceğini gösterir. Kürtçe'nin eğitim ve medya alanlarında daha fazla yer alması, bu dili konuşan toplulukların kültürel ve dilsel mirasını koruyarak gelecek nesillere aktarılmasına olanak sağlar.

Eğitimde dil çeşitliliğini desteklemek, özellikle Kürtçe gibi azınlık dilleri için hayati önem taşır. Örneğin, Kürtçe'nin (ve diğer yerel dillerin) eğitim müfredatına dahil edilmesi, bu dillerin konuşanları arasında dil bilincini ve kullanımını artırabilir. Bu, aynı zamanda öğrencilere farklı kültürel arka planlardan gelen akranlarına karşı anlayış ve saygı geliştirme fırsatı da sunar.

Medya ve teknoloji sektörleri de etnik dillerin korunması ve geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Kürtçe yayın yapan televizyon kanalları, radyolar, podcast'ler ve dijital platformlar, bu dili konuşan toplulukların sesini geniş bir kitleye ulaştırabilir. Ayrıca, Kürt edebiyatı ve sanatının tanıtımı da bu dillerin canlılığını ve zenginliğini gösterir. Kürt yazarlar, şairler ve sanatçılar tarafından üretilen eserler, Kürt dilinin ve kültürünün zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtır.

Siivil toplum kuruluşlarının ve yerel toplulukların dillerini koruma ve yayma çabaları da büyük önem taşır. Bu kuruluşlar, yerel topluluklarla iş birliği yaparak, dillerin korunması ve geliştirilmesi için gerekli kaynakları ve platformları sağlayabilir. Kürtçe gibi dillerin korunması ve geliştirilmesi için yapılan bu tür girişimler, sadece o dili konuşan topluluklar için değil, tüm insanlık için kültürel bir zenginlik ve mirasın korunması anlamına gelir.

Etnik dillerin korunması ve geliştirilmesi, küresel çapta bir çaba ve taahhüt gerektirir. Bu, yalnızca geçmişe saygı göstermek değil, aynı zamanda gelecek nesillere zengin ve çeşitli bir kültürel miras bırakmak anlamına gelir. Her bir dil, dünya kültürünün zenginliğine katkıda bulunur ve bu çeşitliliği korumak, tüm insanlık için önemli bir sorumluluktur. Kürt dili ve kültürü de, bu çeşitliliğin önemli bir parçasıdır ve onun korunması, sadece Kürt toplulukları için değil, tüm dünya için değerlidir.

Etnik dillerin korunması ve geliştirilmesi sürecinde, her birimizin üzerine düşen sorumluluklar vardır. Bu, devlet politikalarından eğitim sistemlerine, medya kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine kadar geniş bir yelpazede ele alınmalıdır. Kürtçe gibi dillerin korunması, sadece o dilin konuşulduğu topluluklar için değil, küresel çeşitliliğimizin ve zenginliğimizin bir parçası olarak tüm insanlık için önem taşır.

Dil, sadece iletişim aracı olmanın ötesinde, bir toplumun tarihini, kültürünü ve kimliğini taşıyan yaşayan bir varlıktır. Bu nedenle, Kürtçe gibi dillerin korunması, sadece geçmişin izlerini sürmek değil, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılacak değerli bir mirasın korunması anlamına gelir. Bu dillerin canlılığını ve kullanımını teşvik etmek, kültürel zenginliğimizi ve insanlık mirasımızı korumanın yanı sıra, toplumlar arası anlayışı ve hoşgörüyü de artırır.

Sonuç olarak, Kürtçe'nin ve diğer etnik dillerin korunması, küresel bir sorumluluktur. Bu, yalnızca dilin kendisini korumakla kalmaz, aynı zamanda o dilin taşıdığı kültürü, tarihi ve bilgeliği de gelecek nesillere aktarır. Bu süreçte, herkesin katkısı önemlidir. Kültürel çeşitliliğimizi ve zenginliğimizi kutlamak, tüm dünyanın ortak hedefi olmalıdır. Kürtçe'nin korunması ve geliştirilmesi, bu çeşitliliğin önemli bir parçasını oluşturur ve bu sürece katkıda bulunmak, sadece Kürt toplumunun değil, tüm insanlığın sorumluluğudur.

Küresel bir toplum olarak, etnik dillerin korunması ve geliştirilmesi yönünde atılacak adımlar, kültürel çeşitliliğimizi ve insanlık mirasımızı korumanın yanı sıra, daha anlayışlı ve hoşgörülü bir dünya inşa etmemize de yardımcı olacaktır. Bu nedenle, Kürtçe gibi dillerin yaşatılması ve geliştirilmesi, sadece geçmişe değil, aynı zamanda umut dolu bir geleceğe de yatırım yapmak anlamına gelir. Bu çabalar, kültürel zenginliğimizi korumanın ve insanlık tarihinin çeşitliliğini kutlamanın en etkili yoludur. 21 Şubat Dünya Ana Dil Gününde Yer Yüzündeki Tüm Dillerin Hatırlanmasını ve Yaşatılmasını Diliyorum...