Van’da bir araya gelen Sivil toplum Örgütü temsilcileri, 2016 yılı darbe girişiminden bu yana ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü kıskaca alındığına dikkat çekerek, “muhalif en küçük sese tahammül edemez olmuşlardır. Nitekim her demokratik talep karşısında KHK uygulamalarını bir araç gibi kullanarak emekçileri, gençleri, kadınları bir bütün olarak bütün toplumsal dinamikleri baskı altına almaya, haksız hukuksuz uygulamalarla sindirmeye çalışmaktadırlar” açıklaması yapıldı.

AJANS65 TV - Van’da 27. Kez bir araya gelerek “KHK’lar iptal edilsin”, KHK ve Kayyum Rejimine Hayır”  çağrısı ile basın açıklaması düzenlendi.  Basın açıklamasını KESK Van Şubeler Platformu, TMMOB Van il Koordinasyon Kurulu, Van BAROSU, DİSK Genel İş Van Şubesi, Van Hakkari Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği Van Şubesi gibi Sivil Toplum Örgütleri ortaklaşa düzenledi. Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan Aydın Perihan AVAM önünde yapılan basın açıklamasını Hamit Peker yaptı. Aker yaptığı açıklamada, “Mevcut siyasal iktidar Politikaları ile emekçilerin, kadınların, gençlerin, esnafın, çiftinin, işçilerin kısacası halkın ihtiyacı olan adalet, demokrasi, barış ve ekonomiyi güçlendirmeye yönelik hiç bir adım atmamakta ve politika üretmemektedir” açıklaması yapıldı.

‘Kendilerine dokunmayan eleştirmeyen, sorgulamayan bir toplum yaratmayı amaçlamaktalar’

Aker yaptığı açıklamanın devamında şu ifadeler eyer verdi:

“Haksızlık, hukuksuzluk ve Adaletsizlik düzenine dönüşen yönetimlerini devam ettirmeye yönelik uygulamalarla ayakta durmaya çalışan iktidar,  emekçilerin, sendikaların, meslek odalarının, demokratik kitle örgütlerinin üzerinde baskılarını artırmaya devam etmektedir. Bizleri, aydınlıktan, demokrasiden, emekten, adaletten, hak ve özgürlüklerden, vazgeçirip kendilerine dokunmayan eleştirmeyen, sorgulamayan bir toplum yaratmayı amaçlamaktadırlar.

2016 Temmuz Darbe girişiminden bu yana, ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü kıskaca alınmış muhalif en küçük sese tahammül edemez olmuşlardır. Nitekim her demokratik talep karşısında KHK uygulamalarını bir araç gibi kullanarak emekçileri, gençleri, kadınları bir bütün olarak bütün toplumsal dinamikleri baskı altına almaya, haksız hukuksuz uygulamalarla sindirmeye çalışmaktadırlar.

‘Temel hak ve özgürlükler çiğnenmiştir’

15 Temmuz darbe girişimi üzerindeki sis perdesi yeterince dağılmamış ancak darbe girişimi bir lütuf olarak görülerek hayata geçirilen 20 Temmuz sivil darbesinin neyi amaçladığı aradan geçen süre içinde tümüyle netleşmiştir. Sivil darbe uygulamalarıyla OHAL döneminde bile askıya alınamayacak olan temel hak ve özgürlükler çiğnenmiş, darbe girişimi her tür anti demokratik uygulamanın gerekçesi haline getirilmiştir. Bunların başında da haksız ve hukuksuz ihraçlar gelmektedir.  Herkesin çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmayan tüm kararlar yasa dışıdır. Kamuda yaşanan ihraçların niteliğine, kararların alınış şekline, ihraç edilenlere ‘savunma hakkı’ bile tanınmamasına bakıldığında KHK ihraçlarının hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur.

Bilindiği üzere; KHK’ler ile binlerce kamu görevlisi ihraç edildi. yüzlerce Vakıf  dernek, sendika ve konfederasyon gibi sivil toplum kuruluşu kapatıldı, halkın iradesi ile belirlenen kamu yöneticilerine kayyumlar atandı, yüzbinlerce kişinin pasaportuna tahdit konularak seyahat özgürlüğü engellendi.

‘İhraçlar ile birlikte kalite düştü’

İhraç edilen kamu görevlileri ile beraber kamusal kalite düşürülmüş, liyakatten uzak tamamen parti tercihlerine indirgenmiş bir istihdam yolu yaratılmıştır. Bu yollu istihdam ile kamu alanları siyasi parti propagandası ve işleyişine hapsedilerek asli görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Öyle ki bu süre zarfı içerisinde kamu ihalelerinde milyonlarca yolsuzluk yapılmış, yasa ve yönetmenliklerden uzak bir hizmet anlayışı geliştirilmiştir. En son gelinen aşamada ise kamu hizmeti üretemez hale gelen kurumlar 6 şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde iyice anlaşılmıştır. Depremin hemen ardından organize olamayan, hizmet üretemeyen ve bu şekilde deprem bölgesine günlerce müdahale edemeyen, ne yapacağını bilemeyen, bir felakette bile siyasi ve kişisel rant peşine düşen bir yönetim anlayışı ile karşı karşıya kalındığı açıkça görülmüştür.

Bütün yolsuzluk ve yıkımlarına rağmen durmak bilmeyen bu talan anlayışı yaklaşan seçimlerle beraber gideceğini anlayarak, kamu arazilerini satılığa çıkarmış, kamu bütçelerinde sıfırı zorlamış üst üste istihdam ve ihalelerle yandaşlarına kamu imkanlarını peşkeş çekmiştir.

‘Yüzbinlerce insanın anayasal hakları ellerinden alındı’      

Aileleriyle birlikte yüzbinlerce insanın, anayasal haklarının ellerinden alınarak açlık ve sefalete mahkûm ettirilerek biat ettirilmeye çalışılması aynı zamanda insanlık suçudur.  Bu suça iktidar, OHAL Komisyonu üyeleri ve iktidarın ihtiyacına uygun raporlar hazırlayan yerel kamu idarecileri ortaktırlar.             

Öte yandan şark ıslahat planı kapsamında geçmişte uygulanan umum müfettişliklerinin aktüel yorumu olan kayyım rejimi, aynı zihniyet tarafından hortlatılmış ve halkın iradesi birkez daha hiçe sayılmıştır. Halkın iradesini gasp edenler aynı zamanda belediyelerde işçi ve emekçi kıyımı yapmaktan da geri durmamışlardır. Siyasi iktidarın memuru ve üyesi gibi davranan bu kişiler; hak ve emek düşmanı tutum içerisine girerek işgal ettikleri koltukları siyasi ve şahsi çıkarları için kullanmışlardır. 300’ün üzerinde belediye işcisi yıllardır davalarını kazanmış olmalarına ragmen maalesef kayyum yönetimi tarafından işlerine başlatılmamaktadırlar. Hak vehakikat nezdinde mahkûm olan bu antidemokratik uygulamaların yaratıcıları ve sürdürenleri hukuk önünde de mahkûm olana dek mücadelemize devam edeceğiz.

‘hukuksuzluk son buluncaya kadar mücadelemiz sürecek’

Yılları aşkın bu mağduriyet sürecine karşın işinden, emeğinden edilen kamu çalışanları, işçiler, kadınlar, emekçiler, bir bütün olarak KHK’ler ile zulme uğrayanlar, 2023 seçimlerinde, hak, hukuk ve adaletin sağlanması, kamusal liyakatin oluşması, ülkede yok edilen demokrasi ve özgürlüklerin yeniden kazanılması, toplumsal barışın ve kardeşliğin inşası ve çalınan emeklerinin yeniden kazanılması için  demokrasiden, özgürlüklerden, hak ve hukuktan yana tercihini kullanacak, bir baskı unsuru haline gelen tek adam rejimine ve onun hukuksuz uygulamalarına son verinceye kadar mücadelesine devam edecektir.

İktidar; sivil toplum alanını, kendi belirlediği sınırlar içerisinde hareket etmeye, gölgesinde ve uzantısı olarak çalışma yapar hale getirmeye çalışmaktadır. Büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu belirterek bizlerin tarihimizden aldığımız mirasın sorumluluğu, bilinci ve kararlılığıyla yürüdüğümüzü, askeri darbelerin karanlığını yırtarak bugüne gelmiş,  darbelerin de en koyu karanlığını yırtarak yarına ulaşma iradesine ve gücüne sahip olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz. Önümüze çıkarılan tüm engellere, baskılara, kuşatmalara karşı dimdik ayakta kalmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Emeğin, barışın, kardeşliğin dünyasını inşa edip çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakma mücadelesi vereceğiz!”

Editör: İdris YILMAZ